EROL EVGİN'İN PERUĞU!

Yayın Tarihi : 11-06-2009 03:56
Eveeetttt, nerde kalmıştık; ah hatırladım... Ekran denilen kutucuğun yavaş yavaş erimeye başlamasından dem vuruyordum en son.. Eğlence danışmanlığı devam ediyor ama bayadır bu köşede yoktum.. Geçen zamanda ne değişmiş diye baktım da değişen bir şey yokmuş.. Hep aynı nakaratı söylemeye devam ediyormuşuz. Buyrunuz son örnek; Kanal D'de yayınlandığı zaman izlenme rekorları kıran 'Benimle Dans Eder misin?' ATV'de yeniden başlıyor. Tanıtım jeneriği, görüntüleri bile aynı, tek farkı yarışmanın sunucusu.. Aslında o da pek farklı değil.. Yarışmanın fragmanları dönmeye başladığında sunucu kesin Ebru Akel olur dedim ve yanılmadım.. Ne de olsa Akel, ATV'nin yangında kurtarılacak ilk sunucusu.. İnsanları şaşırtamamak ne kadar kötü! Hadi sunucu da şaşırmadık, bari jüride şaşıralım dedim ama yok o da olmadı.. Jüri de aynı; Tan Sağtürk, Uğurkan Erez ve Yonca Evcimik! Dördüncü jüri de her hafta değişecek bir ünlü.. Çok yaratıcı, tebrikler.. Anlayacağınız ATV'de şu sıralar bir temcit pilavı pişiriyor; yağı ısıttılar, pirinçleri kavuruyorlar, pek yakında sıcak sıcak bize sunacaklar.. Afiyet olmaz inşallah! Her Perşembe bir çok insanı ekrana çivileyen, bekar evlerinde özel geceler düzenlenmesine neden olan, bütün kızlar toplaşıp şarap ve bolca sigara eşliğinde seyredilen 'Aşk-ı Memnu' giderek CSI dizilerine benzemeye başladı. Peyker, Matmazel, Firdevs Hanım derken son olarak bir de Beşir eklendi bu keşmekeşe.. Herkes birbirinden kuşkulanıyor, herkes konuşmaların alt metinlerini çıkartıp parçaları birleştirmeye çalışıyor. Herkes ayrı bir ipucu peşinde.. Birleşecek parça da daha yatağa bile gidememiş iki beceriksiz aşığın aşkı! Bu akşam yayınlanacak bölümde Bihtercim yalvarıyor Behlül'e; 'N'olur bize ait tek bir gün istiyorum' diye.. Başlarda Behlül'e tabiri caizse sürekli köpek çeken ablamız, şimdi bir kedi yavrusu kıvamına geldi.. Bakalım o tek gün yaşanacak mı? Ya da dizi bu akşam hangi karakterin gözlerinde donup kalacak (hep mi aynı anlamış ama anlamamış bakışlar olur finallerde)? Merakla bekliyoruz.. Ha bu arada Bihter'in ayak üstünde 40 bin tane yalan uydurma becerisine hayran kaldım geçen bölüm.. Kadında hiç renk atmıyor, ifade hep aynı; 'hesaptaki 200 bin dolar mı? Nihal'e piyano alacaktım, ama sonra sen araba alacağın için vazgeçtim', 'Aaa tamam Behlül, beraber bakarız Nihal'e hediyeye' sıkı durun en bombası geliyor; 'ben Behlül'ün yengesiyim Peyker, nasıl böyle bir şey düşünürsün, nasıl, nasıl, nasıl'.. Ah koptum.. Bu akşamın bomba cümlesi de şudur; bu cümleden acayip hikaye çıkar bize birkaç bölüm iddia ediyorum.. Nihal'le birlikte yıl sonu balosuna giden Behlül'e Nihal der ki: 'sakın ayağıma basma Behlül' ve asrın cevabı gelir; 'senin yanındayken ayaklarım yere basmıyor ki?' Sen koru yarabbim, Behlül herkese yeşil ışık yakmaya başladı! Bir tek haber bültenlerine SMS bulaşmamıştı, o bakir alan da hemen parsellendi.. En yaratıcı kanal olan Kanal T(!), herkesin aksine ana haber değil, baba haber yapıyor biliyorsunuz. Bu haberlerin başında yılların