AŞKIN 'CAN' DAMARI KESİLDİ Mİ?

Yayın Tarihi : 21-09-2009 15:08
Tabii ki hayır! Can'ın içindeki seyyah uyandı bir sabah; gitmeli buralardan diye fısıldandı.. Seyyah da ruhun kölesi ya hemen dinledi sözünü.. Yürek topladı bavulunu ve yeni bir hayata doğru adım attı.. İşte tüm olan biten bu aslında, işin özeti yani.. İşin uzatılması da şöyle: Can Dündar bir deniz taksinin içinde bir kadınla öpüşürken yakalandı.. 'Bir kadın' demek aslında doğru değil, çünkü Can Dündar onun için 'sevdiğim kadın' diyor.. 'Birini sevdim, eğer bu suçsa hesap vermem gereken kişiye, yani eşime daha bu haberler çıkmadan gereken her şeyi söyledim' diye de ekliyor.. Yani dürüst davrandığının, eşini aldatmadığının, onu kandırmadığının altını çiziyor. Tüm bu yaşananlar görmeye alışkın olduğumuz şeyler aslında; yabancısı değiliz yani.. 'Ünlü'ler dünyasının artık klişe hareketi bu, aslında hayatımızın klişe hareketi.. Şaşırmamak gerekiyor bu yüzden. Peki Can Dündar'a neden bu kadar şaşırdık? Neden bir haftadır bu öpüşme görüntüleriyle yatıp kalkıyoruz? Söyleyeyim: Herkes Can Dündar böyle bir şey yapmaz sanıyordu.. Neden? Çünkü o aşk adamıydı.. O yazılarıyla, sesiyle, buğulu yorumuyla aşkı temsil ediyordu.. Belki de 'Aşk'tı.. Ama herkes Can Dündar'ın da bir kalbi olduğunu, yüreğine başka sevdaları sığdırabileceğini unuttu.. Ama o, yüreğini unutmadı ve aşık oldu.. Şimdi yine aşkı savunuyor ama bu kez hayatında 'Dilek' değil, başka biri var. Tüm toplumun o resmi gördüğünde şaşırması bu yüzdendir.. Yoksa başka hiçbir öpüşme bizi bu kadar şaşırtamazdı.. Bunda biraz da Can Dündar'ın suçu yok değil hani.. Bize kendini öyle bir tanıttı ki, biz sandık ki 'o' bambaşka.. 'O'nun karısına olan aşkı, oğluna olan sevgisi hiç bitmez.. Onlar bir masal ailesi.. Belki bu kadar mükemmel bir aile tablosu çizmeseydi, bu kadar tepki de almayacaktı.. Neyse olan oldu.. Yine de olayın şöyle bir ahlaklı bir yanı var ki.. Can Dündar hiçbir şeyi inkar etmedi.. 'Evet sevdim' dedi.. 'Eşime hesabımı verdim' dedi.. Gerisi hakikatten kimseyi ilgilendirmez.. Şimdi çoğu kişide şu ortak düşünce var.. 'Aşkın can kalesi yıkıldı. Artık o yazılara inanmak mümkün değil!' Böyle diyenlere bir sorum var.. 'Can Dündar özel hayatına gereken özeni göstermemekle hata etmiş olabilir, karısını aldatmış olabilir ama sırf bu yüzden onun Türkiye yayıncılığına attığı imzayı bir kalemde silip atabilir miyiz?' Aynı soruyu Ali Kırca yakalandığında Can Dündar sormuştu.. İşte bıçak döndü, sap kesiyor.. Şimdi bu soru Can Dündar için soruluyor.. Söyleyin bakalım onca yazıyı, onca belgeseli, onca kitabı, tarihe atılmış bir imzayı bir 'aşk krizi' yüzünden yok mu sayacağız? İnsanoğlu düşünür bilirim, oturduğu yerden ahkam kesmek kolay derler onu da bilirim.. O yüzden açıklama yapmakta fayda var: Ben ne Can Dündar'ı savunuyorum, ne de onun kellesini koparmaya çalışıyorum!! Sadece onu Can Dündar kimliğinden çıkartıp başka birine aşık olan bir adam olarak görmeye çalışıyorum. 'O evli, başkasını sevemez' klişesinin altına sığınmıyorum. Diyorum ki hayat bu, ne zaman ne olacağı belli olamaz.. Hepimizin başına gelebilir.. Bugün 'başın öne eğilsin Can' diye yazanlar ya da onu acımasızca eleştirenlerin hepsi çok mu masum? Heteroseksüelse kadınını, homeseksüelse erkeğini hiç mi aldatmadı yani? Ama biz bekarız, çoçuğumuz yok diyebilirler.. Adam karısını terk ediyor, çocuğunu değil.. Başkasını çok seviyor diye çocuğuna olan sevgisi azalmıyor ki.. Yıllar önce Can Dündar Ali Kırca için yazı kaleme alırken biliyor muydu başına böyle işler gelebileceğini, yüreğinin başka biri için çarpabileceğini, bilmiyordu.. Peki sizler biliyor musunuz yarın neler olacağını, bilmiyorsunuz.. Kalp bu, önceden konuşmaya gelmez, başınıza çok büyük işler açabilir, adamı idama bile görürür kalp yangınları.. Hele bir de çarparsa, göz gözü görmez.. Tıpkı şimdiki gibi..