Ayşe Özyılmazel, Cengiz Semercioğlu'na ne cevap verdi?

Yayın Tarihi : 22-07-2013 12:44
Geçen gün buluştuk, dört saat boyunca hem hasret giderdik hem de Pazar Kelebek için bir röportaj yaptık... Onun gibi daldan dala atlayan bir laf cambazıyla geçirdiğim dört saatten sonra aldı mı beni bir düşünce... Anlattıklarını gazete sayfalarına sığdırmak ne mümkün? Ben de yayınlayamadığım bölümleri burada sizlerle paylaşmaya karar verdim... Keyifle okumanız dileğiyle. [b]Bugünlerde nasıl bir halet-i ruhiye içinde Ayşe?[/b] Aaa ruh halimin adı bile var, arkadaşlarım koydu; Ayşe Birleşik Devletleri, kısaca ABD. Aynı gün içerisinde hüzünlü, neşeli, depresif, manik, sakin, hareketli olabiliyorum. [b]Psikiyatriste gidiyor musun ABD'nin içişlerini düzene koymak için?[/b] Bıraktım o işleri. Kış başı aşık oldum İzzet. Ama bir türlü ilişki rayına oturmuyordu. Öyle mi olacak böyle mi olacak derken paraladım durdum kendimi. Takıyordum Yıldız Tilbe'yi, Orhan Baba'yı bir yandan ağlıyor bir yandan da sürekli yazılar yazıyordum. İşte yeni çıkan kitabım ‘Kalpten Düşme’ de o günlerde başladı. [resim=20130722resim-124936SW][/resim] [b]Niye bu kadar perişan oldun ki? Enişte Bey yüz vermiyor muydu yoksa?[/b] Enişte Bey bir yüz veriyordu bir vermiyordu. Süründürüyordu yani. Ben de kendimden nefret etmeye başladım, "Neyim eksik?", "Şişman mıyım?", ¨Çekilmez miyim?¨falan diye kurup duruyordum. Kalktım sonunda yine psikiyatriste gittim. [b]Geç bile kalmışsın.[/b] Ooo sen iyice beni makaraya sarıyorsun. Başladım doktora derdimi anlatmaya. Ama halimi bir görmen lazım, peçeteler havada uçuşuyor, gözyaşlarım sel olmuş, burnumda sümükler. [b]Görmediğim iyi olmuş.[/b] (Gülüyor) Sonunda doktor ilaçlarımı yazdı, tam yanından ayrılırken de "Rica ediyorum bu adamla en az 2 hafta tüm irtibatını kes, tavrını koy" dedi. Bu sefer "Ben onu 2 hafta görmeden nasıl dururum?" diye başladım ağlamaya. [b]Ayşe kim ne yapsın bu kadar sulugöz kadını, adam o yüzden kaçıyordur.[/b] Sorma. Doktordan çıktıktan 3 dakika sonra Berk aradı. Akşama hemen yanına gittim tabii ben. Ve ne oldu biliyor musun? O günden beri beraberiz. Psikolojik destek almanın önemini asla inkar ediyor değilim ama bazen de hakkın neyse önüne geliyor işte. [b]Sende biraz kaybetme korkusu seziyorum. Annenin kaderini paylaşmaktan korktuğun için olabilir mi?[/b] Bilmem ama annem ve babam 33 sene beraber kalmışlar, o bile yeter. [b]‘Birbirlerini onca zaman çektiler, 'yeter de artar bile’ mi diyorsun?[/b] Yok yahu, dile kolay 33 yıl, bazı şeyler bitebilir de. [b]En sürpriz olan babanın ayrılır ayrılmaz evlenmesiydi herhalde.[/b] Sürpriz at çıktı işte. Aaa biliyor musun bu aralar at yarışlarına kafayı sardım? Biz Berk ile sık sık Ayvalık'a gidiyoruz. İnsan bir saatten sonra sıkılıyor deniz ve kumdan. Ben de evde Berk'e sufleler falan pişiriyorum. Bir defterim var yemek tariflerini yazdığım ama bugünlerde börek tariflerinin yanında Hulusi Bey, Sarı Kasırga, Yadigar, Çilek Kız, Berkcan yazıyor. [b]Ayvalık'taki mahalle arkadaşların mı bunlar?