Berk Oktay: Seren, Ayşegül kadar saf bir kız

Onur Aktaş
Onur Aktaş
Yayın Tarihi : 09-08-2015 14:32
[resim=20150809resim-142308EQ][/resim] [b]İlişki Durumu: Karışık dizisinde canlandırdığınız Can Tekin tükenmişlik sendromu yaşayan bir oyuncu. Siz de bu mesleğe neredeyse 10 yıl önce başladınız ve hep ekranlarda oldunuz. Geçen süre zarfında hiç böyle sorunlar yaşadınız mı? Bunaldığınız, sıkıldığınız zamanlar oldu mu?[/b] Bu çok insani bir şey. Tükenmişlik sendromu lafı son dönemde oyuncular arasında meşhur oldu. Ama bizim mahalledeki bakkal abiye de sorsan hayatında kaç sefer yaşamıştır bu tarz bir sorun. “Ben bıktım, darlandım” dediği zamanlar olmuştur. Ben o tükenmişlik sendromu ismini kabullenemiyorum bir türlü. İnsan tükendiği zaman biter. O zaman hayatı bırakıp gidelim. Öyle bir şey olur mu? Tabii ki bunaldığımız, sıkıldığımız, çıkmaza girmiş gibi hissettiğimiz, kaçıp gitmek istediğimiz zamanlarımız oluyor hepimizin. Benim de çok oldu. Sadece işle alakalı değil, günlük yaşantımda da oldu. Ben genellikle şu yolu tercih ettim; Nefes alabiliyorum, sağlıklıyım, ertesi güne uyanabiliyorum diye düşündüm ve üzerine gittim. Beni sıkan şey neyse kaçmak yerine üzerine gittim hep. Ömrüm boyunca bunu tercih ettim. [b]Yani çalışmaktan sıkıldıysanız daha mı çok çalıştınız?[/b] Aynen öyle. Çünkü ben bir hafta çalışmasam inanın acayip sıkılıyorum. İnsanoğlu çok nankör. Ben bu işi yaptığım için bizim sektörden örnek verebilirim. Bunun içine ben de dahilim. Çok çalıştığımız dönemde “off sıkıldık, bunaldık, yorulduk, bir iki gün tatil yok mu, tatile ihtiyacımız var” diyoruz. İş olmadığı zaman da “iş olsa da 24 saat çalışsam” diyoruz. Bu şeye de benziyor. Yazın çok sıcak olunca “Uff çok sıcak havalar serinlesin” deriz. Kış olunca da “Keşke yaz gelse” deriz. Bu bununla alakalı bir şey bence. [b]Şu anda da çok yoğun çalıştığınızı biliyorum sabah 7:30’da setten geldiniz şimdi de röportajdayız. Bu yoğunlukta kendinize nasıl zaman ayırıyorsunuz? Ya da zaman ayırabiliyor musunuz?[/b] Valla sabah dediğiniz gibi 7:30’da iş bitti. Bir de biz iş başladığından beri stoksuz iş çekiyoruz. Dizi çeken herkes bilir. 1 tane yedek bölüm elinizde olsa bile o sizi çok rahatlatır. Biz de maalesef böyle bir şey yok. Her hafta bir yayın bandı yetiştirmeye çalışıyoruz. Onun için bütün ekip olarak gerçekten gecceli gündüzlü çalışıyoruz. Yönetmenimizden çaycı Suat ağabeyimize kadar tüm set özveriyle çalışıyoruz. Biz romantik komedi işi çekiyoruz. Ülkemiz de maalesef zor günlerden geçiyor. İnsanlardan “yüzümüzü güldürdünüz, sayenizde tebessüm ettik” gibi şeyler duyuyorum ya da böyle mesajlar geliyor. İşte bu mesajlar benim bütün yorgunluğumu alıyor. Bir de dediğim gibi ben iş odaklı bir insanım. Buraya sizinle buluşmaya gelirken bile neredeyse hiç uyumadım. 7:30’da işten geldim. Birkaç saat uyuyabildim ama gelirken güzel bir şeyler anlatabilmenin hevesiyle geldim. İşte bu heyecan beni ayakta tutuyor. [b]Peki evde nasılsınız?[/b] Evde iki seksen yatan bir Berk var. (Gülüyor.) [b]Sporu çok seviyorsunuz, motor tutkunuz var…[/b] Motor tutkum var. Sağolsun bir arkadaşım var Koray diye. Çok iyi bir motorcudur, çok profesyoneldir. Dün gecce saat 2 buçuk civarında Maltepe sahilinde çekim yaparken bir motor geçti yanımızdan. Sesi duyunca “Bu Koray olabilir mi?” dedim. Çünkü o civarda oturuyor. 