BEYAZ'DAN 3 MİLYON 250 BİN DOLARA SATILIK VİLLA!

Yayın Tarihi : 02-07-2012 10:50
Dün sabah erken saatlerde kapı çalındı. Bir baktım Rin Tin Tin, sırtında bir havlu, ter içinde... “Bu ne hal” dedim. Meğer sabah koşusundan geliyormuş. “Saklı Koru’dan buraya kadar koştum” dedi. “Bir Taksi’ye binseydin” diye espri yapmaya çalıştım. “Köpekleri almıyorlar ki abi” diye hırladı. Sonra halının üzerine kıvrıldı, başladı anlatmaya. Ünlüler sitesinin sakinlerinden Beyaz burayı terk etmeye karar vermiş ve villasını yaklaşık 1 yıl önce 3 milyon 250 bin dolara satışa çıkarmış. Öyle hemen alıcı bulunmuyor tabii. Bunu üzerine evi kiraya vermeye karar vermiş, 8 bin 500 dolar aylık istiyormuş. “Neden yahu cennet gibi yer” dedim. “Çok sıkılıyormuş abi” dedi Rin Tin Tin… Gülben de siteden İstinye Park Evleri'ne taşındıktan sonra kendini çok yalnız hissediyormuş Beyazıt. “Koca evde tek başınayım, koltuğun kenarına kıvrılıp oturuyorum. Gece olunca da yatağın bir köşesine çekilip uyuyorum” diyormuş. Şöhret, para ne kadar gani olursa olsun yalnızlık başa bela tabii… Baş göz edelim artık Beyazıt’ı, o da çoluğa çocuğa karışsın. Zamanı gelmiştir. [b]PENELOPE CRUZ KİMLERİ TOKATLAMAK İSTİYOR[/b] Haydi bakalım, Banderas’cıların, Almodovar’cıların gözü aydın. Bir de benim gibi Penelope’cilerin tabii… Ünlü yönetmen Pedro Almodovar'ın Antonio Banderas ile Penelope Cruz’u bir araya getirdiğini duymuşsunuzdur. Önümüzdeki Temmuz ayında çekimlere başlanacak olan komedi filmini Almodovar hem yazacak, hem yönetecekmiş. Anlayacağınız en az iki yıl var filmi izlemek için ama Cruz hayranlarına bir kıyak yapıp onun bir internet sitesindeki açıklamalarından ilginç ayrıntılar vereyim… Penelope, bunca yıldır fit kalmasının sebebini kendi yaptığı ev yemeklerine borçluymuş. Sizin anlayacağınız diyet filan umurunda değil kızın. “İyi bir ev kadınıyım, kendime taze yemekler yapıyorum ve Akdeniz mutfağını tercih ediyorum, öyle çılgın diyetler yapmak bana göre işler değil” diyor. 38 yaşına gelmesine rağmen yaşlanmak da hiç korkutmuyormuş hatunu. Hatta yaşından şikayet eden kadınlara ‘şaplak atası’ varmış. “30’larında bir kadının yaşlanmaktan endişe ettiğini duyduğumda bir tokat atmak geçiyor içimden” diyor. Yüzdeki kırışıklıkların insanın hayat hikayesini ifade ettiğine inanıyormuş bizim kız. Aman Penelope’ciğim, sen gel bir de bunları bizim ‘yıldızlara’ anlatsana ne olur… “Seksen yaşında aynaya baktığımda tam o yaşta bir kadın görmek isterim karşımda” diye devam ediyor; “Anneannemin bir sürü kırışıklığı vardı ve her kırışıklık bir hikaye anlatıyordu. Hayatımdaki her yılın benim için ne anlam ifade ettiği çok önemli” Bunları okurken bir süre önce Hülya Avşar ile yaptığım röportaj aklıma geldi. Yaşlılık konusunda hemen aynı şeyleri şeyleri o da söylemişti. Çok sıkı bir söyleşiydi ama nedense Avşar kızından veto yemişti. Vetonun üzerine bir de durup dururken dayak yemeyeyim diye ben de yazıyı yayınlamamıştım . Neyse Hülya ile tam barışmışken o konuyu açmayalım da Cruz ile devam edelim. Penelope’'nin böyle esip gürlediğine bakmayın. Ufak tefek rötuşlara, estetik müdahalelere karşı değilmiş. Sadece yaşlanmaktan korkanlardan hoşlanmıyormuş. Bu kadarına da şükür diyelim yoksa bütün kadınlara saç baş yolduracak Penelope. [b]BOĞAZINIZDA KALSIN DİYECEĞİM AMA…[/b] Konser mevsimi açıldı ya, yaz yağmuru gibi üzerimize gelmeye başladı dünya starları. Madonna’yı atlattık, sıra seksenlerin efsane rock’çıları Duran