JOUMANA HADDAD RÖPORTAJI

Yayın Tarihi : 04-03-2012 11:39
Mini elbiseleri, yüksek topukları, tam kıvamında makyajı ile Joumana'yı gören nasıl patlamaya hazır bir bomba olduğunu aklına bile getirmez. Ama Joumana Haddad, ülkesi Beyrut'u aşan ününü bu frapan görünüşüne değil tam bir çetin ceviz olmasına borçlu. Doğrusunu isterseniz fikirleriyle Ortadoğu'yu sallayan bu kadını keşfetmeme sebep olan da Selçuk Tepeli'ydi. Haddad'ın adını bana söyledikten sonra, sevgili Murat Bardakçı'nın hoşlanmamasına rağmen bugünlerde araştırmacı gazeteciliğin ilk kuralı olan Google'a girip, birkaç yere tıkladım. Baktım ki kadın gerçekten ilginç. [resim=20120304resim-183652E6][/resim] "12 yaşında Marki De Sade'ı okuyunca kendimi vaftiz olmuş gibi hissettim" cümlesi bile onun Lübnan gibi bir ülkede ne tehlikeli oyunlara girdiğini anlatıyor. Arap dünyasında evlilik öncesi seks yapmayanlar için "katillerden daha zararlılar" diyen, yayınladığı erotik dergi Jasad ile Hizbullah'ın hedefi olan bu potansiyel 'Salmane' Rüşdi ile bir röportaj fikri çok cazipti. En çok ilgimi çeken ise 2 oğlu olan Haddad'ın "Çocuklarımı hiçbir tabuya bağlı olmadan yetiştiriyorum ama bazen bunun doğru olup olmadığını düşünüyorum.Çünkü bir yasağı delmenin zevkini hiçbir zaman tadamayacaklar"açıklaması oldu. Dışarıda özgürlükler konusunda bu kadar net fikirli evinde ise ikilemde kalmış bu kadının kesin anlatacak çok şeyi vardı. Bir yandan da o 'meşhur' Sharapova röportajım geldi aklıma, ya yine gidip uluslararası bir skandala imza atarsam diye düşündüm. Üstelik bu kadının vermek istediği her 'sivri' mesaja da inanmıyordum. Sonra dedim ki kendime "İzzet, Sharapova röportajların yolunu açtı belki Joumana da Pulitzer kazandırır".Eeee bu hayatta hep büyük düşüneceksin, ne demiş Walt Disney amcam "Hayal edebilirsen,yapabilirsin".Neyse Joumana'nın çalıştığı An Nahar gazetesi ile iletişime geçtik, randevuyu aldık ve yazının başında söylediğim gibi bavulları topladık, sonra mı ne oldu… [resim=20120304resim-183652D8][/resim] "Sonrasını ne ben anlatayım, ne siz dinleyin" diyeceğim ama içim el vermiyor. Randevu saatimiz olan 16.45'de ( sanki uzay mekiği kalkacak) gazetenin kapısına geldik ki, kapı duvar. Tabii lafın gelişi; Joumana hanım, hala ne olduğunu öğrenemediğim hayati bir nedenle söyleşiyi iptal etmiş. Tabii bendeniz de açtığı bavulları toplayıp yeniden döndü İstanbul'a. Ama iletişim çağında çareler tükenmezdi tabii… Bu okuyacağınız söyleşi de internet yoluyla yapıldı, olan boş yere Beyrut'a gidip gelen bizim bavula oldu. [resim=20120304resim-183652E6][/resim] Senin için 'fetva ile flört eden kadın' diyorlar. Elde etmek istediğimiz biriyle flört ettiğimizi düşünürsek, senin içten içe bir 'fetva' istediğini söyleyebilir miyiz? - Hiç bir aklı başında ve saygın yazarın uluslarası anlamda ünlenmek uğruna kendi hayatını riske atacağına inanmıyorum. Cesediniz ve parçalanmış vücudunuz 'ünlü' olsa ne olacak ki? Salman Rüşdi 'global' şöhreti fetva ile yakaladı, bu bile yeterli bir sebep değil mi istemen için? - Düşünce özgürlüğünün kutsal olduğuna inanıyorum, bu uğurda büyük