SOSYETE ÇOCUKLAR İÇİN SAHNEYE ÇIKTI!

Yayın Tarihi : 16-05-2012 09:51
Bu sözü ilk duyduğum anda bayılmıştım ama kazın turuncu ayakkabıları her zaman öyle değilmiş. Geçen akşam öyle bir oyuna gittim ki sahnedekilerin hiç birinin paraya zırnık kadar ihtiyacı yoktu ama iki aydır, provalara gelip aynı lafları ezberlemeye çalışıyorlarmış. Efendim uzatmadan söyleyelim Türkiye’nin en zengin, en ünlü insanları soylu bir proje için bir araya geldiler ve Lütfi Kırdar’da hic kompleks duymadan sahneye çıkıp en komik hallerini sergilediler. Komik dediğime bakmayın, çünkü oyun zaten bir komediydi. Çağdaş Bağımsız Yardımlaşma derneğinin (ÇABA) sokak çocukları yararına düzenlediği bu gecceyi zaten günlerdir okudunuz ve okuyacaksınız da. Ünlü televizyon dizilerinden üretilen skeçlerden oluştuğunu bilmeyen varsa, herhalde o bir sultandır. Tabii Sağır Sultan…. Şimdi gelelim kulis dedikodularına ve o gecceki izlenimlere… [b]ŞAMPİYONLUK KUTLAMALARININ GÜNÜNÜ DEĞİŞTİREN PROJE[/b] Abdürrahim Albayrak deyince, ona ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Abdürrahim bey bu işi öylesine ciddiye almış ki tek bir prova bile kaçırmamış. Bu konuda öyle bir şey öğrendim ki şaştım kaldım. Cumartesi geccesi derbi maçından sonra Galatasaray’ın kupayı Şükrü Saraçoğlu'nda alması için Albayrak’ın gösterdiği çaba hepimizce malum. Başbakana bir rica telefonu açıp, onu Fatih Terim ile konuşturup, takımına kupayı oracıkta aldırmıştı. İşte o gecce asıl kutlama törenlerinin pazartesi günü yapılacağı açıklanmıştı. Bir iki saat sonra bu karar değişti kupa töreni Pazar geccesine alındı. Bu değişiklik de Abrünahim bey sayesinde olmuş meğer. Çünkü Pazartesi günü sahneye konulacak bu kutsal projenin kutlamalardan etkilenmesini istememiş. [b]ERTUĞRUL ÖZKÖK: “HAYATIMDA İLK KEZ FİGÜRAN OLDUM”[/b] Ertuğrul Özkök ise kulise girdiğinde o kostümler, makyajlar içinde diğer ünlü isimleri görünce “Vallahi kim kimdir, tanımakta zorluk çekiyorum” dedi. Zaten sadece 2 provaya katılabilmiş. “Neden?” diye sorduğumda “Benim rolüm çok kısa, hayatımda ilk defa figüran oluyorum, bunu aynen yaz İzzet” demez mi… Ama figüranlık bile yakıştı adama. Bu arada Pis Yedili’deki öğrenci rolü ile harikalar yaratan Uğur Batur da dikkatini çekmiş Özkök’ün. Alçakgönüllülük ile itiraf etti bunu da. Aslına bakarsanız organizasyon katılımı ile müthiş güzel bir gecceydi. Lütfi Kırdar üst balkonlarına, localarına kadar tıka basa dolmuştu. İnsan böyle bir manzarayı görünce gerçekten bir hoş oluyor. Keşke bütün tiyatrolar böyle dolsa diye düşündüm. Bu arada oyun başlayacak; ‘lütfen cep telefonlarınızı kapatın’ anonsları yapılıyor. Ama kimin umurunda… Gecce boyunca sağımda solumda twitter tutkunlarının telefonları ateş böcekleri misali yanıp söndü. Hepimiz ‘beyaz Türk’üz de bazıları biraz daha fazla beyaz galiba… Neyse… [b]ÇAKMA HÜRREM DİNÇKÖK[/b] Muhteşem geccenin ilk skeci Muhteşem Yüzyıl’ın parodisiydi. Dizinin çakma jeneriğindeki tek gerçek isim Meral Okay’dı ve ayakta alkışlandı rahmetli. Kanuni'yi oynayan Cihan Kamer’in, Pargalı doktor Hakan Akıncı’ya “Mahidevran Sultan’ı Facebook’ta dürtmüşsünüz” cümlesi ne kadar çok alkış aldıysa da, çakma Hürrem Ayşegül Dinçkök bu tezahüratı ikiye katladı. İlginç bir gecceydi vesselam. Açılışta 40 kişilik bir kadınlar korosu harika bir şarkıya başlamıştı ki, birden smokinleri ile bu çiçeklerin arasına bir böcek gelmez mi? Tabii ki Barbaros Şansal bu… Ellerini çırparak birden salonu havaya