[/b] Altılıdaki favori atlarım. [b]Kumarda kazanmana imkan yok, boşuna uğraşma. Sen az önce sinsice başka konuya galopladın ama ben annen ve babana geri dönmek istiyorum[/b] Hay Alllah. Şu yeni kitabımı sorsana İzzet. Kitap diyorum kitap... [b]Babanla aran nane mi? görüşmüyor musun?[/b] Görüşmememin tek sebebi babamın bana karşı olan tavrıdır. Nedense biz onunla bir türlü ilişkimizi rayına oturtamadık. Tam iyi oluyoruz, 2 ay sonra bir şey çıkıyor yine aramız açılıyor. Ama benim emin olduğum tek bir şey var. [b]Neymiş o?[/b] Şimdi kimse alınmasın, darılmasın ama 4 çocuğu arasında babamın en çok beni sevdiğinden şüphem yok çünkü sadece benimle itişip didişiyor. [b]Nedir peki bu kadar birbirinizle alıp veremediğiniz?[/b] Ben bizim evin "Ondan hiçbir halt olmaz" denen evladıydım. Buna rağmen 2003'te evden ayrıldıktan sonra herkese "Hoşçakal" deyip kendi ayaklarımın üzerinde bir hayat kurmam sanırım babama ağır geldi. [b]Hayat kurarken az da çekmemiş Ayşe Kız.[/b] [resim=20130722resim-125013OZ][/resim] [b]Sıfırı tüketmiştim diyorsun.[/b] Tüketecek sıfırım bile yoktu. "Akşam işten eve nasıl döneceğim?" diye gözyaşı döküyordum. Yalnız makarna alabilecek param vardı. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi makarna yemekten sumo güreşçilerine benzemeye başlamıştım. "Ne vericen abine?"... "Makarna".... İnan kabus gibiydi. Baktım ki bir aile ve hayat mücadelesi muhabbetine daldık, kolay kolay çıkamayacağız, rotayı müziğe çevirdim hemen... [b]Belki şarkıcılığa soyunman da rahatsız etmiştir babanı... Aynı zamanda iddialı bir şarkı yazarısın. "Kalamam Arkadaş" listelerde en üst sıralara çıkınca "Keşke bu şarkıyı Murat'a (Boz) vermeyip kendi albümüme alsaydım" diye çıldırdın mı?[/b] Öyle bir şey aklımın ucundan bile geçmedi. Hem Murat şarkıyı benden çok daha iyi söyledi ve bu kadar sevilen birinin şarkımızı söylemesi müthiş güzel bir duygu. [b]Yeni albüm var mı ufukta?[/b] Kendimi toparlayıp hemen stüdyoya girmek istiyorum açıkçası. Hatta Yıldız Tilbe'den dolayı çok hızlı hareket etmem gerekli bu konuda. [b]Onunkinden önce kendi albümünü çıkartmak için mi bu telaşın?[/b] Canım ne alakası var? En iyisi hikayeyi başından anlatayım ben sana. Çok sıkı bir Yıldız Tilbe hayranı olduğumu bilen bilir zaten. Şimdi ben arada geceleri efkarlanıp saatlerce onun şarkılarını dinlerim. Yine böyle Yıldız'a yükseldiğim bir gecce twitter'dan ona yazmaya başladım. [b]Daha önceden bir tanışıklığınız var mıydı?[/b] Yok ya ben klasik hayran modunda tweet üstüne tweet atıp duruyorum. Neyse karşılıklı mesajlaşmaya başladık ve Yıldız "Sana da bir şarkı vereyim" dedi bana. Tabii atladım teklifinin üzerine. [b]Hala neden aceleyle albüm çıkarman gerektiğini anlamış değilim.[/b] Anlatıyorum, bekle. Aradan birkaç gün geçti ve yaptığım bir besteye söz yazması için Yıldız'ın evine gittim. Kapıdan girer girmez "Şöyle güzel bir dibek kahvesi yapsam içer misin?" dedi. Ne cevap vereceğimi şaşırdım. [b]Hakikaten zor bir soru sormuş Yıldız sana, şaşıracak ne var bunda?