bedeller ödemiş yazarlara çok büyük saygım var. Bu kişilerin seslerini şöhret uğruna duyurduklarını söylemek onların cesaretine,insan haklarına olan inançlarına ve edebiyatın gücüne hakaret olur. Neden hep seksüel polemikler yaratarak mesajını iletmeye çalışıyorsun? "Cinsellik satar" mantığı fikirlerde devrim yaratırken de mi geçerli? - Benim gibi çok kademede sesini duyurmuş bir aydının "Sex sells" gibi bir kavramla hareket ettigini düşünmen çok yüzeysel bir suçlama olur. Ben gördüğümü söylüyorum sadece - Hiç bir zaman üstünkörü provokasyonlar peşinde koşmadım. Bunlar ön plana çıksa da mesajımı sadece seksüel polemikler yaratarak vermeye çalışmadım. Joumana Haddad'ın vermek istediği mesaj ne? - İstediğin yolu seçebilme, arzu ettiğine inanma ve cinsel baskılardan kurtulmanın özgürlüğün temel taşları olduğuna inanıyorum.Ben de insan hakları, kadınların onuru, ve her bireyin özgürlük hakkı için savaş veriyorum. Katolik bir ailede büyümüş, Müslüman bir ülkenin kadınısın. Fakat iki dinin de öğretilerine karşısın, nedir alıp veremediğin bu kurumlarla? - Dinlerin eksik bilgilerle insanları karanlıkta bırakmasına, çifte standartlara ve absürt tabulara karşıyım Anlamadım din mi insanları baskı altında tutuyor yani? - 'Baskının Bermuda Şeytan Üçgeni' din, seks ve güçtür Bir yazında "Benden nefret eden bir ülkede yaşıyorum" demişsin. O zaman niye hala Lübnan'dasın? Sosyal mazoşist misin yoksa? - Kesinlikle sosyal mazoşist değilim, sanırım sadece alçakgönüllü bir savaşçıyım. Lübnan'da kalmamın sebebi hoşuma giden değil, hoşuma gitmeyen şeyler. Mesajını Paris'ten, New York'tan duyursan ne çıkar? Hem canın güvende olur Değişim ancak bu toplumun içindeyken yapılabilir, ithal edilemez. Batı'nın güvenli bir şehrinden parmağımı uzatıp ülkemi eleştirirsem güvenilirliğimi kaybederim. Tabi hayatım ciddi anlamda tehlikedeyse durum değişir. Yazdıkların ve özellikle de bastığın Jasad dergisi yüzünden bir çok tehdit alıyormuşsun. Tüm bunlara nasıl kayıtsız kalabiliyorsun ve rahat rahat sokakta dolaşabiliyorsun? - Bana yapılan hiç bir tehdide karşı kayıtsız değilim, sadece beni korkutup sindirmelerine izin vermiyorum. Bu ikisinin arasında büyük bir fark var. Bütün tehditler beni rahatsız ediyor ama bunların beni inandığımdan caydırmasına izin vermiyorum. Seni tehdit edenlere bir mesajın var mı? - Tehdit savuran insanlar bir grup korkaktan başkası değil. Bir grup korkağın söylemek istediğimi söylemememe, yapmak istediğimi yapmamama sebep olmasına izin vermem. Verdiğin mesaj kadınların da tepkisini çekiyor. Ya onların seçimiyse yaşam tarzları? Hiç bunu getirdin mi aklına? - Önünüze başka alternatifler sunulmadığı zaman seçme hakkından bahsedemezsiniz. Bazı kadınlar burkalar altında gömülmelerinin, 14 yaşında evlenmelerinin kendi seçimleri olduğunu söyleme cüretinde bulunuyorlar. Eğer 'seçimin' anlamı inkar veya yıkanmış beyinler ise bu kadınların dedikleri doğru olabilir. Kadınları da suçluyorsun yani Nasıl cinsel kimliklerine böyle aşağılayıcı ve küçük düşürücü bir şekilde davranılmasına izin verirler anlayamıyorum. Fransa'daki burka