ÇİRKİN İNSAN YOKTUR ÖNEMLİ OLAN CAZİBE!

Yayın Tarihi : 18-12-2011 10:20
[b]BEN HEYKELTRAŞSAM HASTA DA TAŞ[/b] Söyleşiye başlarken ‘tek kelime ile bu alandaki başarınızın sırrı nedir?’ diye sorsam size? Gözlem… Ben iyi bir gözlemci ve analizciyim. Tabii iyi doktor, iyi cerrah olmak da var ama onlar ayrı şeyler. İyi cerrah olan iyi bir doktor olmuyor mu? Şimdi şöyle,doktorluk bir kimlik,cerrahi o doktorluğun içerisinde seçtiğin bir bölüm. Ben her şeyden önce doktorum. Ondan sonra cerrahım. Tanrının verdiği yeteneklerle iyi bir cerrah olabilirsiniz ama öncelikle doktorluğu öğrenmeniz gerekiyor. Ben önce doktor, sonra cerrah, sonra da estetik cerrah oldum. Ünü dünyaya yayılmış,çok başarılı bir plastik cerrahsınız. Size plastik cerrahinin Mikelanj'ı diyebilir miyiz? Bir nevi heykeltraş... Kesinlikle hayır! Eğer ben heykeltraşsam hasta da taş mı yani? Tamam hocam kızmayın. Estetik cerrahide sistem nasıl işliyor,merak ediyorum Gayet basit.. Hasta gelir, şikayetini söyler. Ben de onu nasıl tedavi edeceğimi anlatır, reçetesini yazarım..İlacı alıp almamak onun seçimi. İyi de bu ‘hasta’ tabir ettiğiniz kişi çoğu zaman bizim bildiğimiz anlamıyla hasta değil sonuçta… Keyfen geliyor size. Olur mu o da o sizin bildiğiniz anlamdaki hastanın ta kendisi… Onun hastalığı da vücudunda kendisine rahatsızlık veren bölgelerin olması. Bu durum da psikolojisini etkiliyor. Peki sizin bu kendisinden rahatsız olan kişiyle iletişiminiz nasıl? Hiçbir zaman onlara karışmam, zorlamam.. Bu çok ince bir nüans aslında. Hastayı gaza getirip estetik ameliyat yapmaya motive edersem, etkim altında kalır. Ben yapacagım işlemin sorumlulugunu alırım , hastanın da verdiği kararın ve seçiminin sorumluluğunu alması gerekir. Hastanın “Bir bakın bana, sizce ne yapmak gerekiyor” diye attığı oltaya takılmam.. [resim=20111218resim-185101A8][/resim] [b]CERRAH, BEĞENMEDİĞİ SÜRECE BOZUP YAPABİLİR ESERİNİ[/b] Ama hastayı gazlayan doktorlar olduğunu biliyorum, isim vereyim mi? Yok verme verme, gerek yok. Bu çok yanlış, talep mutlaka karşı taraftan gelmeli. Nasıl olmak istediğini veya neresinin rahatsızlık verdigini hasta biliyor çünkü, yada bilmeli… Peki nasıl tavsiyelerde bulunuyorsunuz onlara? Ben tavsiyede de bulunmam. E siz de ne gaz, ne tavsiye veriyorsunuz gelene.. İki konuşsanız, bi dökülse size… O kadar da değil, konuşuyorum elbet… “Kendinizi görmek istediğiniz kadın nasıl bir kadın, onu anlatın ki yardımcı olayım” diyorum mesela.. Demin heykeltıraş dedin ya; bir estetik cerrahın, bir heyketraştan çok daha iyi bir gözü, iyi bir stratejisi olmalı…rahatsızlıkları iyi analize edebilmeli. Bu da tecrübe ile elde edilir ancak. Estetik cerrahide tecrübe demek, çok vaka demek sanırım… Peki ameliyatı yapan elin hiç mi önemi yok? Hani herkesin annesi köfte yapar ama benim annemin eli çok farklıdır. Köfte falan, acıktık herhalde… Şaka bir yana annenin köftesi çok güzel olabilir ama bu el becerisi aslında kişisel karakterinizle alakalıdır. Bir estetik cerrahın sahip olması gereken en önemli özelliği çok detaycı olması ve hiçbir zaman pes etmemesidir. Beğenmediği sürece bozup yapması gerekebilir