Sezen Aksu'dan şok sözler!

Yayın Tarihi : 24-08-2013 21:35
Günlerdir Sezen’i arıyorum, bir türlü çıkmıyor telefonuma. Asistanı da benimle konuşurken ‘gak guk’etmekten helak oldu. Tamam, röportaj vermiyor biliyorum ama belki başka bir şey söyleyeceğim. Neyse mümkün olmadı bir türlü Minik Serçe ile konuşmak. Bendeki inat da inat ha... “El mi yaman, bey mi yaman” dedim ve kalktım gittim dün gecceki Sezen’in konserine. Şarkı aralarındaki bütün konuşmalarını kaydettim. Aşağıda okuyacağınız hayali röportaj böyle gerçekleşti işte. Hayali dediysem sorulardan bahsediyorum, yoksa Sezen’in cevapları gerçek. Buyrun bir Sezen Aksu konserine, bakalım neler olmuş neler. [resim=20130824resim-213825GO][/resim] Sezen birkaç dakika önce çıkmış, ortalık yıkılıyor... “Laf koymayı sevmiyorum ama gerçeği kabul etmenin çeşitli açılardan çeşitli faydaları var. Kabul edin hepimiz öleceğiz” diye başlamaz mı konuşmaya? Millet ‘ah vah’ diyeceğine kırılıyor gülmekten. “Şimdi çok sevdiğim bir yol arkadaşımı davet edeceğim” sahneye deyince “Kim o?” diye düşünüyorum. Yanıt vermeden devam ediyor; “İstanbul’a geldiğimde çok küçüktüm, üniversitede okuyordum. İnsanlar beni tanısın diye aklım başımdan gidiyordu. Çıkıp şarkı söyleyeyim, deli gibi alkışlasınlar beni falan. ” Konser geccesinden görüntüleri izlemek için tıklayınız... [url=https://www.gecce.com.tr/video]Video[/url] “Eh sonunda muradına erdin” diyorum. Bana mı cevap veriyor seyirciye mi bilinmez ama şöyle diyor; “Ama ben bizim işimizi yapanlara çocuk gözüyle bakıyorum. Hangi aklı başında insan beni sevin diye kıçını yırtar. Bunu bir hayvanlar, bir de çocuklar yapıyor. İkisini de eşit derecede yakın olabilirsiniz. Ben daha çok kedilere yakınım mesela” deyip basıyor kahkahayı. “Lafı dolandırma Allah aşkına, İstanbul’a gelmiştin... Orada kalmıştık” diyorum içimden. “Neyse ben İstanbul’a geldim bütün plakçıları dolaşıyorum Unkapanı’nda. Hepsine gidiyorum. Şarkılarımı söylüyorum, ‘bestelerim var’ diyorum. Kendimin şahane olduğuna o kadar eminim ki. Ama adamlar böyle burun kıvırıyorlar falan, beni takan yok. Bir tek bir kişi beni ciddiye aldı, o da Atilla Özdemiroğlu. Beni ciddiye alan da ciddi bir adam oğlummmmmm (Kahkahalar) Atilla da bana diyor ki neden böyle uğraşıyorsun. Dedim ki oğlum izzet-i nefsim kırıldı Unkapanı’nda adamlara şarkı söylerken. İnsanın özgüveni yerle yeksan oluyor lütfennnnn (yine o şuh ve meşhur kahkasından bir örnek) ” Öyle bir iletişim kuruyor ki seyircisi ile Sezen, ağzını açıp ne söylese millet yerlerde. Ben de ağzı açık ayran budalası gibi ona bakarken Atilla kemanıyla sahneye çıkmış bile. Sezen ona dönüp “Ne bakıyorsun öyle, çok mu beğendin beni?” diyor; “Karnımı içeriye çekmekten fenalık geldi. Ben bunu aldırayım da kurtulayım. Herkes yapıyor ya” Atilla seyircilere dönüp soruyor; “Ne yapsın, aldırsın mı?”