Duran’a geldi. Kısmetse 9 Temmuz'da Küçükçiftlik Parkı’ndalar. Bizde adettendir, adamlar geldikten sonra kulis arkasındaki isteklerini sıralayan sayfa sayfa yazılar çıkar Yok Paul McCartney ağaç istedi, yok Barbra Streisand tuvaletine gül yaprağı... Bütün bu tevatürün önüne geçmek için bizimkiler kısa bir araştırma yapıp Duran Duran’ın kulis arkası isteklerine ulaşmış. Baştan söyleyelim adamların boğazlarından başka düşündüğü hiçbir şey yok. Varsa yoksa yemek içmek… Konser öncesi 25 kişilik bir ziyafet sofrası şart koşuyorlar. Başlangıç için çorba ve aperatifler. Ana yemek için et, balık seçenekleri, yanında mutlaka nişastalı gıdalar. Mesela pilav, makarna ya da taze sebze. Neredeyse müzelik olmuşlar, şekerleri fırlar diye korkmuyorlar, bravo vallahi... Son olarak da taze meyve salatası ve krakerlerle birlikte peynir tabağı. Bütün bunların yanına vejeteryan seçeneklerini eklemeyi de unutmamışlar. İşin matrak tarafı, bu istek listesinin sonuna “Lütfen meyve salatasında elma ve muz koymayalım” “Lütfen tuzu, biberi, buzlarımızı eksik etmeyin” diye kibar notlar düşmüş olmaları. Yemek faslı bu kadarla bitti zannetmeyin sakın. Sahneden indikten sonra aynı türde 10 kişilik bir sofra daha hazır bekleyecekmiş bizim ihtiyar delikanlıları. Gelelim kulise… İstek listesinin başında ‘Lütfen içeceklerin yarısı buz içinde olsun’ ibaresi yer alıyor. 12 adet 1 litrelik Evian su; yanında da "Lütfen Evian’ları cam şişede tercih edelim" ibaresi, kibarlıktan kırılacaklar neredeyse. Ve liste sodalardan, greyfurt, elma, portakal sularına, kutu kutu kolalara, biralara kadar uzayıp gidiyor. Ayrıca 2 adet kesilmemiş tam limon istiyorlarmış. Hepsini anladım da kesilmemiş tam limonlar ne işe yarayacak buna kafam basmadı. Belki de aralarından bir tanesi jonglör falandır. Neyse efendim diyelim ki bunların hepsini yediler, içtiler afiyet olsun. Şimdi sıra konser sonrasında kafa çekmeye geldi. İşte Duran Duran’ın içki listesi: Üçer şişe en iyi kalite kırmızı ve beyaz şarap, 1 şişe de orta kalite beyaz şarap En iyi kalite şaraplardan sonra orta kalite olanını da neden istediklerini anladıysam ne olayım. Onları misafirlere içirecekler herhalde. Neyse liste yine devam ediyor : 2 şişe iyi kalite şampanya ve 1 şişe Tekila.Bu arada yazdıkları Meksika tekilası seçenekleri yerine başka bir marka tekilayı da kesinlikle istemiyor bizim eski kurtlar. Çünkü onların dışındakiler gerçek tekila olmuyormuş. *** İnsan okurken mide fesadına uğruyor neredeyse ama bizimkilerin gözü hala doymuş değil. Sıra çay ve ‘şürekasına’ geliyor… Onlar da şöyle sıralanıyor : Earl grey , Oolong, ve Japon yeşil çayı. Ayrıca İngilizlerin kahvaltı çay poşetlerinden birkaç kutu… Bal, süt en az 113 gram taze zencefil kökü… Şimdi geldik alet edavat faslına; bir kesme tahtası, bir keskin bıçak, bir patates soyucu alet en az bir buçuk litre su alabilecek kettle, bir çaydanlık, ve fincanlar tabii ki. Fincanı listeye yazmasalar bizimkiler sürahiyle çay servisi yapar diye mi düşündüler acaba? Kesme tahtası, keskin bıçak, patates soyucuyu filan okuyunca ben de sıyırdım artık kafayı. Bu kadar 'self-servis starları’ hiç duymamıştım. Listede onlara yardımcı olacak garson falan da istemediklerine göre adamlar son olarak kulisi de silip süpürüp temizlerlerse hiç şaşırmam. Hepsi bir yana bu efsane grup sahnedeyken en sevdiğim şarkıları Notorious'u bülbül sesimle avazım çıktığı kadar söylemek için 9 Temmuz'u heyecanla bekliyorum.