1 dakika sonra telefonuma mesaj geldi. O da Ankaralı o yüzden bana “Hemşom” der. “Hemşom set sizin setiniz mi” diye mesaj atmış. Ben “evet” deyine de hemen getirdi motoru. Ben setten 5 dakika izin aldım. Bir sahil turu yaptım geldim. O beni inanılmaz rahatlattı ve ben sabaha kadar keyifle çalışmaya devam ettim. [b]Yine set arasında olmuş..[/b] Aynen aynen bazen Şile’ye de geliyor sağolsun motorla. Çünkü ben gidemiyorum o yorgunlukla motorla Şile’den dönersem sıkıntı arz edebilir diye. Sağolsun Koray geliyor. Bir tek sporla alakalı sıkıntım var, yapamıyorum. Bir de spor çok nankör, yapamadığınız zaman çok kötü bir geri dönüşü oluyor. Sürekli yapmanız gerekiyor. Fiziki açıdan değil de benim beyin olarak rahatlamam için spor çok önemli. Ondan biraz problem yaşıyorum. Birkaç saat fazla uyuyabilsem ona da gidebilirim aslında. [b]Bir de sanırım yönetmeninizle aranızda bu konuda bir muhabbet geçmiş. Eski fotoğrafınızı çıkarmış ve size “Keşke vücudun yine böyle olsa” demiş…[/b] Bülent İşbilen yönetmenimiz. Kendisini çok seviyorum, çok iyi anlaştığım biri. Bu dizideki emeği çok büyüktür. Rollerin oturması ve karakterlerin oturması için çok büyük çaba sarf etti. Ona da buradan teşekkür ederim bütün ekibimiz adına. O da canla başla, en az bizim kadar hatta daha fazla çalışıyor. Eski fotoğrafımı görüp, “Fiziğin eskiden ne güzelmiş ya yine böyle olsana” dedi. “Tamam abi” dedim ben de. “Bana her gün 8 saat uyku, 6 öğün yemek yeme fırsatı bir de 1 saatlik spor yapma imkanı ver hemen böyle olurum dedim ve gülüştük. Sonra o röportajı okuyunca “ Ne oğlum söylemişsin hemen” dedi. Ben de “Niye abi doğru değil mi” dedim. “Doğru doğru” dedi ve yine gülüştük. Güzel bir anı oldu bizim için.. [resim=20150809resim-142342QY][/resim] [b]Geçen bu 10 yılda hep dizilerde rol almışsınız. Sinemada neden olmadınız?[/b] Çok istiyorum. Gerçekten çok istiyorum sinemada rol almayı. Bu yıl bir sürü görüşmem oldu aslında.. [b]Sanırım sizin sıkıntınız genelde yazın başlıyor işleriniz ve sinema işleri de genelde yazın belli oluyor…[/b] Aynen öyle oluyor. Benim kışın çektiğim dizi bile yaza sarktı. Arka Sokaklar’ı çekerken mesela yazın yarısını da çalışıyor vaziyette geçirip ondan sonra bitiriyorduk. Eskiden şimdi ki gibi de değildi. Çekimler de erken başlıyordu. Şimdi Ekim’in ikinci haftası gibi başlıyor yeni sezon işleri. O zaman Ağustos’un son haftası girmesi gerekiyordu. Onun için de 1 ay öncesinden çekimlere başlıyorduk. Sonbahar işi geldi bir tane. Çok güzel de bir işti, Karadeniz’de çekilecek bir hikayeydi. Onu sezonda çalıştığım için kabul edemedim. Bu sene bir iş çekecektim aslında. Onun tarihleri tam netleşmedi, tam anlaşma aşamasındaydık ama tarih konusunda anlaşmazlık oldu. Ben aslında sinemayı tercih etmiştim bu yıl ve uzunca bir süre dizilerde olmama gibi bir niyetim vardı. Ocak’tan beri 17 tane senaryo okudum. Genelde okuduğum işler kopyala+yapıştır gibiydi. İçinde yer almak istemedim. Fakat bu senaryo geldiğinde bana entresan geldi. Çok tuhaf bir enerji oluştu. Seren’i gördüm ve benim fikrim Seren’i gördükten sonra değişti. Senaryoda okuduğum Ayşegül karşıma çıktı. Fatih Aksoy’un yanına çay içmeye gittim. Dedi ki; “başrol oyuncumuz burada tanışmak ister misin?” Seren bir geldi. Dizideki Ayşegül’ü karşımda gördüm ve dizide yer almaya karar verdim. [b]Evet aslında dizi başlamadan önce Seren’e karşı bir ön yargı vardı. Tanınmamış bir isim olduğu için ve oyunculuğu pek bilinmediği için. Fakat dizi yayına girdikten sonra her