Hatay'da neler oluyor?

Yayın Tarihi : 20-08-2013 10:24
Ne kaçakçılığı derseniz, mazot’tan uyuşturucuya, çaya kadar aklınıza ne gelirse... Bir de kaçırılması hiç akla gelmeyenler var... Mesela İstanbul’un lüks düğünlerinde saz ekibinin ve damadın başına saçmak için kullanılan sahte dolarlar var ya... Onlar da buradan geliyormuş... Bu civarda 3 liraya 100 dolar alabiliyorsunuz... Tabii sahtesini... Sonra da gidip damat arkadaşınızı kazıklıyorsunuz... [resim=20130820resim-104123CW][/resim] Oysa Hatay sokaklarına ve şehrin geneline bakarsanız altında yatan müthiş tarihi geçmişe hayran kalırsınız... Evet, evet doğru tahmin ettiniz; geçen gün Hatay’daydım... “Neden” derseniz o da bana kalsın müsaadenizle... Bir ara bir taksiye bindim; söz dönüp dolaşıp kaçakçılık olaylarına geldi... “Mazot filan palavra abi” dedi taksi şöförü... “Asıl büyük parayı altın kaçakçıları götürüyor... “ Altın genellikle Lübnan'dan gelirmiş ama 22 ayarın üstüne çıkmazmış. [resim=20130820resim-104133TZ][/resim] Taksi şoförünü görseniz, her konuya maydanoz bir amca... Anlattığına göre Reyhanlı olayları ve Suriye’deki iç savaş bölgenin ekonomisine büyük darbe vurmuş. Bu durumdan sadece Hatay değil, Urfa, Kilis, Mardin gibi iller de etkilenmiş. “Günü birlik para sirkülasyonu 50-100 milyon civarındaydı” dedi; “Şimdi bu sıcak paranın yerinde artık yeller esiyor. Ayrıca ihracatçıların durumu da perişan. Eskiden Suriye sınırından bir günde gidebildiğimiz Arap ülkelerine ulaşmak şimdi haftalar alıyor. Artık kim mal alır bizden? Ro Ro’larla meyve sebze ihraç edenleri düşünsenize... Çürüyüp gidiyor bütün mallar...” (Dedim ya taksici amca tam bir "bilen") Hatay çarşılarında gezen yüzlerce Arap turistten de artık eser yokmuş. O meşhur Şelale eskiden Amerikan jipleri ile dolup taşarmış ... Şimdi in cin top atıyor ortalıkta... “Eskiden torpille bile yer bulmanın imkansız olduğu oteller de turistsizlikten zor günler geçiriyor. Bir de kaçak çalıştırılan işçiler var tabii...” diyor şoför arkadaşım. [resim=20130820resim-104144LN][/resim] “Suriyeden gelen göçmenler mi?” “Tabii abi yaa... Küçük Amerika’ya döndük ama geriden... Oradaki Meksikalı kaçak işçiler gibi ucuza çalışıyor Suriye’den gelenler... Ev kiraları dersen, bu kadar kiracı adayı olunca, fiyatlar resmen uçtu gitti. Senin anlayacağın cebimizdeki ekonomi çöktü be abi...” [resim=20130820resim-104157NL][/resim] Meksikalılar gibi tünel kazıp falan mı geçiyorlar sınırdan? Ne tüneli abicim, sınır zaten kevgir gibi. Bastır 500 doları seni ister Suriye'ye ister İran'a götüreyim. “Vay be, peki petrol kaçakçılığının durumu ne?” diye soruyorum... Ve ağzım açık dinliyorum 'üstadı'. “Aslında o kadar fazla değil. Hacıpaşa diye bir semtimiz var, insanlar orada bu işi sektör haline getirmişler. Anlaşılan ekonominin kötü gittiği zamanlarda devlet de göz yummuş bunlara. Ama şimdi baktılar iş çığırından çıkıyor, devlet el koydu bu duruma.” Adam hem ekonomist hem siyasetçi sanki... Üstüne bir de komplo teorisyeni çıkıp ;“Abi biliyor musun buralarda tüm dünyadan ajanlar da cirit atıyor” demez mi? [resim=20130820resim-104234BD][/resim] Amaçları neymiş ki? Amerika’nın İsraille birlikte tezgahladığı Büyük Ortadoğu projesi var