TOLGA, SİLKİN VE KENDİNE GEL ARTIK!

Yayın Tarihi : 22-04-2010 14:58
Beyoğlu’nda sersefil bir adam.. Kendini kaybetmiş, yerlerde sürünüyor, ayakta bile duracak hali yok.. İsyan ediyor hayata yalnızım diye.. ‘Her şeyim var; param var, yardımcılarım var, şoförlerim var ama…. Ama… Evde beni bekleyen, zili çaldığımda kapıyı açacak ne bir eşim, ne de baba diyerek boynuma atlayacak bir çocuğum var!’ Gözyaşları içinde açıklıyor durumunu: ‘Eski Tolga yok artık!’ Peki nerede o eski Tolga? Güldü mü gözlerinin içi gülen, hayata neşeyle bakan, kariyerini kovalayan Tolga nereye gitti? Neden bu kadar yalnızlaştı? Neden güveneceği hiç kimsesi yok hayatta? Beyoğlu’nda çekilen görüntüler aşağıda.. Boğazıma oturan koca bir yumrukla izledim o anları.. Sanki ekrandaki Tolga Karel değildi de benim canımdan bir parçaydı.. O an orada olup ona sarılmak ve güçlü dur diye haykırmak geldi içimden.. O kadar üzüldüm ki, elim ayağım kitlendi.. Gözyaşları içinde izledim o dramı.. [url=https://www.gecce.com.tr/video-galeri/tolga-karel-perisan-2357.html]Video için tıklayın[/url] ‘O gece Suzan Kardeş’i dinlemeye gittim ve Balkan müzikleriyle duygusallaştım. İçeride özümü buldum. İçkinin de etkisiyle oyuncu Tolga Karel kimliğinden birkaç saatliğine de olsa çıktım. Çıkışta gazetecileri karşımda görünce de içinde bulunduğum durumu onlarla paylaştım. Yani kendi hayatımı sesli olarak düşündüm. Onlara güvendim ve dertleştim ama yine üzülen ben oldum. İnanın dertleşecek bir dostum bile yok. Bu meslek sayesinde bir takım şeylere sahibim ama eve gittiğim zaman herkesin ailesi çocukları var maalesef ama benim yok. Yaşadığım şöhretin bedelini yalnızlaşmayla ödüyorum. Bu işin bedeli bu ve ödüyorum. Yaşadığım eve gelip görün. Çiçeklerimi görün, bahçemi görün. Nasıl bir adam olduğumu o zaman daha iyi anlarsınız. Çiçeklerimle köpeklerimle, balıklarımla bambaşka bir şey yaşıyorum. Genelde bazı ünlüler rezidans tepelerinde minimalist enteresan hayatlar yaşıyorlar. Ben öyle değilim. Resmen köy hayatı yaşıyorum. Kız arkadaş edineyim diyorum sonuçta bizim de heyecanlarımız var. Ot değiliz, robot değiliz. Ancak etraf o.... kaynıyor, saçma sapan insan kaynıyor yani. Düzgün bir kız arıyorum hayatıma almak için, çoğu yoldan çıkmış, niyetleri farklı. Şöhretlerin hayatı böyledir. Kadınların çoğu ya Oğuz’a ya da tipime geliyor. Samimiyetleri yok, doğallıkları yok. Hiç öyle kısa süreli ilişkilerin adamı da değilim. Şöhretlerin çoğu bir kalıba bürünüp yaşıyor. O kadar kalıplaşmışlar ki. Halbuki Sezen Aksu “Ağlamak güzeldir” diye bir şarkı yapmış. Gülmek kadar ağlamakta normal değil mi? Ağlarken fotoğraflarımı gördüğümde hala insan olduğumu gördüm. Bu benim karizmamı çizdirir mi diye düşünmedim. Kalıplara bağlı yaşamadığım için kurallara uymadığım için insanlara farklı geliyorum. Herkesin yüzünde bir maske var, ben de yok. Herkes içki içiyor. Ama onlar arabalarını bar kapısına yanaştırıp hemen kaçıyorlar. Ben ise içki içtiğim zaman herkesten daha fazla duygusallaşıyorum. Galiba ben fazla doğalım, daha gerçeğim. Onlar gibi politik davranamıyorum. İçki içtiğim zaman da şöhret