yasağını destekliyorsun. Düşünürsek oradaki kadınlar özgür ve batılı bir ülkede yaşıyorlar. Neden Fransa'daki kadın burka takıp takmayacağına kendi karar veremesin? - Çünkü bu kadınlar burkayı takmadığı zaman yakınları tarafından dışlanıyor, dayak yiyor, tacize maruz kalıyor, hatta öldürülüyorsa bir seçimleri yok demektir. Kadınlara kendi onurlarını seçme hakkı verilmeli. Erkekler burka giymediği sürece kadınlara baskı, ayrımcılık ve aşağılama amaçlı kullanılan bu 'olguya' karşı çıkacağım. Katolikler de payını alıyor senin sert tepkilerinden... - Katolik Kilisesi'nin başına bir kadın getirilmesi yasak olduğu sürece, kilisenin kadın düşmanlığını da gözler önüne sermek için uğraşacağım Neden "Arap olmak ikiyüzlü olmaktır" diye bir söz sarfettin? - Bugünlerde Arap olmak düşünmek ve yapmak istediklerini dürüstçe düşünüp yapmaman anlamına geliyor. Arapları ikiyüzlü yapan ne peki? - Dobra dobra gerçeğin konuşulmasının yasak olduğu Arap toplumunda bir yalanı yaşamak zorunda kalıyorsun çünkü Arapların çoğu yalanlar ve illüzyonlar üzerine kurulu bir hayata sırtlarını dayıyorlar Bir edebiyatçı olarak beğendiğin Türk yazarlar var mı? - Elif Şafak, Nedim Gürsel ve Orhan Pamuk'un kitaplarının çok büyük hayranıyım Edebiyatın bir çok dalıyla ilgileniyorsun, yazdığın şiirler verdiğin demeçler kadar sansasyon yaratıyor zaman zaman. Hiç etkilendiğin bir Türk şair var mı peki? - Bence Nazım Hikmet bütün zamanların gelmiş geçmiş en önemli şairlerinden biri. Onun kelimeleri her daim ruhumu besliyor. Türkiye 'anketine' devam edelim, müziğimizi beğeniyor musun? - Serdar Ortaç'ın şarkılarını dinlemeye bayılıyorum Türk dizileri son yıllarda Arap dünyasında çok popüler oldu. Senin fikrin ne bizden 'ithal' aşk hikayeleri hakkında? - Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Türk dizileri bence dünyadaki en iyiler arasında. Bir kere standartları çok yüksek. Muhteşem senaryoları, yetenekli oyuncuları, yaratıcı yönetmenleri, ve çok güzel müzikleri var. Kısaca bir dizide arayabileceğin her şey mevcut Sence Türk dizilerinin Arap ülkelerinde bu kadar revaçta olmasının sebebi ne? - Bir kere unutmamak lazım bu diziler Arap ülkelerinde Arapça dublajlar yayınlanıyor. Arap seyircisine de bu göz alıcı aktör ve aktrisleri Arapça konuşurken görmek cazip geliyor. Ne yani bir tek güzel insanların Arapça konuşması mı dizileri cazip kılan? Aynı zamanda senaryolar izleyicilerin kendi ülkelerine ait yapımlardakine göre çok daha cesur. Bunun üzerine bir de İstanbul'un büyüsü ekleniyor, çünkü gördüğüm kadarıyla dizilerin çoğu orada çekiliyor. Sosyal sebepleri olabilir mi bizim dizilerin Araplar tarafından sevilmesinin? - Türkiye'nin 'çifte kimliğinin' bu dizilerin popüler olmasındaki etkisini unutmamak lazım. Sizin ülkeniz batılı olduğu kadar doğulu bir ülke. Arap ülkelerine bu derece yakın ama bir o kadar da uzak. Müslüman, fakat laik. Türkler'e özeniyorlar mı demek istiyorsun? Ben bir televizyon eleştirmeni değilim ama sosyal açıdan baktığımda bu dizilerin Arap seyircisine heves ettikleri modern idealleri hatırlattığını düşünüyorum. Tabi bütün