. Herkesten önce ben ‘Hayııııııııır’ diye bağırıyorum ama binlerce ‘hayır’ın arasında karambole gidiyoruz tabii. Ne güçmüş Sezen’le röportaj yapmak, hayali bile olsa. Sezen’in “Göbekli seviyorsunuz oh ohhh” cümlesi kahkahalar arasında eriyip gidiyor. Hatun o kadar tatlı konuşuyor ki bir yandan şarkı dinlemek istiyorsun, bir yandan muhabbet bitmesin diye dua ediyorsun. İşte tam o anda anonsunu yapıyor “Şimdi bu ülkeye gelmiş geçmiş en şahane şarkılardan bir tanesi. En son Tarkan’ın muazzam yorumundan dinliyorsunuz, Firuze.. Bestecisinden, sahibinden dinliyoruz” Ve Firuze başlıyor... Kelimelerle ifade edemeyeceğim için artık şarkıyı yazmayacağım kusura kalmayın. [resim=20130824resim-213917GZ][/resim] Bir ara yine Atilla Özdemiroğlu’nu gösteriyor Sezen: “Valla siz böyle dipçik gibi bir adam gördünüz mü? Bence kendini gecce deepfreeze’e kendini donduruyor, sabahları da eritiyor”. Sonra Fahir Atakoğlu’na yaklaşıyor, “Sende de var böyle bir deepfreeze durumu kız” diye... “Sen de amma şanslısın” diyorum. “Türkiye’nin en değerli müzisyenleriyle çalışıyorsun” “Bu ülkenin en iyi müzisyenleriyle acayip bir mazim var. Fahir, Londra’dan geldiğinde 22 yaşındaydı. Ben de küçücüktüm tabii o zamanlar” Millet gülmeye başlayınca “Ne var bunda gülünecek” diye şarlıyor. “Gülünecek ne var bunda? Büyük müydüm yani ben o zamanlar? Lan adamın asabını bozmayın. Neyse Onno ‘Şahane bir çocuk geldi, orkestraya alıyorum” dedi. Onno ne derse mutlaka doğruydu. İşte onların mirasını hep birlikte devam ettiriyoruz. (Fahir Atakoğluna bakıp) Kız banderas... Şimdi bir Onno Tunç bestesi ve Aysel Gürel sözleriyle devam ediyoruz” diyor. xxx Bir ara Tuğba Özerk’i görüyor sahneden. Sezen'de bir sevinç bir sevinç sormayın gitsin. “Tuğba'cığım hoşgeldin” diyor. “Bu kıza ilk şarkı söylettiğimde 11 yaşındaydı. Karşıyaka’da bir kafede ‘Belalım’ ı söyledi. “Allahım bu ne biçim ses” diye ağzım burnum birbirine karıştı. Sonra Tuğba Özerk oldu,canımın içi” Epeydir susmaktan canım sıkılmıştı zaten “Biliyor musun yeniden evleniyormuş” deyiverdim... “Yeniden evleniyormuşsun ha, hayırlı uğurlu olsun.” “Sen de az evlenmedin ama” dedi içimdeki şeytanın sesi... “Kız evleniyor musun, gene mi evleniyorsun? Hayırlı uğurlu olsun Ben de hep öyle yaptım, habire evlendim.. Sonra ne oldu dersen, kader işte... İnşallah sonuna kadar devam etsin canım tabii de, belki de devam etmemesi daha mı hayırlı onu da bilmiyorum. (Tuğba’nın sevgilisi Fatih’e dönüyor) Fatih, Tuğba’nın benle görüşmesini tamamen yasaklayacak. Birden güzel güzel konuşurken tak diye söyledim valla. Ama biz böyle şakalaşırız. Eşek şakası derler buna.” xxx Birden bir assolist tavrıyla konuşmaya başlıyor Sezen; “Benim canımdan çok sevdiğim aziz dinleyenlerim” Kendisiyle birlikte bütün salon basıyor kahkahayı. “Şöyle bir cümle kuramadık anasını satayım” diye devam ediyor “Kendim ikna olsam, kuracağım da. Yahu ne bileyim çok seviyorum ben sizi ya. Öyle bir mesafe koyamıyorum yani.” Birden salonda hafif bir kıpırdama oluyor. Beklenen büyük alkış gelmiyor galiba... Kulağına eğilip “Alkışlasınlar mı diye düşünüyorlar” diyorum... “Ahh alkışlasınlar mı diye düşündüler ayol. Aferin size herkesi, her şeyi alkışlamayın. Şimdi uzun zamandır konserlerde Nurcan’ın söylediğimiz bu şarkıyı, kendim söyleyeceğim. Ne oldu hadi girsene şarkıya Allah’ın şefi! (kahkahalar).” [resim=20130824resim-213933YF][/resim] xxx Bu arada farkındaysanız bazen şarkıları atlıyoruz ama onları herkes, her an internetten dinleyebilir. Ama Sezen’in doyumsuz sohbetini öyle her yerde bulamazsınız. Müessesemizin sizlere hizmeti de bu yönde işte... Neyse efendim, biz yine dönelim Minik Serçe’nin konuşmasına; “Şimdi çok sevdiğim bir dizinin müziğini yapmıştım ben. Daha doğrusu jenerik