meselesinden dolayı bastırdığımız sıkışmışlık ortaya çıkıyor. Kendimi özel hissettiğin an o kadar az ki. Açıkçası yaşadığımız hayatlar dışarıdan kolay gibi gözükse de, şaşalı gözükse de nihayetinde hepimiz insanız. Benim şöhreti kaldıramadığımı düşünüyorlar. Halbuki bu işe şöhret olmak için girmedim ki. Bu işin o tarafını hiç hesaplamadım. Bu yüzden özgürlüğümden oldum. O gecce ağlamanın asıl nedeni giden özgürlüğümdü. Sokakta yürüyemiyorum, rahat hareket edemiyorum. Gecce bir bardan çıkıyorsun zınk diye karşında kameralar. Kapatın kameraları diyorsun, dertleşmek istiyorsun. Ama yine çekiyorlar. Bu bile yalnızlaşmak için bir sebep aslında.’ Böyle söylüyor Tolga o gecceyle ilgili.. Şöhretin bedelini yalnızlaşarak ödüyorum diyor.. Bu şöhret meselesine bu kadar sığınmamak gerektiğine inanıyorum.. Şöhret nedir ki bu hayatta? Bugün var yarın yok! Tolga Karel’in baştan beri yanlış bir çevreye sahip olduğunu düşünüyorum.. Onun kocaman bir yüreği olduğunu düşünüyorum.. İyi bir insan o.. Ama hep kullanılmış.. Çabuk inanmış eş bildiği, dost bildiği insanlara.. Sevgileri de yalan olmuş bu yüzden.. Ama daha dur ya! 32 yaşında ne bu bir atımlık umudum kaldı çığlıkları? Ne oluyor? Daha çok gençsin, yolun başındasın.. Bırak bu şöhret meselesini.. Hiçbir şeyin bedelini filan ödemiyorsun sen.. Kendini bunlarla bunaltma.. Hayatı akışına bırak.. Düşünme bu kadar, yalnızım diye.. Önce şu Yaprak Dökümü’nün yıldızı Tolga Karel olduğunu unut.. İnsanlara tepeden bakma, şımarıklığı bırak bir yana.. Önceden Tolga nasıl yaşardı, neler yapardı onu düşün.. Tolga gibi ol.. Tolga gibi dostların olsun.. Yanaşılmaz imajını kaldır koy bir rafa.. Bırak insanlar sana ulaşabilsin.. Eski Tolga’nın yüreğini edin yine.. Hani o kocaman olanı.. Merak etme giden sevgililer ne yapıyor diye hırslanma.. Herkes hayatını yaşıyor çünkü.. Onlarsız eksik olmuyorsun bunu anla.. Ne der Cem Mumcu: ‘Geri dönme, düzelme, bekleme ihtimalleri sürdükçe, umut bitmedikçe, şöyle doya doya ağlamadıkça yasını başlatamıyorsun çünkü.’ Sen doya doya ağladın.. İsyan ettin, haykırdın, kendini yerlere attın.. Ama tamam, bitti artık! Olduğun yerden bu hissiyatla yeniden başla.. İçinden söylemesi kolay der gibi bakma bana.. Tek acı çeken sen değilsin! Bilmediğimiz yerlerde başka insanlar neler neler yaşıyor.. Var olan eksikliklerini düşün olduğun haliyle eksikliklerini kabul et.. De ki, ‘Tamam ben böyleyim, eksiğim, yarımım’ Kabullen şu durumunu önce.. Böyle içip dağıtmakla, kendini derbeder etmekle ne dostun olur, ne de sevgilin! Öyle yürek acıtan gözlerle bakma önce.. O bakışların mahvetti herkesi.. Gözyaşların yürek parçaladı.. Hadi ne kendini ne de bizi üzme artık.. Oyunculuk kariyerine yazık etme.. Yaprak Dökümü’nde harikalar yaratıyorsun ama bu dizi bitince ne olacak? Kim seni düşünüp de senin yeni yıldızını parlatacak roller verecek? Şimdi işim var, param var edebiyatını rahat rahat yapabiliyorsun.. Ama sanıyor musun ki bu şekilde devam edersen işin, paran, ünvanın kalacak!! O yüzden saçmalamayı bırak artık! Ben eski Tolga Karel’i geri istiyorum.. Hadi silkin ve kendine gel!