SPOR HOCASINI SPORA YAZDIRDI!

Yayın Tarihi : 11-06-2012 09:58
“Neden dinleyim ki seni… Bunca zamandır mutlu bir hayatımız olmuştu, beraber güldük beraber ağladık, ama artık ayrılık zamanı geldi…” Baktım ciddi ciddi toparlanıyor “Sana hiçbir zaman ihanet etmedim” dedim. “Nasıl etmedin yaa… Şenay Düdek ile röportaj yapmışsın ona ‘Magazinin duayeni’ demişsin… Ben n’oluyorum o zaman…” Artık dayanamadım “Sen Şenay ablan gibi olmak için daha kırk fırın baget yemelisin” diye ayağa fırladım. Baget lafı da boşuna aklıma gelmedi tabii… Köşedeki beysbol sopasını görmüştüm. Sapından kavradığım gibi üzerine yürüyünce Gargamel’in dizinin bağları çözüldü…. “Vurma n’olur…. Biliyor musun CemYılmaz…” Sopayı yavaşça indirirken “Anlat” bakalım” diye hırladım… *** Bizimkinin söylediğine göre Cem’in evliliği gayet iyi gidiyormuş ve şimdi de fena halde spora merak sarmış… Bebeköy'deki bir spor salonuna kaydını yaptırmış, 2 bin 800 dolarlık bir senelik ücreti de peşin yatırmış. İlk yıl için bir kereliğine verilen 900 dolar aidatı da sineye çekmiş…Buraya kadar her şey normal. Cem gibi alnının teri ile parasını kazanan bir insanın sağlığı için harcayacağı para da kimsenin gözü olamaz. Ama küçük bir pürüz çıkmış bu anlaşmada. Spor salonunun kurallarında, dışarıdan bir spor hocası getirmek yasak... Cem de tutturmaz mı, kankası Mazhar’ın reklam sloganına nazire gibi “Ben Durmuşsuz gelmem abi” diye. Durmuş mu kim? Cem’in vazgeçemediği Bulgar asıllı spor hocası. Karşı taraf da “Seni Türk hocalara emanet edeceğiz” diye resti çekmiş olsa gerek… Bu slogan savaşı arasında Cem o kıvrak zekası ile ortak çözümü bulmuş… Durmuş'u da spor merkezine üye olarak yazdırmış. Şrak diye yıllık ücretini de ödemiş… Şimdi gönül rahatlığı ile sporunu yapıyormuş Cem… *** Sözlerini bitirince arkasına yaslandı Gargamel, “Bir tek öğrenemediğim Cem’in Durmuş'un o bir kereye mahsus olsan 900 dolarlık aidatını yatırıp yatırmadığı. Belki ondan yırtmıştır” dedi. Baktım ki kendine güveni gelmiş, pervasızca gülümsüyor “Var mı Şenay abla’da böyle dedikodu” dedi.. “Neler var da söylemez. Şenay’ın mertebesine erişmek için kulağı delik olmak yetmiyor, bir de birikim gerekiyor. Picasso’nun hikayesini biliyor musun? ” dedim. “O kim?” cevabını alınca malum hikayeyi anlattım; Picasso lokantada yemek yerken bir garson masaya gelmiş, “Efendim bana bir iki çizgi olsa çizemez misiniz” diye elindeki peçeteyi uzatmış. Picasso peçeteye bir şeyler çizip imzasını atmış; “Bu elindeki peçetenin değeri 100 bin dolar” demiş. Garson; " Aman efendim çizdiğiniz şey iki dakika bile sürmedi” deyince ünlü ressam; “ İki dakika artı 60 yıl" cevabını vermiş. Bizimki herhalde bir şey anlamadı ki sustu kaldı. O zaman aklıma Şenay ile geçen gün yaptığımız söyleşide yayınlayamadığım bir bölüm geldi. Gargamelin salaklığı vesile oldu, o bölümü aktarayım size… ŞENAY DÜDEK’İN MÜTHİŞ GAZİNO KADROSU O gün Şenay ile konuşurken büyük gazinoların neden kapandığını sormuştum. “Bak İzzet” demişti ; “İlişkiler laçkalaştı, kimin eli kimin cebinde belli değil. Gazino sahiplerinden dayak yiyen,kuliste buz kovasına işeyen ama iyi seslerin zirvede olduğu eğlence alemi bitti. Eskiden olsaydı bütün dizi yıldızlarını sahnede görürdük” Sonra şöyle gelişti aramızdaki konuşma… Diyelim ki bugün menajer olarak bir gazino programı hazırladın. Nasıl bir kadro çıkarırdın? Meryem Uzerli’yi assolist olarak transfer ederdim. Sesinin güzelliğini pek çok insan bilmez ama Bergüzar Koreli solist altı yapardım. Beren Saat ile Ezgi Mola’yı Cici Kızlar gibi çıkarır pop söyletirdim. Başka? Halk Müziğinde sazıyla Kıvanç Tatlıtuğ u koyardım. Oryantal olarak Fatmagül’ün yengesini…. O niye? Biraz etli butlu ya, Nesrin Topkapı gibi çıkardı sahneye Komedyenler? Eh, Muhteşem Yüzyıl’ın Sümbül ve Gül ağalarından daha iyisi mi var? HAYATİ KAMHİ NEDEN İNTİHAR ETTİ ? ‘Hayat dediğin uzun bir yorulma sürecidir’ derler… Buraya kadar yazdıklarımız bu sürecin eğlenceli bölümü. Bir de acı ve gerçek yanı var hayatın. Tıpkı Jak Kamhi’nin büyük oğlu Hayati beyin hazin intiharı gibi... Birkaç gündür çok yazıldı çizildi bu konu. Süper yatı Yogi battığı için depresyona girdi dendi, tefecilere borcu vardı dendi… Hatta ölümünden sonra İsrail Konsolosluğu yetkililerinin hemen eve gelmesi, ambülansa yanlış adres verilmesi çeşitli yorumlara yol açtı… Sizin anlayacağınız her türlü komplo teorisi üretildi ardından. Ama benim duyduğum doğruysa bile bile ölüme gitmiş Hayati Kamhi. Denilen o ki, bir süre önce Hayati Bey'in omuriliğinde disk kayması olmuş. Ağrılarını bastırmak için aldığı ilaçların yanı sıra, bazı nedenlerde antidepresan da kullanmış. İlaca başlarken doktorlarına danışmış ama sonra hapların dozunu arttırıp kendi kafasına göre kullanmaya başlamış. Zaten antipedresanların bazı bünyelerde intiharı tetiklediği prospektüsünde bile yazıyor… Ayrıca birlikte alınan antidepresan ve güçlü ağrı kesicilere ‘ölümcül ikili’ diyor bir çok uzman. Bu iki ilaç bir araya gelince… Tabii ki en doğrusunu doktorları söyleyecektir. Fakat bu ihtimali de göz ardı etmemek lazım. Türkiye'de ilaç tüketiminin nasıl bilinçsizce yapıldığını yıllardır duyardık.Umarım Kamhi'nin bu zamansız ölümü ve arkasında yatan sebepler hepimize ders olur da bir daha böyle acı olaylar yaşanmaz.