müziğini, şarkısını değil. Hiç de aklıma gelmemişti bu kadar tutacağı. Çok sevindim tabi tutunca şarkı.” Bu arada gözü ortalıkta dolaşan bir genç kıza takılıyor, birden antenleri ona doğru dönüyor Sezen’in; “Kız nereden geliyorsun.... Çabuk kıçına bir yer bul da otur bakalım...” Sonra birden ciddi bir vaaza başlıyor; “Dünya yangın yeri Bu dünyanın yangın yeri olmasının sebebi, insan her şeyi kendi yaptı zannediyor ya. Kendimizi de seçemiyoruz. Bir dünya macerasında savrulup gidiyoruz. Bir tek şey yapabiliriz var olan her şeye saygı duymak. Var olan herkesi kabul etmek. Biz istesek de istemesek de nasıl bulutlara karşı savaş açamıyorsak kendi doğrularımıza uymayan kimselere de, varlıklara da saygı duymalıyız.” Ruhum hafifçe eteğinden tutup çekiyor Sezen’in; “Kız, jenerik müziğinde kalmıştın.” Sanki “Patlama oraya geliyoruz işte” dedikten sonra devam ediyor; “Bana diyorlar ki bu şarkıları nasıl yapıyorsun? Ben nereden bileyim ya? Böyle gelmişim dünyaya. Kimisi başka özelliklerle dünyaya gelmiş. Kimisi fizikte çok acayip başarılı, (Fahir Atakoğlu’na dönüyor) kimisi de besteci olarak şahane bir de yakışıklı. Bu yüzden bu dizi benim ciğerim taa ortasına dokundu; o kadar incelikli bir dille bütün ayrımcılıklara karşı olduğu için. İşte o şarkı; ‘Kayıp Şehir’ xxxx “Twitter’da yokum ama asistanımdan takip ediyorum her şeyi. Hiçbir şeyden de geri kalamam. Dizide Duygu karakterini oynayan Ayta ile ilgili “Ay demişler Duygu gibi arkadaşım olsun başka bir şey istemem” diye bir sürü tweet atmışlar. Sonra biz onunla tanıştık ve benim hayatımda tanıdığım en hakiki insanlardan bir tanesi. Ne kadar değerli olduğunu hissettiniz zaten siz o yüzden onunla arkadaş olmak istediniz. Tepeden tırnağa değer, tepeden tırnağa insan ve muazzam bir mücadeleci. Kızım gibi oldu, kardeşim gibi oldu, oldu oldu oldu yani.. Ayta Sözeri bu akşam bizimle beraber” deyip transeksüel Ayta Sözeri’yi yanına davet ediyor ve aralarında şu konuşma geçiyor. Ayta: Yine ben... Sezen: Yine sen, sen hep olacaksın Ayta. Ayta: Ama yine kaçma şarkının sonuna doğru gel bari Sezen: Geçen defa kolum şey oldu da ondan kaçtım. Ayta: Korkuyorum. Sahip çıkarlar mı bana? Açıkhavada alkış, kıyamet kopuyor. Sahnenin üzerine bir gökkuşağı bayrağı iniyor ve Sezen bunları söylüyor “Bu ülkenin çok acayip bir vicdanı var, toprak altından çıkıp gelebiliyor... Hiç beklemediğin anda elinden tutuyor, bambaşka sahipleniyor”. Ayta bu sözlerden sonra şarkısına giriş yapıyor. “Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?” Bu arada izleyicilerden biri üzerinde ‘Bizim aramızdaki aşk her şeyden büyük’ yazan bir pankart açıyor. “Kaldır o pankartı kızım” diyor; “Canına yandığımın, 18 yıldır bitmedi bu iş... Kızım sen babanı bu kadar düşünüyor musun? Her gecce rüyanda görüyor musun? İşte cici annen böyle bir sapık...” Derken genç bir kız sahne önüne kadar geliyor. Tutturmuş ‘şarkı söyleyelim, beraber bir düet yapalım” diye. 20 yıldır bu an için geliyormuş Sezen’in konserlerine “Kızım senin gibi kaç kişi geliyor hergün.” diyor Minik Serçe... “Sen bir git yerine. Ay tıkandım yemin ediyorum. Bütün millet şarkıcı olmak istiyor ya. Yahu bu böyle giderse ne olacak? Tapu kadastroya kim bakacak? Kim muhtar olacak?” Yine kahkahadan yıkılıyor salon. [resim=20130824resim-214002TX][/resim] xxx