HUYSUZ'UN HÜZÜNLÜ VEDASI!

Yayın Tarihi : 14-01-2008 14:11
Umarım mutlu olmuşlardır.. TV'leri kirleten, çocuklarımıza kötü örnek olan, onları yanlış yönlendiren (!) Huysuz Virjin artık yok.. Sadece Seyfi Dursunoğlu var.. Kendisine yakışmayan çok sessiz bir veda konuşması yaptı.. Sessizdi ama çok şey anlatıyordu.. Üzerinde bornoz, elinde makyajını sildiği bezle yaptı konuşmasını.. 'Bu gördüğünüz bez..' dedi, 'benim 40 yılımın bir özeti gibi..' Ve bu 40 yıl, o elindeki bez gibi bir kenara atılıverdi işte şimdi.. Engellenmesi gereken, ahlak bozan, kötü örnek olan onca örnek varken, kantonun son temsilcisi, son zennesi seçildi elemek için.. Caner'lerin, kaynanaların olmayacağı ekran sözü veren yöneticiler, üst merciiler; şu anda karşımda Seda Sayan açık ve ekranda yine Caner var.. Bu mu engeliniz sizin, bu mu sözünüz? Ekranda ağlayıp zırlayan, başında cam bardaklar kıran, bağıran çağıran, ucuz bir yarışmanın en az kendisi kadar kolay bir şöhreti hala ekranlarda ama Huysuz Virjin yok.. Nerede kaldı adalet, nerede kaldı eşitlik! Ekrana çıkarmak aynı zamanda bir saygı ve değer ölçütüdür bana göre.. Tabii bu benim etik anlayışıma göre böyle.. Genelde böyle bir durum ne yazık ki yok.. İpini kopartan ekranda.. Ama ben kime saygı duyduğumu, değer verdiğimi kendi anlayışıma göre belirliyorum.. Caner'e gösterilen saygıyı ve ona verilen değeri (!) Huysuz hak etmiyormuş demek.. Demek ki Caner'in taksi maceraları Huysuz'un 40 yılından, anılarından, showundan daha değerliymiş.. Demek ki Caner iyi bir örnek (ekrana çıkabildiğine göre), Huysuz Virjin de çok kötü bir örnekmiş (!) Türkiye'nin en önemli kantocusunu, zennesini, 70 küsur yaşına rağmen sahnede dimdik duran Huysuz Virjin'ini bir kalemde sildiğiniz için size ne demeli bilmiyorum.. Ama keşke Huysuz Virjin bu kadar çabuk pes etmeseydi, direnseydi.. Bu sansürcü yönetime hayır diyebilseydi.. Ama onu da anlıyorum.. Yüreğine öyle iğneler batırıldı ki, canı öyle yakıldı ki.. Artık onun yüreğinde, beyninde kapanması çok zor olan yaraları var.. 'Zamanla geçer' diyebilirsiniz belki; inşallah geçer de.. Ama o açılan yaralar geçse bile iz bırakır.. Yara oluşurkenki acıyı unutabilirsiniz ama o izin acısı hiç geçmez.. Umarım bu ülkede hala sanatı, sanatçıyı, emeği kollayan, vefalı, vicdanlı insanlar vardır ve yine umarım onlar Huysuz Virjin'de oluşan yaraları iz bırakmadan iyileştirirler.. Yoksa... Yoksa işte.. Ötesini düşünmek bile istemiyorum.. İKİ BANKA REKLAMI Dün gecce ekranda bir banka reklamına denk geldim.. Avrupa Yakası'nın sevimli oyuncusu Engin Günaydın'ın rol aldığı bu reklam filmini önce, yine aynı dizi oyuncularından Levent Üzümcü'nün oynadığı reklamın devamı sandım.. Neden mi? Çünkü aynı konsept söz konusuydu.. Fakat reklam sonunda banka ismi devreye girince başka bir reklam olduğunu fark ettim.. O anda da çok şaşırdım işte.. İki banka reklamı da birbirinin aynısı gibiydi.. Aynı palto, üstelik renkleri bile aynı, şakır şakır yağan bir yağmur ve oyuncuların kendi şanssızlıklarına olan isyanı.. Elbette farklı yanları da var reklamın ama işin detayına indiğinizde temel aynı yerden atılmış.. Markalar ayrı ama bu benzerlik sizce de şaşırtıcı değil mi? Bilinirlik adına mı böyle bir yol denendi ya da akıllarda daha çok kalınacağı mı sanıldı böyle bir reklamla bilmiyorum.. Ama Engin Günaydın gibi bir malzemeyi çok yeterli kullanmadıklarını düşünüyorum.. Oysa yaratıcılık devreye girseydi Engin Günaydın'la harikalar yaratılabilirdi.. Yapılmamış; denenmişin üzerine gidilmiş ve bu da haliyle ekrana yansımış.. O yüzden o reklam sadece o bankaya değil diğer bankaya da çağrışım yapmış.. Marka ön plana çıkarılmak istenirken rakibe de büyük bir jest yapılmış anlayacağınız.. İzleyince siz de bana hak vereceksiniz, eminim.. Bol seyirli günler efendim..