METİN - ZEKİ’YE KADİRİZM DESTEĞİ!

Yayın Tarihi : 29-06-2012 11:50
Efendim, Murat Yıldırım yapımcı olarak girdiği bu projede büyük zarara uğradığını söylemişti. Yaklaşık 300 milyar harcama yaptığını, bu paraların oyun yerine başka yerlere harcandığını iddia etmişti. Bu nedenle verdiği 100 milyarlık çeki de ödememişti. Tiyatro Kedi’nin yöneticisi Hakan Altıner da mahkemeye başvurunca, olay içinden çıkılmaz bir hale gelmişti. Sonunda, Süleyman Demirel’in dediği gibi ‘gayrı mümkünü mümkün kılmak’ için mahallenin ağır abisi Kadir İnanır duruma el koymuş. İki tarafla da konuşup bu işi tatlıya bağlayacakmış. Bunu duyar duymaz aradım Kadir Abi’yi “Nedir bu işin aslı” diye. Vallahi doğruymuş. İnanır, Murat’ı Arnavutköy’den tanıyormuş. Hakan Altıner de zaten onun sanatçı arkadaşı. “Görür görmez Metin’e de söyleyeceğim, böyle küçük şeyler için ne dostlular bozulur ne de böyle bir proje rafa kalkar” dedi. Bunun üzerine olayın başından beri hiç konuşmayan Metin Akpınar’ı aradım. Bu konuşma da bir dokun bin ah dinle misali geçti. Baştan beri yanlış anlaşıldığını söyledi Akpınar. “Zeki ile aramızda hiç bir zaman sorun olmadı” dedi. “Önce Hakan Altıner geldi bize. Benim borçlarım var, haciz falan gelir, başka şirket üzerinden bu işi yapalım deyince Murat devreye girdi.” Önce oyun seçimiyle başlamışlar işe. Devekuşu’nun kırka yakın skeçi arasından on tane seçmişler ve bunları güncelleştirmek için Kandemir Konduk, Umur Bugay, İpek Altıner gibi usta isimler sıvamış kolları. Bu arada güncelleşen metinlerin hiç biri tatmin etmemiş bizimkileri. Daha sonra Aziz Nesin oyunlarını sahneye koyalım diye bir fikir atılmış ortaya. Ama “İnsanlar Devekuşunu özledi” demiş Zeki usta. “Dört dörtlük bir iş çıkmayacak boş verelim şimdilik bu projeyi…” “İşte bu arada maddi sorunlar ortaya çıktı” diyor Metin abi.”Öyle söylendiği gibi büyük paralar da istemedik. Zeki ile oyun başına 20 bin lira alacaktık. Üç oyunun parasını sonradan kesilmek üzere peşin ödeyeceklerdi. Bir de 300 bin lira Devekuşu Kabare adının telif hakkı vardı ikimize verecekleri. Sadece 100 bin liralık bir çek geldi. Senin yazdığın gibi o 300 bin lirayı da bir tek ben almayacaktım” diye de laf sokmayı ihmal etmeden devam etti büyük usta .” Ondan sonra olanların da zaten ne Zeki ne de benimle ilgisi var… “ Telefonu kapatmadan önce Kadir İnanır’ın yeni bir operasyona başlayacağını söylüyorum. “Anlaşırsanız yeniden Devekuşu Kabareyi izleyebilecek miyiz” diye sordum. “Vallahi çok zor İzzet’ciğim” diyor, melül melül baktığımı telefonun öbür ucundan hissetmiş olacak ki “Belki bir süre sonra."diye ekliyor. "Çünkü Zeki’nin dizi işleri devam ediyor. Ben de Fox için yeni bir diziye başlıyorum. Anlayacağın projeyi iptal etmedik ama şimdilik rafa kaldırdık” Ben yine de kesmedim umudumu. Son sözü bir de Kadir abi söylesin bakalım… [b]NUR TOPU GİBİ BİR FOTOĞRAFÇIMIZ OLDU[/b] Bir moda fotoğrafının başarısı, her ne kadar deklanşöre basan elin eseri gibi görünse de, onun bütünlüğünü sağlayan sanatçının da çok büyük payı vardır bu güzellikte. Ecnebiler Styling Director diyorlar, bizim stil danışmanı dediğimiz bu moda sihirbazlarına. Fotoğrafta gördüğünüz dekordan tutun da, en küçük aksesuara kadar her şeyi onlar hazırlar ve kafalarındaki dünyayı fotoğrafçısına sunar. Bizde, bu işin ustalarından biri de Hakan Öztürk’tür hiç şüphesiz. Yakalanan o ölümsüz karelerde çok emeği vardır Hakan’ın Geçenlerde sevgili Oben’in (Budak) sütununda okudum, Hakan instagram ile çekilmiş fotoğraflarını bir sergide toplamış. Eh, görmek farz oldu tabii, atladım gittim Kanyon’a… Gittim ve şaştım kaldım… Hakan yıllardır moda sektörünün içinde. Kanyon'da çektiği moda fotoğraflarıyla müthiş bir sergi ortaya çıkarmış. Fotoğraf anlatılmaz tabii de, onun fotoğraflarını anlatmaya zaten imkan yok. Bu yüzden ben orada gördüklerimi aktarayım dedim. Bir ünlüler resmi geçidi gibiydi gittiğim gün sergi. Deniz Akkaya’dan Ebru Şallı’ya, Eczacıbaşı’lara, Melis Alphan’a Didem Soydan’a kadar kimler yoktu ki. Ayrıca Mehtap Elaidi, Özgür Masur gibi modacılar da işin cabası. Asıl dikkatimi çeken Hakan’ın Türkiye’nin en ünlü fotoğrafçılarından geçer not almasıydı. Tamer Yılmaz, Serkan Şedele, Koray Parlak gibi moda dünyasının en parlak deklanşörleri bayıldılar Hakan’ın fotoğraflarına. Derim ki mutlaka gidip görün bu sergiyi. Herkes içindeki çocuğu çıkarmaya çalışırken, Hakan içindeki fotoğrafçıyı çıkarmış ortaya ve Türkiye sanki yeni bir fotoğrafçı kazanmış.