eserini…Ve kendisinin en son memnun olan kişi olmasıdır.. Neyi bozup yapıyorsunuz hocam, oyun çamuru mu bu, lego mu bu? Canım sen anladın işte… Lafın gelişi söyledim. [b]PSİKOLOJİK DESTEK ÇOK ÖNEMLİ[/b] Herşey tamam da, peki o bozulup yapılanın psikolojisi ne olacak? İyi bir psikoloji bilgisi de gerekmez mi bu işler için? Siz aynı zamanda psikolog musunuz yoksa? Değilim ama branş ayırd etmeksizin her doktorun psikoloji eğitimi alması gerektiğine inanıyorum. Ben de psikoanalız psıkosomatık hastalıklar eğitimi aldım. Çünkü insanın bedeni ruhu ile bir bütündür ve başkalarını anlamanın yolu önce kendini anlamaktan geçer. Yani kısaca size gelen hastayı psikolojik ve anatomik açıdan inceleyip öyle giriyorsunuz olaya… Öyle diyebiliriz... El beceriniz tecrübeyle birleşip zamanla iyi bir seviyeye gelebilir, tekniğinizi de daha rafine yapabilirsiniz. Ama karşınızdakini sadece bir meme ya da bir karın olarak görürseniz işiniz zorlaşabilir. "Hastanın bir insan olduğunu unutmamak lazım" diyorsunuz sanırım, yanılıyor muyum? Evet yani, en nihayetinde karşındaki bir canlı, onu tanıman gerekiyor. Marangozun kestiği tahta su yemedikçe değişmez. Heykeltıraşın eseri ömür boyu kalır. Ama senin hastan tahtadan ya da taştan değil ki…Ameliyat sonunda herşey bitmis olmuyor. Iyileşme sürecinde hastanın psikolojisi de önemli rol oynuyor. Çünkü deri ruhun aynasıdır. Ömür boyu o şekilde kalmayacağını ona anlatman lazım. Sonuçta onun psikolojisi çok önemli. [resim=20111218resim-185101B1][/resim] [b]ÇİRKİN İNSAN YOKTUR, ÖNEMLİ OLAN CAZİBEDİR[/b] Yani diyorsunuz ki ‘mazallah sonradan yüzünü beğenmez falan’ Tabii.. Aldığın kıyafeti ertesi gün beğenmeyip çıkarıp atabilirsin. Ama yüzünü çıkarıp atman mümkün mü? Böyle çok estetik mağdurları var. Ben 20 seneden beri hep psikologlarla çalışırım bu sebepten.Özellikle kanser söz konusu olduğu zaman asla psikologsuz çalışmam. Peki sevgili doktorum siz kime ‘güzel’ dersiniz? Güzellik tamamen subjektif bir kavram.. Mesela bana gore güzellik; gözle görüp kalple hissetmektir. Çirkin insan diye bir şey yoktur. Önemli olan cazibedir. Ben o yüzün verdiği ışığa bakarım. Keşke herkes bunu kolayca algılayabilse Aynen. Küçük yaştan itibaren çocukları "Güzel kızım","Yakışıklı oğlum"diye sevmek gerek. Güzelliği sevgi olarak algılamış insan kendini dünya güzeli görür. Bir de güzellik, özgüvenle de ilgili bir şey galiba… Kesinlikle… Özgüveni olan, sevgiyle büyümüş insan her zaman ayağını sağlam basar yere. Belki birisi toplumun "güzellik" normlarının dışındadır,fakat özgüveni varsa o görünümünden zaten memnundur.Yoksa herkes ameliyat olmak isterdi.Ama bir de şöyle bir şey oluyor. Bazısı çok güzel olmasına rağmen kendisinde birçok problemi görüyor. “Güzelsin” diyorsun, “Ben öyle hissetmiyorum” diyor. Bence güzel hissetmek güzel görünmekten önemli.. O zaman ne yapıyorsunuz? Bu durum ancak psikoterapi ile çözülür. Ben psikoterapist değilim ama bazen hastanın hiç fark etmediği güzelliklerini de ortaya çıkarabilirim. Mesela kepçe kulağa çirkin derler ama kepçe kulak da bır ınsanda güzel sevimli görünebilir. Güzel kepçe kulak mı? Evet, kepçe kulağın yakıştıgı