bunlar bir yana güzel bir aşk hikayesini kim sevmez ki? Bekaretin toplumsal suskunluğu sembolize ettiğini düşünsek bir an için, Arap Dünyası'nın suskunluğu bozuldu diyebilir miyiz? - Henüz değil. Arap devrimlerine Batı'nın aşırı bir sevinç ve keyifle kucak açtığının farkındayım. Ama bana sorarsanız başından beri bu devrimlere endişe ve şüpheyle yaklaştım. Ama patır kütür devriliyor diktatörler Tabii ki bu acımasız diktatörlerin devrilmesi gerekiyordu. Ama eğer devrilen diktatör yerini radikal İslam'ın geri kafalılığına bırakıyorsa ne devriminden bahsediyoruz? Bu bölgelerin ve özellikle oralardaki kadınların kaderini düşünmekten kendimi alamıyorum. Arap Baharı senin gibi bir özgürlük savaşçısını heyecanlandırıyor mu? - Herkesin bahsettiği Arap Baharı'ndan çok uzağız, bana sorarsanız bahar değil kış yaşanıyor. Tabii ki umarım bu sonuncusudur Bazen kendini yel değirmenleriyle savaşıyormuş gibi hissediyor musun? - Sebepsiz mücadeleler ve savaşlardan hiç hoşlanmam, zaten Don Kişot da edebiyatta sevdiğim karakterlerden biri değildir. Ömrün yetmeyecek belki de verdiğin savaşın sonucunu görmeye. Gerçekten inanıyor musun bir gün her şeyin değişeceğine? - Büyük değişimlere doğru küçük adımlarla ilerlenebileceğine inanıyorum. Bir gün bu değişim gerçekleşecek, gerçekleşmek zorunda. Nasıl olacak bu? Gün gelecek insanlar özgürlüklerinin alıkonulmasından, haklarının,onurlarının ve zekalarının hor görülmesinden bıkacak. Bunun zaman alacağından eminim ama olması kaçınılmaz. Neden Superman bir Arap? - Bunun cevabını almak için yeni kitabımı okumanız lazım Efendim bu son sorunun cevabını Joumana'dan alamadık, eminim siz de zaten İzzet ne diye durup dururken çizgi roman kahramanlarından bahsediyor diye içinizden geçirdiniz. Sebebi şu, Superman bir Arap Joumana Haddad'ın son kitabının adı. Belki o cevap vermedi soruma ama ben araştırmamı yaptım ve kitabı okuyana kadar kafi olacak bir açıklamayı sizlere sunmayı borç bildim. Joumana Arap erkeklerini kadınlara karşı olan 'Sen benimsin, ben senin kurtarıcınım, koruyucunum' tavırlarından dolayı Superman'e benzetmiş. Haddad, Superman nasıl hayali bir karakterse, Arap erkeklerinin bu iddialarının da bir o kadar hayali olduğunu savunuyormuş bu yeni çıkacak kitabında. Bir de uyarım olacak gün gelir karşılaşırsanız kendisiyle,iltifat edeyim diye aman sakın Joumana'ya "Asıl Superman sensin,erkek gibi kadınsın" diye bir söz sarfetme gafletinde bulunmayın. Çünkü bütün bu radikal fikirlerine karşın Joumana Haddad, mini etekleri, fosforlu tırnakları, yüksek topuklu ayakkabıları ve makyaj stili ile son derece frapan ve olabildiğince dişi bir kadın. Her fırsatta 'erkeklere sesini duyurmak için onlara benzemek yerine, kadınlığını ön plana çıkarmak istediğini' söylüyor. Anlayacağınız o erkek gibi değil 'kadın gibi bir kadın' hem de en 'delikanlısından' [resim=20120304resim-183652F2][/resim] Üst kutucuklar için İtalyan çanta ve ayakkabılara olan düşkünlüğünden dolayı bir İngiliz gazeteci Haddad için 'Beyrut'un Carrie Bradshaw'ı' diyor. 