ÇAKIR, 'ADANALI' OLDU!

Yayın Tarihi : 25-09-2008 12:02
Ben Oktay Kaynarca'nın oyunculuğunu çok beğenirim.. Özellikle sert rollerin ona çok yakıştığını düşünürüm hep.. Ama kalbimin bir yanı da onu bazen sitcom'da görmek ister.. Espri ve eğlendirici yanı çok kuvvetli olduğu için.. Hatırlayın TGRT'deki Anlat Bakalım yarışmasını.. Nasıl coşturuyordu izleyenleri.. Neyse bir sitcom'la değil ama çok sağlam bir rolle geri dönüyor Oktay Kaynarca.. Yakında onu Adanalı dizisinde sert, çevik, atak, hızlı bir baş komiser rolünde izleyeceğiz.. Başrollerde Oktay Kaynarca'nın yanı sıra Sıla'nın Boran Ağası Mehmet Ali Alakurt, Acı Hayat'ın Nermin'i Selin Demiratar var.. Yakında ATV'de ekrana gelecek dizinin konusu şöyle: İstanbul'da suç almış başını yürümüş; kapkaç, soygun, kaçakçılık, dolandırıcılık gibi adi suçlar günlük hayatın bir parçası olmuştur. Giderek bir "suç şehri" haline dönüşen İstanbul'u kurtarmak için, "Adanalı"yı, yani Organize Suçlar şubesi baş komiserlerinden Yavuz'u (Oktay Kaynarca), İstanbul'a geri çağırmaktan başka çare kalmamıştır. Maraz Ali (Mehmet Akif Alakurt), İstanbul'un en büyük suç çetesinin lideridir. Dışardan bakıldığında, İstanbul Ulus' da, aynı anda beş altı araba yıkanabilen, üstü açık bir araba yıkama yerinin sahibi gibi görünen Maraz Ali, gerçekte, özel yetiştirdiği elemanlarıyla şehirde dönen her türlü hırsızlık, kapkaç ve soygun olayının yüzde seksenini gerçekleştirmektedir. Bugüne kadar hiç kimse Maraz Ali'yi içeri tıkabilecek tek bir ipucu, delil veya suçüstü yakalayamamıştır. Adanalı'nın kontrol edilmesi imkansız bir polis olduğunu bilen İstanbul Emniyet Müdürü, teşkilatın en parlak üyelerinden olan İdil'i( Selin Demiratar), Adanalı'nın üzerine müdür tayin eder. Akademiden birincilikle mezun olmuş, en az üç dört yabancı dil bilen, yasalara ve kurallara saygılı İdil, yeniliklere açık, batılı düşünen bir kadındır. Başka bir deyişle Adanalı'nın tam zıttı bir karaktere sahiptir. Adanalı'nın geri dönüşü ile sadece şehrin dört bir yanına korku salan azılı suçlular değil, tüm İstanbul Emniyet Teşkilatı da tedirgin olacaktır. Herkes, bu hiç emir ve söz dinlemeyen, asi, çabuk öfkelenen, girdiği her mekanı yerler bir etmeden çıkmayan Adanalı, suçluların peşinden koşarken; Adanalı'nın amir ve müdürleri de onun peşinden koşmak zorunda kalacaklardır. Aslında "kanun adamı" Adanalı ile "suç adamı" Maraz Ali, aynı mahallede büyümüş, iki kan kardeşidirler ve ikisinin de İdil'e olan ilgisi ilişkilerinin başka boyutlara taşınmasına neden olacaktır.' Dizi, aslında yabancı olmadığımız, eski Türk filmlerinden aşina olduğumuz bir konuya sahip.. Kadir İnanır'ın Yalçın Gülhan'la oynadığı Kurban filminde polis-mafya öyküsünü iki kardeşten izlemiştik.. Kadir İnanır mafya lideri, Yalçın Gülhan da polisti.. Şimdi iki arkadaştan benzer bir rolü izleyeceğiz.. Aynı kadına aşık olma durumuna da yabancı değiliz.. Geçmiş bu konuyu işleyen çok sayıda Türk filmiyle dolu.. Aklıma ilk gelen yine Kadir İnanır'ın başrolünü oynadığı Kardeş Kurşunu.. Tabii bunlar geçmişte kaldı ama esinlenme her zaman için kaçınılmaz.. O yüzden Adanalı'da günümüz versiyonuyla benzer konuları farklı şekilde izleyeceğiz.. Her şeye rağmen çok sağlam bir proje olduğunu düşünüyor, Çakır'ı özleyenleri Adanalı karakterinin doyuracağını biliyor ve Oktay Kaynarca'yı yeniden 'oyuncu' olarak ekranda göreceğim için seviniyorum.. [b]Mavi Şeker mi, reklam şeker mi?[/b] Şeker furyasının geri dönmesine mi yanayım, yoksa 'dayak yedim,' 'hakarete uğradım,' 'zarar gördüm' diyen Ece Erken'in boşanma haberlerinin arkasından 'bir program' çıkmasına mı yanayım, bilemedim.. Şimdi o kadar bağrışma çağrışma, eşim ekrana çıkmama izin vermiyor tantanası boşuna mıydı yani? Ben buna reklam mıydı yani şimdi tüm bu olanlar diyeceğim kıyameti kopartacaklar.. E o zaman işin suyunu çıkarmasalardı ya da sıcağı sıcağına ekrana dönmeselerdi? Böyle yapılırsa 'reklam mıydı?' sorusuna da katlanılmak zorunda.. Bakın asla kötü niyetim yok.. Ece Erken'i severim, çok tatlıdır, bıcır bıcırdır.. Son derece talihsiz şeyler yaşamış da olabilir.. Biz sadece bize yansıyan kadarını bilebiliriz.. Hoş artık bu olayın röntgenini bile çekmiş durumdayız ya neyse.. Demem odur ki yanlış bir strateji izlendi.. Yani Ece, bu tarz haberler gündemdeyken ekrana bir çırpıda dönmeyecekti.. Durulacaktı işler, durulmalıydı, iş sonuca bağlanmalıydı ondan sonra ekranda izlemeliydik biz Ece'yi.. Ama olmadı.. Ayrılıyorlar, büyük aşk bitti, eşim ekrana çıkmamı istemedi açıklamalarının ardından bir baktı ki Ece ekranda.. Oldu mu şimdi yani bu? Gel de reklam mıydı sorusunu aklına getirme işte.. Belki reklam değildir, belki her şey garip bir tesadüf sonucu üst üste gelmiştir bilemeyiz.. Ama işte insanın aklına geliyor, hele ki gazeteciysen beyin ağlarını hemen örüveriyor; mesleğin tuhaf cilvesi işte, ne denir ki? Bol seyirli günler efendim..