güzel ınsan . Yaa aslında en güzel ve seksi şey akıldır. Mesela kadınlar erkeklerde akıl ve başarıyı seksi bulurlar. Erkekler için de aynen geçerlidir bu. Akıllara bir iyileştirme yapabiliyor muyuz, hani iki neşter atsanız? (Gülüyor)Maalesef o mümkün değil işte. [b]KOCASININ GÖNLÜ OLMADAN AMELİYAT YAPMIYORUM[/b] Peki diyelim ki kadının kocası operasyona karşı? O zaman ne oluyor? En önemli faktör kocası zaten. Eğer adam istemiyorsa bu ameliyat gerçekleşmemeli. Yahu belki kadın adamdan bıkmış, güzelleşip kurtulacak ondan. Valla bu onun problemi. Ama şunu söyleyeyim; kocasından habersiz estetik yaptıran hastada korku vardır. ‘Ya yanlış bir şey olursa’ dürtüsü sarmıştır bünyesini. Kocası seyahatten dönene kadar iyileşmek ister. Böyle olunca da sakınan göze çöp batar, iyileşmesi uzun sürer. Ağrı olur, şişkinlik inmez… Zaten adam da istememiş yaptırmasını, stresi artar… Ve bu durumda da size çemkirmeye başlar sanırım. Çemkirme demeyelim de günde 3-5 kez arar beni, ‘’Şişliklerim ne zaman geçecek” diye… Sanırım böyle zamanlarda bir sahil kasabasına yerleşip balıkçı olmayı hayal edersiniz.. Ahahaa yok yahu, “Bana telefon ettiğiniz sürece geçmez, sıkıntı şişliği indirmez” derim. Geçen gün bir adam geldi karısıyla. Operasyona karşı. Ben de dedim ki “O zaman vurun yumruğu masaya istemiyorum deyin ya da karıcım bu seni mutlu edecekse sorun yok, seni mutlu eden şey beni de mutlu eder…” deyin! Siz genelde kocasının rızası olmadan hastayı ameliyat etmek istemiyorsunuz anladığım kadarıyla? Siz de korkuyorsunuz biraz adamdan sanki.. Korkmak değil sadece kocasının gönlü olmadan ameliyat etmek istemiyorum ve bunu çok net söylüyorum. “Belki iyi geçmez” diyorum. “Herkes bir haftada iyileşir, sizinki bir- iki ayı bulabilir” diyorum. Çünkü neticede sıkıntılı bir durum bu. Peki koca size açıklama yapmak zorunda mı? ‘İstemiyorum kardeşim işte’ derse ne diyeceksiniz? Eğer hasta ameliyatı istiyor kocası istemiyorsa erkek buna neden karşı olduğunu açıkça anlatmak zorunda. Mesela “Ben sarkık meme seviyorum” bile diyebilir. Ama mantıklı bir gerekçesi olması lazım. Ya adam kıskançsa ve karısının güzel olmasını istemiyorsa? O zaman onu da söylesin. Her şey açık ve net olsun. Yarım gönülle ameliyat olmaz. Hastanın estetik mağduru olmaması için hep söylediğim bir şey vardır: Doğru hasta, doğru zaman, doğru metod, doğru doktor. Bunların bir tanesi eksik olursa insanın başı ağrır. Bu ‘doğru hasta’ dediğiniz şey tam olarak nedir Allah aşkına? Allahın verdiği doğumsal deformasyonların dışında, kaybettiği güzelliği tekrar kazanmak isteyenler ya da böyle de yaşayabilirim ama daha iyi olursa kendimi daha iyi hissederim diyenler. Yani bunu canı gönülden isteyenler. Bir de bunun için maddi imkanı olanlar tabii… Maddi imkanın bu kadar önemi var demek Var tabii… Kimse maddi imkanlarını zorlayarak, çoluğunun çocuğunun rızkını harcayarak ameliyat olmamalı bence. Mesela Almanya'da bu iş için kredi veren kurumlar var. Alıyorsun krediyi, sen vadeleri ödemeye devam ederken o yüz eskiyor, meme eskiyor. Sen hala para ödüyorsun.Düşün borç harç yeni bir araba almışsın, ilk 2-3 ay keyfini