CANLI VE KANLI GECCE!

Yayın Tarihi : 04-06-2008 18:16
Ben Binbir Gecce dizisini yazmaktan sıkıldım ama onlar malzeme vermekten bıkmadılar. Dün gecce televizyon tarihinde bir ilki hep beraber izledik. Dünyada tonla dizi çekilir kimsenin aklına diziyi canlı çekmek gelmez, bizimkilerin aklına geldi. Aferin onlara; şaheser bir canlı yayın izledik(!) Şahtılar, şahbaz oldular.. Dün gecce hava çok rüzgarlıydı bildiğiniz gibi. Haliyle bu seslere de yansıdı. Sesler ya patladı ya da hiç duyulmadı canlı yayında.. Televizyonun sesini bir açıp bir kısmaktan içim sıkıldı; en sonunda kumandayı fırlattım koltuğa, duyduğum kadar ne yapayım dedim.. Şimdi gelelim dizideki bombalara.. Şehrazat ve Bennu düğünden önce stres atmak için dans etmeye karar verdiler. Müziği son ses açtılar ve başladılar çılgınlar gibi dans etmeye ve tam o sırada Şehrazat bombayı patlattı: 'Yavaş dans et Bennu, hamilesin!' Hoppala, buyurun cenaze namazına, sen hamile değil misin Şehrazat? Baştan kabullenememiş kadın çocuğu ki.. Unutuverdi herhalde.. Sonra kendisini tanımadı diye hayatı ona zehir etmeye karar vermiş hain kadın, Şehrazat'a içmesi için bir çay hazırladı bildiğiniz üzere.. Çeşitli otların karışımından oluşmuş bir çaydı bu adı üzerinde ve sıcaktı değil mi? Ama Şehrazat, o çayı bir dikişte içti.. Ağzı yanmadı mı yani, yoksa soğutup da mı getirdi kadın o çayı anlamadım.. Bir de bu kızın kinini anlamış değilim. Bize yansıtılan eksiden Şehrazat'la sınıf arkadaşı oldukları ve Şehrazat'ın kızı hatırlamamasından ötürü Eda'nın duyduğu kin. İyi tamam da sırf insan birini hatırlamadı diye Glean Meade romanlarından fırlamış gibi kötü bir karakter oturtulmaz ki insanın üstüne, ey senaristler.. Gıcık olunup geçilecek bir şey bu tanımama durumu, niye bu kadar abartıldı anlamış değilim; kesin yeni sezonda kötü bir şeyler bekliyor bizi bu Eda Hanımcım'la ilgili.. Neyse efendim sonra düğün bölümüne geçildi. Canlı yayından olsa gerek oyuncular ara cümlelerde saçmaladılar. 'Nasıl eğleniyor musunuz?' 'Yemekleri beğendiniz mi?' sorularını duymaktan fenalık geçirdim. Özellikle Onur'la Bennu arasında geçen 'Kerem nerede Bennu' muhabbeti tam bombaydı; uzadı da uzadı. Onur repliğini unuttu ok de araya başka bir şey de mi sıkıştıramadı yani? Aynı soru beş kez sorulur mu yahu? Bu arada dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama Bennu rolünde izlediğimiz Ceyda Düvenci'nin yeşil renkli hamile elbisesi Angelina Jolie'nin Cannes Film Festivali'nde giydiği elbiseye acayip benziyordu.. Neyse konumuza dönelim.. Bir kızcağız vardı gerçekten muhabir mi yoksa laf olsun diye muhabir sıfatını yedi bilmiyorum hani Mehmet Ali Birand'ı karşıladı.. Tanrım, konuşamasaydı ya o kız keşke.. Söylemek istediğini en sonunda söyleyebildi ama garibim bana da sinir krizleri geçirtti. İlhan Şeşen'in şarkısının sonunda kulaklarımızı sağır edecek şekilde kim öksürdü öyle bilmiyorum ama feciydi.. Ve geldik, meşhur sahneye.. Gökten bela yağsa Şehrazat'ın başına düşüyor nerdeyse; senaristler bizi gene yanıltmadı ve dert tak diye Şehrazat'ı buluverdi.. İçtiği o çayımsı şeyden ötürü karnına ağrılar saplanan Şehrazat önce ağır sesle Onur dedi, ardından Onur diye bağırıp ağlamak suretiyle kendini yere attı.. Fakat burada Onur Aksel'e dikkat! 'Aha, karıma gene bir şey oldu, hayır ya şimdi sırası değil'i ifade eden bön bakışıyla adama kal geldi resmen.. Kadın acılar içinde kıvranmakta, Onur girdiği şoktan üç dört dakika sonra çıkmış olacak ki anca yanına koşabildi. Koştu da ne oldu diyeceksiniz; hiçbir şey.. Kadın acıdan çıldırmış o kaldırıp kaldırıp öpüyor.. Bir yardım edin diye bağırsana! Kameraman da sahneyi niye genel aldıysa son planda, çok alışmıştık Onur Aksel'in şaşıran ifadesinin tüm ekranı kaplamasına.. Tam kaplanacak yerde bu kez de genel aldılar planı.. Neden çünkü canlı yayınlandı. Öyle Türkiye'de ilk kez diye hava atması kolay, madem böyle bir işe kalkıştın ekipmanı tam tutacaksın.Yok, yok bu ekip cidden ters.. Hadi bunu da geçtim. Gelmek istediğim esas mesele var. Şimdi dizinin en başına dönün. Röportaj sahnesinde Onur, Şehrazat'a kaç aylık diye sordu ya bebek için.. Şehrazat da üç dört haftalık gibi bir şey dedi.. Şimdi sona geri gelin. Kadın acılar içinde kıvranıyor, belli ki çocuk düşüyor ve birden ortalık kan gölü.. Sizce mantıklı mı? Yani yediniz mi? Üç dört haftalık çocuk düşerken bu kadar kan akmaz diye biliyorum ben, yanılıyor muyum? Hani bir de o nasıl bir çaymış ki hemen etkiledi ve bu kadar kanamaya sebep oldu? Zehirli elmasını yiyen prensesi seyreden 'kötü kalpli üvey cadı anne' misali eserini seyrederken Eda Hanımcım'ın keyfine diyecek yoktu.. Ama biz de pek bir keyif bırakmadılar orası ayrı mesele. Hayır anlamıyorum, niye hep dert, hüsran bu dizi? Bu kadar mı zor bir kereliğine güzel final yapmak? Bir de hani beş saat sürecekti canlı yayın? Ne oldu, üşüdünüz mü? Uzun lafın kısası bugüne kadar hep eleştirdim ama bu bölüm gerçekten tam evlere şenlikti. Gerçekten tüm ekip hep birlikte bir 'ilki' gerçekleştirdiler. Bravo(!) Bol seyirli günler efendim..