EKREM BORA'YA ESKİ MISIR'DAN İKİ SORU!

Yayın Tarihi : 01-04-2012 22:59
Sevgili Ekrem Bora ağabeyimin hayat denen bu piknikten ayrılırken her iki soruya da ‘evet’ yanıtını verdiğine kalıbımı basarım. En azından ‘keyif verme’ bölümüne hepimiz tanığız. Şimdi geriye dönüp şöyle bir baktığımda çok uzun yıllar öncesinin Suadiyesi’ni hatırlıyorum. Kısa pantolonlu küçücük bir çocuk olan İzzet’i, onun kocaman gülüşlü Ekrem amcasını hatırlıyorum. Hayat sakindi o zamanlar ağaçlar altındaki Suadiye’de… Pazar günleri aileler evlerde toplanılır, bahçelerde mangallar yakılır, büyükler rakı kadehlerinin diplerini birbirlerine tokuştururlardı. Ekrem amca babamın arkadaşıydı. Çok tatlı, çok komik bir insandı. Yine hatırlarım ki, 5 yaşındayken altımı ıslattığımda anneme gitmekten korkup onun yanına sığınmıştım. Sonra yıllar yıllar geçti aradan. Babamın rakı sofralarından başlayan hayranlığım, benim restoranlarıma kadar uzandı ve gurur duyduğum bir dostluğa dönüştü. Zaten öylesine bir salon beyefendisi ile gurur duymamaya imkan yoktu. Ama hayat zaten bir sürpriz, ölüm neden olmasın ki… Bu gün Yeşilçam’dan bir yıldız kaymış dediler. Yüreğimin bir parçasını da alıp götürerek… Bazen bir kişi öldüğü zaman bütün dünya boşalmış gibi gelir ya insana… Şimdi bana da öyle geliyor işte.