30'LU YAŞLAR!

Yayın Tarihi : 10-11-2008 04:09
Geçenlerde Ayşe (Özyılmazel) yazınca fark ettim ki, 'Tanrım 30'a cidden bir var' Durum facia.. Hiç gelmez sandığım o korkutucu yaş göstere göstere geliyor.. Benim için çok uzak bir kavramdı 30 yaş.. Ama Ayşe'yi okuduktan sonra anladım ki buna alışsam iyi olacak çünkü o kavram artık pek yakın.. Şunun şurasında 30 olmama 2.5 – 3 ay gibi bir süre kaldı.. Ah Ayşe Ah, sırası mıydı şimdi bu 30'u hatırlatmanın.. Şaka bir yana aslında 30 çok baba bir yaş.. Bana göre de 'hiçbiri' olmanın da mertebesi.. Nasıl mı? Şöyle ki.. Ece Temelkuran'ın 'Kıyı' kitabında keşfetmiştim ben hiçbiri olmayı.. Daha sonra Ece'yle röportaj yaparken iyice pekişmişti bu kavram bende. "Ben biri olmanın keyfini hiç süremedim" diyordu kitapta Ece. Ben de ona sormuştum "Neden biri değil de hiçbiri?" diye. Bakın nasıl cevap vermişti bana: "Evet, insanlar bu biri olma meselesine çok tutulmuş haldeler. Herkes, "biri" olmak istiyor ve ben o biri olma halinin insanları çok eksilttiğini düşünüyorum. O kadar biri olmaya gerek yok. Hiçbiri olduğunuz zaman herkesi anlayabilirsiniz ya da kendinizi herkesin yerine koyabilirsiniz. Psikolojide empati dedikleri şeyi, tasavvufla uğraşan insanlar, "hiçbiri olmak" diye tanımlarlar. Bilgi tektir aslında. Bunun tasavvuf olması, psikoloji olması çok fark etmez. Karşınızdaki insanı, insanları ve sonra gitgide insanlığı anlamak için aslında hiç kimse olmak gerekir. Bunu sadece ben söylemedim. Bu tasavvufi bir gelenek. Üstelik sadece Türkçe'de olan bir şey de değil. İngilizce'de de var. Emilly Simson, Oliver Black... Bu kişiler de bu cümleyi söylemişlerdir: "I'm no body – ben hiç kimseyim." Ben yazdıktan çok sonra gördüm ki, birileriyle aynı cümleyi söylemişim. Yazmak ve anlamak için gerekli bir şey bu. Sadece insanların değil, cansız olan şeylerin ruhuna girebilmek; kendini taşın, yaprağın, ağacın yerine koyabilmek için gerekli. İç kitabı'nda o yüzden bir taşın ağzından anlattım aşık olmayı ve aşk acısından ezilmeyi. Bir taş, başka bir taşa aşık oluyor ve anlatıyor nasıl aşık olduğunu, nasıl ayrıldığını, aşktan nasıl kurtulduğunu. Onu yazmak için insanın kendini taşın yerine koyması, o yüzden de hiç kimse olması gerekiyor. Bu nedenle biri değil, hiçbiri!" Evet hiçbiri olmak daha iyiydi biri olmaktan. Hayatımız boyunca hep biri olmak için uğraşmadık mı? Biri olabilmek için savaşmadık mı? Kariyer uğruna, hep bir adım daha öne çıkıp ismimizi duyurmak istemedik mi? Ama unuttuğumuz bir şey vardı. Gözümüzü o kadar hırs bürümüştü ki, sadece "ben" diyorduk; hep ben, hep bana. Kimsenin yerine koyamamıştık kendimizi. Başkalarının ruhuna girememiştik. Anlamamıştık diğerlerini. Aslında kendimizi de anlamıyorduk. Çünkü gençtik önceleri, yaşlar 20'lerde dolanıyordu. Ama şimdi öyle mi ya, en sınanmış yaşların ilk basamağına gelmek üzereyiz.. 30'a bir var.. Tam 30 olduğumuzda bitecek sanırım kendimizle ve dünyayla olan kavgamız. Daha bir dingin, daha bir göründüğümüz gibi olacağız. Daha çok anlayacağız insanları, daha çok koyacağız kendimizi onların yerine. Artık sadece "ben, hep ben" demeyeceğiz. Daha bir kıvamında yaşayacağız hayatı. Gerçekten savaşarak, hayatı ve kendimizi sömürerek yaşadıysak, deliler gibi çalıştıysak, düşüp düşüp tekrar doğrulduysak ve burnumuz aşınıncaya kadar yerlerde sürtündüyse 30'lu yaşlarda hayat bir başka olacak. Çok şeyi yaşamış, engellerden atlamış ve düz yola girmiş insanlar olacağız 30'umuzda. Hayat mücadelesi bitmeyecek tabii ki ama daha hiçbiri olarak devam edeceğiz yaşamımıza. Daha çok kendimiz olacağız ve daha çok özümsemiş olacağız her şeyi. Hayat merkezlerimizde birileri değil artık sadece biz oturacağız. Çünkü kendi değerimizi anlamış olacağız. Merkezdeki başkaları hayatımızdan çıktığında yıkılmayacağız. Böylece diğer insanların değerini de anlayacağız. O yüzden 30'umuza geldiğimizde içimizdeki seyyah uyanacak ve gitmeli buralardan diye fısıldayacak. Yüreğimiz de seyyahın kölesi olduğu için toplayacak bavulunu ve koyulacağız yola. Hiçbir zamanda hiçbir yere gideceğiz ve hiçbiri olacağız. Hiçbiri olduğumuzu da kendi kıyılarımıza varınca anlayacağız. Yani öyle umut etmekteyim.. Bakalım neler öğretecek 30 bize?