Seyirci coşmuş bir kere, durmak bilmiyor İstek üzerine istek... Özellikle de ‘Dansöz dünya’ diye bağırıyorlar. “O şarkıyı çalışmadık o yüzden okuyamam” diyor Sezen. O arada ön sıralardaki engelli bir çocuk ve annesine takılıyor gözü. Onlar da ‘Dansöz Dünya’ diye bağırmazlar mı? “Oğluşummm neşen yerinde mi senin canım benim. Dansöz Dünya’yı mı istiyorsun? Senin için okuyacağım...” Ve sonra giriyor şarkıya... Sanki bir tek onun için söylüyor. “Canım benim mutlu oldun mu sen?” diyor şarkının sonunda. “Çok memnun oldum sen bu kadar sevindiğin için. Ne kadar güzel gülüyorsun, inşallah hep böyle gül. Ben çok seviyorum böyle eğlendirici olmayı ya.” Bunun ardından bir başka seyirci de “Diren Sezen” diye bağırmaya başlıyor. Sezen de tokat gibi bir cevap yapıştırıyor “Zaten direniyorum, yaşamak direnmek demektir.” xxx Kuliste Emel’i (Müftüoğlu) görmüştüm. Öyle komik kızdır ki insanı yerlere yatırır gülmekten. “Ne zaman çağıracaksan Emel’i?” diye meraktan çatlıyorum. “Yahu başıma bela mısın İzzet?” der gibi bakıyor bana. Ama hemen arkasından çıkarıyor Emel’i sahneye... “Emel benim kankam, hıyar gibi dizi izliyoruz evde” diyor. “Beni o kadar çok güldürüyor ki ‘Allah aşkına konsere de gel insanlar mahrum kalmasınlar’ dedim. Zar zor kaldırdım onun koca kıçını ve sahneye çıkardım. Kızım sen evde böyle değilsin, sahneye çıkınca incelip uzuyor musun bir şey oluyor sana.” Emel de cevap hazır; “Photoshop kullanıyorum sahnede.” Araya karışıyorum, “Neden bu kadar çok yiyormuş sorsana “ diye... “Emel’in kolestrolü çok yüksek ama yemeğe çok düşkün. Ana kız bunlar pirana gibi valla. Yemek bulamazsa yemin ediyorum baldırıma dalar yani. (Kahkahalar). Ben böyle bir şey görmedim. Mesela geccenin bir saati kayboluyor. ‘Emel neredesin’ diye arıyorum telaşla ‘Ben bu gecce iyi beslenemedim. Besleneceğim bir yere gidiyorum’ diyor. (Kahkahalar). İkisi almışlar sazı ellerine bir muhabbet ki sormayın gitsin. Eee biz neci oluyoruz burada diyeceğim ama kimsenin aldırdığı yok bana.. Sözü alıyor Emel; “Sezen’in Kanlıca’daki evinde her şey diyet. Yoğurt diyet, süt diyet, yumurta bıldırcın yumurtası... Hani aç kalmak için her yol var evde “(kahkahalar). Aşıkların atışmasına döndü sahnedeki diyalog. Sezen altta kalır mı hemen yapıştırdı cevabı... “Terbiyesiz. (gülüyor) Eski erkek arkadaşım Önder (Fırat); ‘Siz de et var mı’ diye yandaki komşuya giderdi. ‘Açlık idman yurduna mı geldim anlayamadım’ diyormuş komşuya. “Adamın neden kaçtığı belli” diyorum. Cevap vermeye bile tenezzül etmiyor. “Ben adama suda yüzen bir takım sebzeler yediriyordum, açlıktan ölüyordu tabii. Ama bana geldiğinde 95 kiloydu adamı 80’e indirdim. Bak hala jilet gibi dolaşıyor ortalıkta. Emel’im öttüresin, çığırasın.” Sonra Emel’in en klasik şarkısı 'Hovarda'ya başlayacakken “Ben de değişik bir şarkı okuyayım bari” diyor. Sezen bu durur mu? “Ay çok değişikkkkk (gülüyor). Gecce kulubünün tuvaletinde yaptırdı bana bu şarkıyı yemin ediyorum” xxx Bir Sezen konseri de böyle geldi geçti işte. Buradan Sezen’i bir kez daha uyarıyorum, bana bir röportaj verene kadar her konsere böyle maydanoz olacağım. Sahneden söylediklerini röportaj gibi yazacağım. Bakalım o mu pes edecek, ben mi? Bu arada sizi son olarak Sezen ile Emel’in milleti kahkaha krizi soktuğu showuyla başbaşa bırakıyorum.