Yarışma çılgınlığında son noktaya gelmişiz, hepimize geçmiş olsun.. Bu gözler ve sizin gözler ne yarışmalara şahit oldu ama böylesi az görülmüştür sanırım.. Benim Annem Dans Edemez yarışmasından bahsediyorum.. Bu nasıl bir yarışmadır, hangi mantık ya da hangi beyinler bu yarışmaya ok vermiştir, cidden anlamak mümkün değil.. Her hafta yüreğim ağzımda.. Şimdi diyorum, şimdi biri yere yığılacak ve bu vebali kim üstlenecek? 40'lı yaşları çoktan devirmiş üstelik kilo ve vücut estetiği açısından da dans etmeye uygun olmayan anne-babalar çocuklarına ayak uydurmak için canla başla çalışıyor.. Amaç yarışmanın sonucunda verilecek 100 bin YTL'yi kapmak.. Peki, dans ederken kalp krizi geçirip hayatınızı kaybederseniz ne olacak? 100 bin YTL sizi getirecek mi? Sağlık kontrolünden geçirilmiş hepsi, kapıda da yarışma boyunca ambulans bekliyormuş.. İyi, hoş da bu geçirildikleri sağlık kontrolü nasıl bir kontroldür, tam kapsamlı mıdır? Çok sağlıklı görünen insan bile ani bir heyecanda, bir sinir anında kalp krizi geçirebiliyor, tansiyon tavan yapabiliyor.. Bunun garantisini hangi kurum, kuruluş verdi peki? Bir cevabınız var mı? Hadi bunları da geçtik diyelim, sağlık kontrollerinde tüm anne – babalar sapasağlam çıktı.. Peki o estetik(!) hareketler sırasında düşüp bir yerlerini kırsalar, bellerini incitseler (ki babalardan birinin başına geldi) ve bu kalıcı bir hasar oluştursa o zaman ne olacak? Değer mi bir yarışma uğruna ya da 100 bin YTL için sağlığı bu kadar tehlike içine atmaya? Yarışmanın kuralı buymuş, gençler anne-babalarının partnerleri olduğunu bilmeden girmişler yarışmaya.. Seçildikleri zaman öğrenmişler partnerlerinin anne ve babaları olduğunu.. Bu da saçma.. Saçmalığı geçtim inandırıcı değil.. Tamam diyelim ki bilmeden kabul ettiler, öğrendikleri anda geri çekilmeliydiler; ben annemin-babamın hayatını tehlikeye atamam diyebilmeliydiler; aman yeni nesil gençlerin gözünü para hırsı bürümüş.. Çalışmadan kolay para kazanmanın yollarını arıyorlar.. Aslında onların suçu yok, televizyon yarışmaları gençleri bu yola sevk ediyor; hepsinde bir umut kapısı açıyor.. 'Acaba ben mi?' sorusu beyinlerini kurcalıyor da kurcalıyor.. Yarışmadan sonra bu eğitimlerin ve bu işin devamı gelse anlayacağım ama yarışma bitiyor, yerlere göklere sığdırılamayan gençler de bir köşede unutulup gidiyor.. Sonuç hep aynı.. O yüzden bu yarışma işinin çivisi çıktı bence.. Yaz ekranı dolsun, reytingimiz az biraz olsun bize yeter mantığı 'hayatı' 'sağlığı' zorluyor artık.. Buna neden hala göz yumuluyor inanın anlamıyorum.. Ben birkaç bölümden sonra bu iş biter demiştim; göz göre göre insanların sağlığının tehlikeye atılmasına müsaade etmezler demiştim.. Ama sanırım RTÜK tatile çıktı, Bodrum rüzgarı RTÜK'ü de mi sardı acaba? İşin bu yanı böyle.. Bir de televizyonculuk yönü var ki, o daha da beter durumda.. Mehmet Aslan oyuncu olarak gözümün alışmaya başladığı isimlerden biri.. Aklı başındaki konuşmaları, ağır oturaklı halleri hoşuma gitmiyor da değil.. Canlı yayınlarda konuk olduğunda, ki 8 Mayıs'ta Yüz Yüze'ye konuk olmuştu oradan daha yakınen biliyorum, yanlışsız, hatasız düzgün üsluptaki konuşma tarzı dikkatimi çekmişti.. Fakat iş program sunmaya geldiğinde ne oluyor bilmiyorum, o Mehmet Aslan gidiyor yerine acayip heyecanlı biri geliyor.. Hal böyle olunca da hatalar birbiri ardına geliyor.. Mehmet Bey, flemenko dansını, flamingo dansı yapıyor, mihenk taşı yerine ahenk taşı diyor, duraksıyor.. Anlayacağınız çok heyecanlanıyor ve o heyecanı bir türlü üstünden atamadı.. Üstelik Sinem Kobal, paslaşmadığı için ekranda sürekli Sinem konuşurken araya girmeye çalışan bir Mehmet Aslan var.. Yarışma başlamadan konuşma kartları işini çözseler ve kimin ne konuşacağı belli olsa daha iyi olur kanaatindeyim.. Bir de yarışmanın adı Benim Annem Dans Edemez ama babalar da var işin işinde.. Neresinden tutsam elimde kalıyor, yarışma.. Tuhaflıklar abidesi desem yeridir.. RTÜK'ün bir şey yapacağı yok, umarım kazasız belasız mutlu sona ulaşılır, sağlık pahasına bile olsa kişiler 100 bin YTL'lerine kavuşurlar.. Bol seyirli günler efendim..