sürüyorsun, ama sonra büyüsü bozuluyor,o yeni araba kokusu gidiyor, elinde kalan geçmiş bir heves ve onun borcu. Krediyle estetik ameliyat olursan da aynı hesaba geliyor işte [resim=20111218resim-185101E7][/resim] [b]CANINIZ ACIRKEN ETİNİZİ DEĞİL, SAÇINIZI KESTİRİN[/b] Trajikomik doğrusu… ‘60 ay vade ile gerdirme kredisi’ falan diye reklamlar da yapsalar ya o kurumlar.. Peki ya ‘doğru zaman’ nedir estetik operasyon için? İnsanlar genellikle mutsuz oldukları zamanlarda bir şeyler yaparak kendilerini iyi hissetmeye çalışırlar. Kadınlar genellikle makyaj yapar, saçını keser. Kızılderililer daha güçlü görünmek için yüzlerini boyarlarmış,makyaj yapan kadın da kendini güçlü göstermek istiyordur. Napolyon “Kadının en büyük silahı fondoten ve göz yaşıdır" diye boşuna söylememiş Genelde aldatılan kadınlar mı oluyor bu kadınlar? Hepsi değil… Ama aldatılan kadınlarda travma daha büyüktür…kendisini sorgular.. Bir an once görünüşünü değiştirip güçlenmek ister.Bazıları makyaj yerine estetik ameliyat olmayı seçer. Ben diyorum ki canınız acırken etinizi değil saçınızı kestirin. Çünkü ameliyat yarası zor iyileşiyor bu durumlarda Yani hastanın ruhuna "estetik" lazımsa, bedenine yaptırması doğru değil diyorsunuz Aynen öyle. Bir pasta düşün, iyi pişmiş, yenilebilecek güzel kıvamda, bir tek kreması eksik. Estetik cerrahi kreması olabilir ancak o pastanın. Ama o pasta eğer kötü bir pastaysa istediğin kadar krema koy üzerine kimseye yediremezsin. Kısaca hastanın psikolojisinin de sağlam olması gerekli… Kesinlikle… Çok başarılı bir ameliyat yapabilirsiniz ama en önemlisi hastanın beğenisi. Ve beğeni de subjektıf.. Varsa kocasının da tabi… Kocasının beğenisinin nötr olması gerekiyor. Ya da yakın arkadaşlarının. “Eskiden daha güzeldin, neden yaptırdın?” dedikleri zaman hastada bir çöküntü başlıyor. Size her gelen büyük bir "değişim" peşinde mi? Değişim lafını açmak lazım,özellikle Türkiye'de "Doktor Bey fazla değişmiyecem değil mi?" sorusuyla çok karşılaşıyorum,cevabım "Tabii ki de değişeceksiniz" oluyor.Eskiye dönüş bile değişimdir çünkü. Ben hastalarıma da kocalarına da hep söylerim“Ben size yeni bir yüz vermiyorum, eski şekline getiriyorum” derim. Karısının seneler önce aşık olduğu halini,geri veriyorum kocasına. Vay bee.. Adam seneler önce aşık olduğu kadına bir daha aşık olmak zorunda… Bu onun sorunu. Aslında ben güzelleştirmiyorum, gençleştiriyorum ve dinçleştiriyorum. Ben kimseye “Sizi çok güzel yapacağım.’’ demem. ‘Eskiden kendinizi beğeniyorsanız operasyondan sonra yine beğenirsiniz’derim.Bir de çenesini,burnunu tamamen değiştirenler var, o ayrı bir şey. Merakıma mucip olan başka bir şey var… Neden renkli şapka ve renkli fularlar kullanıyorsunuz? Kendimi hastanın yerine koyuyorum. Stres anında hasta yatıyor, yukarı bir bakıyor, yeşil giymiş bir sürü adam görüyor. Ben bu stresi azaltmak istediğim için renkli şapkalar seciyorum. Kedili bir şapkam var, bir keresinde Almanya'da hasta yukarı baktı, şapkayı gördü, çok hoşuna gitti ve morali düzeldi. Yani bir şekilde moral depoluyorsunuz… Tabii, moral çok önemli. Ameliyata girmeden hastanın gördüğü renkli bir şapka, renkli