ya... Bunun için Esad’ı hemen devirebileceklerini sandılar. Ama ordu Esad’ın elinde... Kolay kolay başaramayacaklar... Nasıl Mısır’ı, Libya’yı falan yıktılarsa bunu da yıkarız sandılar ama Esad dişli çıktı... Amerikalılara da Araplara da asla güvenmeyeceksin arkadaş... Tarihe bak; Osmanlı’yı her zaman arkadan vuranlar Araplar değil mi? Bana bak sen ajan mısın yoksa? Yahu öyle bir tipim mi var amca? Ajanın tipi mi olur lan oğlum? Hatay'da sıcağı sıcağına olup bitenlerden bahsettikten sonra sıra geldi biraz da tarih dersine. Buyrun bakalım... Hatay'ın hem yakın hem de çok yakın olmayan geçmişinde bir tura çıkalım. xxx Her şeye rağmen Hatay, başlı başına bir dinler mozaiği... 6 bin yıldır, ezan ve çan seslerinin birlikte duyulduğu kent, 4 bin yılından günümüze kadar 13 medeniyete ev sahipliği yapmış. Milattan sonra 50’li yıllarda nüfusunun 1 milyonu geçtiği söyleniyor. İsa’ya inananlara ‘Hristiyan’ adı ilk kez burada verilmiş. [resim=20130820resim-104247VP][/resim] Dünyanın ilk katolik Kilisesi olan Saint Pierre Kilisesi Hatay’da kurulmuş. Ayrıca Peygaberimizin vefatından üç yıl sonra, 636 yılında Anadolu’nun ilk camisi Habib-i Neccar'ın bu topraklarda yükseldiğini görüyoruz. Sadece bu kadar da değil. Bugünkü Hürriyet caddesindeki Rum Ortodoks kilisesi de diğerlerinin yanında yerini almış. Hatay ayrıca, 1963 yılında da Vatikan tarafından hac merkezi seçilmiş... Üç semavi dinin birleştiği bu bölgenin insanları şimdi camileri, kiliseleri, çan ve ezan sesleri arasında huzur içinde yaşamayı haketmiyor mu? Bu sorunun yanıtını daha sonraya bırakalım ve 2000’li yıllara dönelim... xxxx 11 Eylül 2001 tarihinde New York’ta İkiz Kuleler'e yapılan saldırı, sadece Amerika'yı değil, tüm dünyayı etkilemişti malumunuz. O yıl Samuel P. Huntington’ın ‘Medeniyetler Çatışması’ kitabı büyük tartışmalar başlatmıştı. Huntington kitabında; ülkeler arasındaki çatışmaların giderek kültürel ağırlık kazandığını savunmaktaydı. Bu yüzden batı ve diğer medeniyetler arasındaki çatışmaların artacağını iddia ediyordu... Bir süre sonra ise Anadolu’dan farklı bir ses yükseldi ve Hatay’daki “Medeniyetler buluşması” gerçekleştirildi. Başbakan Erdoğan başkanlığında yapılan etkinliklerle 3 dinin buluştuğu Hatay’dan tüm dünyaya kardeşlik mesajları verildi. [resim=20130820resim-104307UE][/resim] Papa 6. Benedictus'un da destek verdiği toplantıya Papa’nın bizzat kendisinin katılacağı iddia edilmişti. Ama o günlerde Benedictus’un ortaya attığı “Hz. Muhammed'in İslamı kılıçla yaydığı” tezi İslam ülkelerinde büyük tepki görmüştü. Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu’nun da aralarında bulunduğu bir kesimin bu fikre şiddetle karşı çıkması üzerine Papa çark etmek zorunda kalmıştı ama laf çıkmıştı bir kere ağzından... Ayrıca dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün önerdiği yemek programının Vatikan tarafından ‘Dünyevi zevklere girer’ diye reddedilmesi işin tuzu biberi olmuştu. Gerçi Papa gelmedi ama Hatay, tarihte ilk kez böyle anlamlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı... Ama ne yazık ki bizim gazetelerde ne sunulan bildirileri, ne ortaya atılan önerileri okuyabilmiştik. Haaa, haksızlık etmeyelim. Toplantıya katılan Esma Esad’ın boy boy fotoğrafları her yerde karşımıza çıkmıştı doğrusu... xxx Hatay’ın Kurtuluş Savaşımızda da çok önemli bir yeri var. Biraz tarih dersi gibi olacak ama bölgenin insanını tanımak için biz yine de kentin akın tarihine bir gözatalım.... 