sokuverdi. Barbaros’un o gecce asli görevi İffet’in Cemil’ini oynamak. Provalarda, defilelerinden dolayı hiç ezber yapamamış Barbaros; tabii Ali Hoca’dan da “Misafir misin, oyuncu mu?” diye sıkı bir fırça yemiş. Sonra bir tiyatrocu arkadaşını çağırmış provalara diyaloğlarına yardım etmesi için. Çocuk etraftaki baklavaları börekleri görünce, ‘Böyle tiyatro mu olur abi” demiş. Neyse fazla anlatmayalım ama o gecce harikaydı Barbaros… [b]PERSONEL YEMEKLERİ BORSA'DAN[/b] O gecce ve daha öncesi, herkes sokak çocukları için el ele verdi. Bütün provalar boyunca personel yemeği Borsa lokantasından gelmiş. Personel yemeği dediysek enginarından dönerine,balığından kaymaklı ekmek kadayıfına kadar tam bir sofra şöleninden bahsediyorum. Rasim Özkanca'nın kusursuz ev sahipliği dillere destan olmuş ve üstad her ayrıntıyla bizzat ilgilenmiş. Geccenin bir gizli kahramanın da sihirli dokunuşlarıyla bütün organizasyonu çekip çeviren Monik İpeker olduğunu belirtmeliyim. Bu arada kuliste ünlülerin estetikcisi Serdar Eren'i uzay gemisi gibi bir kollukla gördüğümde sok geçirdim. Meğer Almanya’da omuzundan ameliyat olmuş. “Eyvah” dedim “bundan sonra nasıl çalışacaksınız, ne yapacak estetik olacak kadınlar” Güldü Serdar bey “Operasyon yapmam da bir sorun yok ben daha iyi kite-surf yapabilmek için ameliyat oldum…” dedi. [b]YASEMİN KAMHİ’NİN KORKUSU[/b] Bu arada birkaç kulis dedikodusu daha… Yasemin Kamhi “Yanlış bir şey söyleyeceğim ya da söyleyeceklerimi unutursam diye ödüm kopuyor” diyordu. Belki de bunun için Jefhi Kahmi provalar boyunca eşini hiç yalnız bırakmamış.Allah herkese böyle bir eş nasip etsin diye konuşuyordu diğer hatunlar. Necmettin Eliyeşil de resmen sanatçılığın iş adamlığından daha güç olduğunu itiraf etti. Bir de benim şahit olmadığım ama bizim kulis faresinin anlattıkları var… Öyle bir Geçer Zamanki’nin çakma Metehan’ı Cem Başar'ın, “İsyan, isyan” diye bağırıp alkış alması gereken yerde bu repliği unutması kuliste kıkırdaşmalara yol açmış. Bütün bu çaba tek bir oyun için mi diye düşündüm o gecce. Bu kadar emeğe yazık değil miydi? Bizim fare yine imdadıma yetişti. Ankara'da da sergilenecekmiş aynı performans, üstelik Almanya’ya gitmesi de plan dahilindeymiş. Bütün bu projeyi hayata geçiren Çaba Derneği Başkanı Özlem Cankurtaran'a ben de bir şapka çıkarayım müsaadenizle [b]VE HUZURLARINIZDA MUSTAFA SARIGÜL…[/b] Projenin bir de gerçek mimarı var… ‘Pis Yedili’ dizisinin başöğretmeni Mustafa Sarıgül… Sarıgül, Çağdaş Bağımsız Yardımlaşma Derneğinin’nin çabalarına gönül ve destek vermiş. Lütfi Kırdar Salonunu ve prova yapılacak bütün mekanları da o ayarlamış. Tüm bu çabasına rağmen provalara yeteri kadar gelmeye vakit bulamamış ama o gecceki kısa performansı ile yine karizmasını ispat etti. Kulise dönünce “Başkan, çok heyecanlandınız mı?” diye sordum. “Yok, benim asıl mesleğim sınıf öğretmenliği zaten, ondan sonra Başkan olduk” dedi. “Burada sınıf öğretmenliğinden başöğretmenliğe terfi ettiniz.Siyasette var mı devamı?” dedim… “Kim bilir” dedi, gülümseyerek 'gümbür gümbür geliyorum' mesajını verdi bence… Ama son derece alçak gönüllüydü. İki oğlu ile beraber gelmiş.Emir ve Ömer'i göstererek “Asıl önemli olan insanın çocuklarıdır” dedi “Yavriler mutluysa, babalar da mutludur"... Kıssadan hisse çok keyifli bir gecceydi… Ama beynimdeki şeytan bana yine de şu soruyu sordurdu; “İnsan ne kadar zengin, ünlü, mevki sahibi olursa olsun içinde sahneye çıkıp alkışlanmak duygusu var mıdır acaba?”