bir fular onun ruhunu renklendiriyor. Almanya'da doğuştan anomalileri olan çocukları ameliyat ettiğim zaman kaldıkları odanın tavanına binbir gece masallarını çizdirdim. [b] BOTOKS, MİMİKLERİ YOK EDİYOR[/b] Peki Botoksa karşı mısınız? desem… Botoksu yapan ve yaptıranlara karşı değilim. Benim felsefem ve estetik cerrahiye bakış açım içerisinde botoksun yeri yok. Ama bazı hastalar da şikayetçi olabiliyor botokstan. Şuna dikkat ediyorum; Türkiye’de pek çok kadının yüzü birbirine benzemeye başladı. Aslında öyle değil. Herkesin yüzü ayrıdır ama mimiklerin, kişiye özgü ifadelerin azalması benzerliği getiriyor. Tıpkı aynı bakışları görünce algıladığımız his gibi. Böyle bir durumda ‘herkes birbirine benziyor’ diyoruz. O "sürpriz" dolu bakışların sorumlusu botoks yani. Peki yararları var mı botoksun? Abartılmadığı sürece evet. Hiç ihtiyacı olmayan insanlara ilerde yaşlanmasınlar diye böyle bir tedavi uygulanmasına karşıyım ben. İyi bir metod yanlış ellerde yanlış bır strateji ile uygulanırsa kötü bir görünüm ortaya çıkabiliyor. Botoks kırışıklıkların ilerlemesini ortadan kaldıran bir ilaç. Bunu uygulamak için çok iyi bir yüz analizi yapmak ve çok tecrübeli olmak lazım. İnsan güzelliğini kalbiyle algılayabilen bir gözü olması lazım uygulayıcının. Doktor olmak da yetmiyor yani… Yetmez tabii. Sonuçta bütün insanlar kendi güzelliklerini aynadaki halleri ile değerlendirirler. Oysa konuşurken mimiklerin sunduğu güzellikler aynada görülmez. Ben seni mimiklerinle algılıyorum. Botoks yaptıran kişi bunu görmez. O, aynadaki resmini hatırlar sadece ve o halini "dondurur" Onu diyorum ben de işte, Cerrah da o güzellikleri görebilen biri olmalı yani… Tabii.. Benim gördüğüm ‘seni’ sen beğenirsen o zaman daha başka bakarsın olaya. Botoks mimikleri yok edebiliyor, çevrendekilerin gözlemlediği "sen" ortadan kalkabiliyor. Peki siz hiç estetik olmayı düşündünüz mü? Kesinlikle düşünmedim. Çünkü ben yaşlandıkça kendime alışıyorum ve alıştığım şeyi de değiştirmek istemem. Siz kendinizi fazlasıyla seviyorsunuz bence… Evet seviyorum. Bu koşuşturma beni dinçleştiriyor çünkü. Kendimi iyi hissediyorum. [b]SİLİKONSUZ KADINLARDA MEME KANSERİ DAHA FAZLA[/b] Sizin keyfen gelen hastalarınız dışında meme kanseri hastalarıyla da önemli çalışmalarınız var… Biraz da bundan söz etsek… Meme cerrahisi plastik cerrahinin ana konularından biridir. Almanya’da hem meme kanserinin cerrahi tedavisinde, hem de rekonstruksiyonunda uzun yıllar çalışmalarda bulundum. Bu konuda Almanya'da senoloji denen meme merkezleri açıldı. Sadece plastik cerrah değil, onkologun da, psikologun da, tanıcının da, şua tedavisi yapanın da bir çatı altında birlikte çalıştığı bir bölüm kurmustuk. Hatta kanser tedavisinin bitiminden sonra hastanın gidebileceği rehabilitasyon klinikleri de var. Türkiye’de de var mı böyle bir kuruluş? Avrupa‘daki gibi kavramda seneloji klinikleri henüz yok. Bu çalışmalarım Türkiye’de yeni başladı zaten. Meme cerrahisi multidisipliner bir konudur. Hastanın sağa sola gitmeden bütün tedavileri aynı çatı altında görebileceği bir yer olması gerçekten çok faydalı . Plastik cerrahinin bu gurup