[/b] Dibek kahvesinin ne olduğunu bilmezsen bal gibi de şaşırırsın. İşin kötü tarafı ne Google'a danışacak vaktim, ne de Yıldız'a "O ne oluyor?" diyecek yüzüm vardı. "İçerim tabii" dedim, girdi mutfağa özene bezene hazırladı kahvemizi. Bir yudum aldım, pütür pütür bir şey, "Nasıl olmuş?" dedi, "Ay çok güzel" diye cevap verdim, misafir umduğunu değil bulduğunu içer. [b]Eee sadede gel hadi[/b] Neyse kahvelerimizi içerken Yıldız muazzam sözler yazdı benim besteye. Nasıl mutlu oldum anlatamam, havalarda uçuyorum. Ertesi gün önüme gelene Yıldız Tilbe'den şarkı aldığımın müjdesini veriyordum ki biri çıkıp "O bugün sana şarkı yazar yarın unutur" dedi. Halbuki sonradan defalarca konuştuk ve öyle bir şey olacağını zannetmiyorum ama ben kendimi sağlama almak adına bir an önce o şarkıyı okuyayım albümü de piyasaya çıkarayım diye düşünüyorum. [b]Yıldız'dan başka "Ben sana hayran, sen cama tırman" dediğin kimse var mı?[/b] Hayranlıktan ziyade en ilgimi çeken Rihanna. Kadının o vurdumduymaz, dağınık, rocker, kötü kız halleri beni benden alıyor. Sürekli instagramına ne resmi koymuş, twitter'da ne yazmış diye takip halindeyim. [b]Ayşe iyi hoş da bu saydıkların pek de özenilecek şeyler gibi gelmiyor kulağa.[/b] Zaten özenmiyorum, izliyorum, durum kontrol yapıyorum. Ama on sekiz on dokuz yaşında olsam özenirdim. [b]Laf lafı açıyor, muhabbet devam ediyor ama konuyu yeni çıkan kitabına getirmezsem biraz sonra beni iki çay bardağı suda boğacak Ayşe...[/b] [b]Haydi şimdi gelelim yeni kitabın Kalpten düşme’ye... Kitabı okudum da başka bir Ayşe gördüm, seni komik, laylaylom sanıyorduk ama duygusal, hırçın, korkusuz, konuyu yaran ve küfürbaz çıktın. Ayşe sen küfürbaz mısın?[/b] Sihirbaz olacak halim yok. Günlük hayatında küfür kullanan biri değilim ama yazı yazmak başka bir dünya. Sırtımda ne varsa attığım, hissettiğimi, düşündüğümü katkısız anlattığım tek yer. Gerçeğin olduğu yerde küfür eksik kalmaz. Herkes ahlaktan bahsediyor ama ortalık ahlaksızlıktan kırılıyor. Küfür eden insanı severim ben. Belki de edemediğim küfürleri yazabiliyorumdur. [b]Bu kitap senin gizli günlüğün mü, ona göre okuyalım.[/b] Arkadaşım Yasemin’in bir lafı var; bu kitap benim dünlüğüm. Herkes dününe göre bugününü yaşar. Dünümüz bizi dövmüştür, yontmuştur, ezmiştir, paralamıştır çünkü… Ve yazdıklarımın yazıldıkları gibi okumalarına imkan yok ve gerçekten kitapta da dediğim gibi başka yere çekilmesinden, aslıyla mesafelendirilmesinden korkuyorum. [b]Peki işin aslı ne?[/b] Aslı şu, bu kitabın türü anı-roman. Yani hem gerçek hem kurgu. Hedef alınmış kişiler yok. Şehirli bir kadının hayata bakışı, siniri, depresyonu, ilişkileri sorgulama biçimi var. Tek başına ağlayanların kendini bulabilecekleri bir kitap. [b]Pazartesi sabahı Ayşe'yi aradım ve röportaj çıktıktan sonra onu acımasızca eleştiren Cengiz Semercioğlu için ne düşündüğünü sordum. İşte aldığım cevap:[/b] Ona ne diyebilirim? Boşveeeeer Allah aşkına.