2012'nin Şubat ayında Lübnan Amerikan Üniversitesi'nde öğretim görevlisi oldu Jasad dergisini götürdüğü Beyrut Kitap Fuarı'nda standının iki sene üst üste Hizbullah'ın standıyla karşılıklı olması sadece bir tesadüf Umberto Eco, Paul Auster gibi uluslararası üne sahip yazarlarla röportaj yapmış Fransızca, Arapça, Ermenice, İspanyolca, İtalyanca ve İngilizce biliyor Ailesinin 'ölümcül' bir kaderi var. Çocukken,çok sevdiği büyükannesi intihar ettikten sonra cesedini Joumana bulmuş. Yıllar sonra teyzesi de intihar etmiş Katolik bir aileden gelen Haddad'ın eleştirilerinden sadece Müslüman değil Hristiyan alemi de nasibini alıyor New York Times, The Guardian gibi pek çok gazetede sık sık röportajları yayınlanıyor Joumana Haddad, Arap dünyasının en radikal kadınlarından biri olarak sadece Ortadoğu'da değil tüm dünyada ün yapmış bir gazeteci. 6 Aralık 1970'de Beyrut'ta doğmuş. Burçlarla ilgilenenler onun nasıl da tipik bir Yay kadını olduğunu aşağıdaki satırları okuyunca anlayacaklar. Çünkü Joumana sadece burcundan dolayı ateş grubundan olmakla kalmayan aynı zamanda ateşle oynayan bir kadın. Aslında sadece 'gazeteci' olarak tanımlamak ona haksızlık olur. Arap kadınlarının bayraktarlığını yapan Haddad, An Nahar gazetesindeki kültür sanat yazılarının yanı sıra Hizbullah'a karşı televizyon programları yapıyor, kitaplar yazıyor, kolaj sanatıyla uğraşıyor ve üç ayda bir yayınlanan Jasad adlı dergiyi çıkarıyor. Jasad tümüyle erotik bir dergi; mastürbasyon, fetişizm, çok eşlilik konularını işliyor ve çıplak Arap erkeklerinin fotoğraflarını yayınlıyor. İşte bu nedenlerle Joumana sürekli ölüm, tecavüz tehditleri alıyor, internet sitesi hackleniyor ama o vaz geçmiyor, bildiğini okuyor. Yine de, yüzüne asit atılacağı yönünde aldığı bir tehdit uzun süre rüyalarına girmiş, bir ara kendi arabasını kullanmaktan vazgeçmiş hatta evinden dışarı adımını bile atamamış. Haddad'ın durumunu en iyi özetleyen cümle New York Times'dan gelmiş;'Fetvayla flört eden kadın' Joumana, İngilizce yazdığı ve pek çok dile çevrilen 'Şehradazı öldürdüm' adlı kitabında bireyselliği ve düşünce özgürlüğünü savunuyor. Arap dünyasındaki iki yüzlülüğe, yobazlığa, ayırımcılığa ve sürü içgüdüsüne karşı çıkıyor. [resim=20120304resim-183652B3][/resim] Fransızca, Arapça, Ermenice, İspanyolca, İtalyanca ve İngilizce bilen Joumana'nın evlilik öncesi seksi yasaklayan zihniyet konusunda da jilet gibi keskin fikirleri var. Bu tür düşünceye sahip olan insanların, hırsızlardan, hatta katillerden daha kötü olduğunu savunuyor. Üstelik bu konuda kendi hemcinslerini de suçluyor ve "Biz kadınlar bize karşı gösterilen hoşgörüsüzlüğü desteklemek için elimizden geleni yaptık. Susup bir kenarda oturmamız bile bunun bir parçası" diyor. Sırf bu yüzden kitabını Arapça'ya kendisi çevirip daha sert bir üslupla adeta yeniden yazacakmış ki, Arap kadınları 'uykularından' uyanabilsin. Özel yaşamına gelince… Haddad ve kendisinden 20 yaş büyük olan eşi ayrı evlerde yaşıyorlar. Beraber bir gecce geçirmeye karar verdikleri zaman buluşuyorlar ve genç kadının deyimiyle 'sabahları kahveyi kim yapacak' diye kavga etmedikleri için de ilişkileri hep taze kalıyor.