içersinde çok önemli bir yeri var. Nedir meme kanserinin özelliği? Kadının memesi onun meteoroloji istasyonudur. Sadece meme kanseri olmasına gerek yok, memede oluşan kistler, ağrılar, şişmeler hep kadınların kendilerini iyi hissetmedikleri zaman başlarına gelen hadiselerdir. Bu noktada biz hep “organların dili, psikodinamiği var” deriz. Doktor biraz da benim anlayabileceğim şekilde anlat Allah’ını seversen. Peki şöyle söyleyeyim. Ruhun verdiği tepki organlara yansır. Meme kadın için çok önemli bir organ ve dişilik sembolüdür. Kadının önce bunu kabul etmesi lazım. Psıkosomatık hastalıkları tedavi eden uzmanların sıklıkla kullandığı bir cümle vardır. "sizi mutlu eden organ hasta olmaz, hastalıkların ortaya çıkşında mutlaka bir organ konflikti vardır" Memesine silikon taktıran kadınlarda kanser riski artıyor derler, bu doğru mu? Aksine, Amerika’da Mayo Clinic’te bir araştırma yapılmış. Silikon protezi taşıyan 20 bin kadın ve taşımayan diğer 20 bin kadın karşılaştırılmış. Silikonsuzlarda kanser olayı çok daha fazla çıkmış… Yani silikon kadını kanserden koruyor diyebilir miyiz? Öyle söyleyemeyiz. Ama silikonla güzelleştirilmis meme seni mutlu ediyorsa, organının hasta olma riski azalıyor. Meme öncelikle çocuğu besleme organı değil, dişilik organı aslında. Az once dediğim gibi; Kadının bunu kabul etmesi lazım. Onun dişiliğini yaşadığı bir haz organı meme. Kısaca kadının estetik cerrahi ile daha iyi bir memeye sahip olmasının ardında pozitife yönelmiş psikolojik sebepler yatıyor. Peki meme kanserinin tedavisinde de psikolojik tedavinin önemi var mı? Psikoloji değil de, bu hastaların psikoterapi desteği görmesi şart. Çünkü onlar “neden ben?” sorusunun cevabını bulmalılar. [b]KANSER, İYİ İNSAN HASTALIĞIDIR[/b] Sizin kanser hastaları hakkındaki genel gözleminiz nedir? Şöyle bir gözlemim var…Kanser iyi insan hastalığıdır. Çünkü toplumda kötü olarak adlandırılan insanlar tüm duygularını içlerinden geldiği gibi dışarıya vurabilen insanlardır. Bu insanlar öfkelerini, sevinçlerini, nefretlerini, kıskançlıklarını olduğu gibi yansıtırlar etrafındakilere. Baktığın zaman kansere yakalanan insanlar ise genellikle; kontrollü, çevresindekileri kırma endişesiyle rahat hareket edemeyen, bütün duygularını bastıran, içine atan, öfkesini içinde yaşayan insanlardır.. ‘Kötüye bir şey olmaz.’ sözüne kansere yakalanma riski bakımından doğru diyebiliriz o zaman. Büyük ölçüde öyle… İyi insanlar hep sevilmeye çalışan, "kötülük" yapmamaya çalışan, her durumda kendisini kurban edip, ve bu kurban rolünü üstlenmiş kişilerdir. Ve aslında bu durum onları çok rahatsız eder ve sıkar. Kanser nedir? Kanser; İnsanin vücudundaki hücrelerin agresif bir sekilde çoğalmasıdır. Dolayısıyla agresyonlarını yaşayamayıp içinde tutan insanların kansere yakalanma olasılıkları çok daha fazladır. İşte bu yüzden de kansere "kötü huylu hastalık" deriz, başka hiç bir hastalığa ölümcül olsa bile böyle bir yakıştırma yapılmaz. Kendisine öfkeyi yasamaya izin vermediğinde , herşeyi içine atıp, tüm duyguların yerınde ve zamanında yaşanmadığında vücudun verdiği tepkidir kanser. Yani ‘Eğer insan duygularını içinden geldiği gibi yaşarsa kansere yakalanma riski azalır.’ diyebilirmiyiz? Evet, zaten hep iyi olmaya çalışmak çok yorucu bir şey hayatta… [b]VÜCUDA İYİ MESAJ GÖNDERİLMELİ[/b] Peki ne yapsın insanlar? Kuşkusuz insanin kansere tutuldugu an, hayattan koptugu, yasam coşkusunu kaybettigi andır. Hic kimse yaşamın ortasinda , mutlu coşkulu gümbür gümbür yasarken kanser olmaz. Grip bile olmuyorsun. Ne zaman grip oluyorsun, bağışıklık sistemin çöktüğü zaman. İnsanın iki önemli şeyi var saglıklı olmak için. Psikolojisi ve bağışıklık sistemi. İkisinden birini cok yuksek seviyede tutmalısın. Psikolojini her zaman yüksek seviyede tutman cok zor, ama onu yapamiyorsan hic olmazsa bağışıklık sistemini güçlü tut. Bir insan kanser olacağını hissedebilir mi? Hisseder tabii. hayattan kopmaya başlamış, coskusunu kaybetmistir. Artık bir şekilde idare ediyor gibidir hayati. Çogunlukla bunlar hep hassas ve algılaması cok yüksek olan insanlardır. Klasik olacak ama ‘moral’ çok önemli değil mi? Aynen öyle… Aslında insanin kurtuluşu kendi elinde, her insan çözümü imkansız gibi görünen bir durumda kafasına kurşun sıkıp hayattan gitmiyor, ama devamlı "Ölsem de kurtulsam" dersen, bir yerden sonra vücut ‘ben hallederim bu işi' diyebiliyor ve kanser ortaya çıkıyor. Neden hasta oldugunu anlamlandırabilmen bile iyilesmeye giden en kısa yol aslında... Bunu biraz açar mısınız? Tabii.. Kanser hastalığından kurtulanların ortak noktası kanser oldukları zamana bir milat koymaları ve ondan sonraki yaşamlarını daha farklı bir şekilde devam ettirmeleridir. Eğer kanser olduktan sonra hayatında hiçbir şeyi değiştirmezsen iyileşmek zorlaşacaktır. İnsanların bunu bir mesaj olarak algılamarı gerekir. İnsan yaşama tutunma arzusunu tekrar kazanmalıdır. Tıbbi tedaviler iyileşmek için tek başlarına yeterli değiller. Diyelim ki meme estetiği yapıyorsunuz ve o esnada bir tümör gördünüz, ameliyata devam ediyor musunuz? Tabii, tabii... Zaten bu durumla genellikle hastalığa başlangıç safhasındaki kişilerde karşılaşıyoruz. Durumu değerlendirip tedavi stratejisini belirliyoruz. Aslında bir bakıma, güzellik kaygısıyla gelen insan bilinç altından kendi kurtuluş kapısını da açmış oluyor. [b]TİNA TURNER’A 3 AY SONRASI İÇİN GÜN VERDİM[/b] Madem içimizde hiç bir şey tutmamamız lazım röportaja başlamadan açmamı istemediğiniz bir konuya gelmek istiyorum.Sırf siz içinde bir şey tutma dediniz diye… Biliyorum ameliyat ettiğiniz ünlüler hakkında ser verip sır vermiyorsunuz ama bir tanesi artık çok biliniyor,biraz ondan bahsetseniz Tina Turner’dan söz ediyorsun. Hiçbir hastamın adını vermem ama onun gizlisi saklısı kalmadı artık. Benden ameliyat randevusu istedi, çok doluydum üç ay sonrasına gün verebildim… 3 ay bekler mi insan yahu? Hem de koskoca Tina Turner. Ben olsam başka doktora giderdim valla… O da aksine bunu sevdi işte. “Bu yönünü beğendim. Hemen gel deseydin güvenimi kaybederdin” dedi… Tina Turner, Zurih’te normal bir insan gibi yaşıyor. En büyük lüksü zaten sadeliği. Çok severim kendisini, olağanüstü bir kadın. Bir isim daha verseniz Sen sor istersen içinde kalmasın ama benden başka isim çıkmaz.