deneyimli ismi Gülgün Feyman var.. Nereden nereye! (o da ayrı bir yazının konusu olsun) Haberin top ten'ini yapacaklarmış. Haberin top ten'i mi olurmuş? Acıdan, gözyaşından, siyasetteki kirli ilişkilerden, atışmalardan başka bir şey olmayan haberin en iyisini mi seçeceğiz yani? Kafasına kiremit düşen oğlunun bitkisel hayata girmesine dayanamayan annenin kendini 4. kattan aşağı atmasını mı seçeceğiz birinci haber olarak ya da Münevver olayına mı vereceğiz birinciliği ya da her gün yenisi eklenen acılardan mı top ten yapacağız; hangisi söyleyin? Haberden prim elde etmek, acının üzerine SMS atmak düşüncesini sevmedim.. Tamam habercilerin olaya bakış açısı verilsin, kim taraflı kim tarafsız yorum yapılsın, hatta ve hatta çok baba bir bülten hazırlansın ama iş SMS'e dökülmesin.. Bu kadar da ucuz olunmasın artık!! Ve biraz da magazin.. [b]Erol Evgin'in peruğu[/b] [resim=20090611resim-183903C8][/resim] Efendim şehir efsanesine son noktayı rüzgar koydu diye atılmış başlıklar.. Efsane olan şey bir peruk ama öyle sıradan bir peruk değil.. Yıllardır varlığı kanıtlanamayan bir peruk o ama nihayet bir kimliğe büründü.. Rüzgar esti, kel göründü.. Herkes de derin bir oh çekti.. 'İşte perukmuş abi dedim ben sana' geyiği bugün itibariyle tüm cihanı sardı.. Erol Evgin'in peruğundan bahsediyorum.. Eğer o rüzgar esmeseydi ve o kel görünmeseydi İzmir konserinden hepimiz bihaber olacaktık ama Tanrı bizi seviyor; malzeme artık doğadan geliyor :) Ne perukmuş ama senelerdir bıkılmadı, usanılmadı; 'peruk mu, değil mi' sorusundan.. Eee şimdi bu da bitti bakalım Erol Evgin'le ilgili yeni merakımız ne olacak, neyine takacağız adamın? [b]Ruhi uyumsuzluk mu başka bir kadın mı?[/b] [resim=20090611resim-183903D4][/resim] Esra Ceyhan boşandı.. Sebep fikri ve ruhi uyumsuzluk, aile birliğinin temelden bozulması.. Keşke böyle olmasaydı tabii, arada bir çocuk var ama olmayınca olmuyor işte.. Ama bence bu evlilik Esra Ceyhan'ın 'Odun gibi olmuştum. Kocam beni kıskanmıyordu bile. Gözünün dışarıya kaydığını hissedince silkelenip, zayıfladım. Kadın aldatılabilir. Bu az kaldı benim de başıma geliyordu. Ama kocam Allah'tan bunu bana yaşatmadı. Bir kadın için ne kadar rencide edici bir şey. Evdeki bakıcıdan bir farkın olmuyor. Ayrıca o dönemde evdeki bakıcı da çok önemli. Bakıcı evin hanımından daha güzel daha bakımlı olmamalıdır. Bir kadın kendine göz göre göre neden bir rakip yaratsın ki? Bakıcıyı eşine tercih eden erkekler de var. Ben çok güzel bir bakıcıyı işe almazdım. Benim evimde çalışanlar kolsuz, yakasız, yakası açık giyinemez.' şeklinde açıklamalar yaptığı günler çatırdamıştı.. O günden bugüne Esra Ceyhan'da bir zayıflama belirtisi göremedik, aksine sürekli kilo aldı.. Bu durumda insanın aklına ister istemez bu açıklama geliyor ve içinden diyor ki, 'sakın bu fikri ve ruhi uyumsuzluk ile aile birliğinin temelden bozulmasının altından başka bir kadın çıkmasın?' Acımasızca mı oldu? Belki! Ama geçmişte bu tarz yapılan bir açıklama olunca, yani zamanında ele sağlam bir malzeme verilince insan beyni kendi kendine kurcalanıyor işte..