1918 yılında Fransızlar bölgeyi işgal edip Faysal’cı Arap Hükümetine son verdikten sonra Ermeni çeteleriyle birlikte Türklere saldırmaya ve tacizlere başlamışlar. Ee, bizimkiler de boş durmamışlar tabii... Onlar da hafiften organize, olup kafa kaldırmaya hazırlanmışlar. ... 19 Aralık 1918 günü Ermeni askerlerden oluşan bir Fransız müfrezesi , Karakese köyüne saldırınca sudan çıkmış balığa dönmüş. Fransızlar köy girişinde kurulan barikatta15 ölü bırakarak geri çekilmişler. Kurtuluş savaşının ilk kurşunu işte o gün, orada atılmış. xxx 3 yıl sonra savaşı durdurmak için Türkiye ile Fransa arasında ‘Ankara İtilafnamesi’ imzalandı. Bu anlaşmaya göre Fransız işgal bölgesi olan Suriye’den, Fırat’a doğru uzanan bir sınır çizildi. Hatay’ın da içinde bulunduğu İskenderun Sancağı, bu sınırın dışında kalıyordu ama uyanık Fransızlar Türklerin bütün haklarının korunacağı garantisi verip durumu yumuşatmaya çalışmışlardı. Yine de bu bölgedeki Türkler, anayurtlarından ayrı yaşamayı bir türlü içlerine sindirememişlerdi. xxx Lozan görüşmelerinin kesintiye uğradığı sıkıntılı bir dönemde, 15 Mart 1923’de Mustafa Kemal Adana’ya geldiği zaman kendisini karşılayan kalabalığın arasında bir grup Hatay’lı vatandaşı fark etti. Gurubun önünde dört kadın, en önde de genç bir kız duruyordu; adı Ayşe Fitnat’tı... [resim=20130820resim-104320JE][/resim] Ayşe Fitnat Hanımı o gün öylesine dokunaklı bir konuşma yaptı ki; “Ey Ulu Gazi, bizi kurtar” diye sözlerini bitirdiğinde Mustafa Kemal gözyaşlarını tutamıyordu artık. Ve tarihe geçecek olan şu cümlesini söyledi: “Kırk asırlık Türk yurdu ecnebi elinde kalamaz !” Bu cümle Hatay Türkleri için büyük bir umut kaynağı oldu ve bu umut, Lozan anlaşması ile birlikte gerçeğe dönüştü. xxx Kıssadan hisse binlerce yıldır kardeş olarak yaşamış halkların; medeniyetlerin beşiği olan bu kentin inanç turizminin en önemli bölgesi haline gelmesi gerekmez mi?... Hele Hristiyanlık için en kutsal on merkezden sekizinin (Hatay, Urfa, Kapadokya, Tarsus, Demre, İznik, İstanbul ve Efes) ülkemizde bulunduğu düşünülürse... [resim=20130820resim-104346TJ][/resim] Hatay sokaklarını turlarken bu şehrin içinde bulunduğu durumu hiç de haketmediğini düşündüm durdum. Ne yerli, ne yabancı doğru düzgün tek bir turist yoktu ortalarda... Bizanslılardan, Selçuklulara, Mısıra, Osmanlıya kadar onca medeniyete kucak açmış bu topraklar, neredeyse kaderine bırakılmış, terk edilmiş bir durumdaydı... Mustafa Kemal’in Suriye egemenliğinden kurtarıp, İsmet Paşa’nın Lozan Anlaşması ile ülkemize bağladığı Hatay, bu konuyla ilgili bir komplo teorisinin de 'kurbanı' olmuş... Lozan Anlaşması şartlarının 2023 yılında sona ereceği, sonra da büyük bir ihtimalle konuyla ilgili referanduma gidileceği söyleniyor... Ama duyduğum kadarıyla bu bir delinin kuyuya attığı taştan öte bir durum değil. Yine de ne diyelim, bir on yıl daha dayan Hataylı kardeşim, sonrası Allah kerim... Komplo teorisyenlerinin ağzı torba değil ki büzesin...