şey değişti. İlk bölümün ardından herkes Ayşegül’ü konuşur oldu…[/b] Seren çok çalışıyor. En az benim kadar çalışıyor. Gerçekten izlediğiniz Ayşegül kadar saf bir kız ve enerjisi güzel bir kız. Bu camianın karmaşasının hep dışında kalacak şekilde bir kafa yapısına sahip olan bir kız. Dedim ki; “bu iş kaç bölüm gider, ne kadar devam eder, kaç sezon sürer bilmiyorum ama sen bu iş bittiği zaman ne olduğunu anlayacaksın.” Çünkü gerçekten çok başarılı. İnsanlar tarafından oyunculuğu ile çok takdir ediliyor. Bu iş onun için gerçekten çok büyük bir kırılma noktası ve çok büyük bir çıkış oldu. Dizi başlarken ona “İnsanlara Ayşegül’ü sevdirirsek bizim işimiz devam eder, Ayşegül’ü sevdiremezsek bu iş yürümez” demiştim. Sağolsun gerçekten çok büyük emek verdi hala da vermeye devam ediyor. İyi de bir çift olduk, iyi uyum sağladık. Farklı da bir çift olduk. Televizyondaki o alışagelmiş çiftlerden farklı bir çift olduk. [resim=20150809resim-145100IP][/resim] [b]Karakter olarak da çok zıt karakterler…[/b] Evet öyleler. Normalde sokakta birbirlerini görseler sırtını dönüp gidecek insanlar Can ve Ayşegül ama mecburen aynı evin içerisinde buluşuyorlar. Ve müthiş bir enerji içerisinde buluyorlar kendilerini. [b]Arka Sokaklar demişken 10. yılında yine ekranlarda olacak. Sürekli dizilerin yayından kaldırıldığı bir dönemde 10 yıl ekranda kalabilmek büyük başarı olsa gerek… Siz de bu işin içinde yer almış biri olarak neler söylemek istersiniz?[/b] Ben 150 bölüm kadar oynadım Arka Sokaklar’da ve her zaman gururla bahsettim. Çünkü çok güzel bir ekiptir. Başında benim tanıdığım en babacan, en duygusal adam olan Orhan Oğuz var. Gerçekten bana katkısı çok büyüktür. Tanıştığı herkese de bir katkısının olduğunu düşünüyorum. Türker İnanoğlu’na diyecek bir şey yok zaten duayen bir isim. [b]Bildiğim kadarıyla sizin oyuncu olmanızda da büyük etkisi var..[/b] Kesinlikle. Benim manevi babamdır Türker İnanoğlu. Onun hakkını hiçbir zaman ödeyemem. Ellerinden öperim, Allah uzun ömürler versin ona. Arka Sokaklar çok büyük bir ticari başarıdır. Zaten Bizimkiler, Arka Sokaklar ve Kurtlar Vadisi… Bunların üzerine çıkabilecek başka bir dizi bir daha gelmez diye düşünüyorum. Ben “Rıza Baba yaşlanmadıkça o dizi bitmez” diyorum ve Zafer Ergin de her sene gençleşiyor. [b]Ama 10 yılı tamamlayınca bitireceklermiş sanırım ben öyle bir duyum aldım…[/b] Bitirseler bile. Misyonunu tamamlamış ve başarısını kanıtlamış bir iş. Her gün tekrarları oynuyor. Tekrarları bile izleniyor. Eğer bir işi esnafımız, ev hanımları ve çocuklarımız seyrediyorsa o iş olmuş demektir. Bu kesindir, garantili bir tespittir. Arka Sokaklar’ın 7 sene önceki tekrarı oynuyor ve insanlar hala oturup izliyorlar. Demek ki kendilerinden bir şey buldular dizide. [b]Peki İlişki Durumu: Karışık’ın durumu ne olacak? Yaz dizisi olarak mı kalacak yoksa önümüzdeki sezonda devam edecek mi?[/b] Şu anda “başardık” demek istemiyorum. Çok temkinliyimdir o konularda ama sevildik bunu görüyorum. Konuşuluyoruz ve genellikle iyi konuşuluyoruz. Bu yaza renk kattık diyebilirim. Birkaç diziden bir tanesiyiz diye düşünüyorum. Kanalımız itibari ile de bir başarı gösterdiğimizi düşünüyorum. [b]Bence kanalı yukarı taşıdınız…[/b] Ben sezona gireceğimizi biliyorum ama girdiğimiz zaman karşımıza daha kuvvetli rakipler gelince ne olacak göreceğiz. Ben seyirciye bu sıcaklığı verdiğimiz sürece karşılığını alacağımızı düşünüyorum. [resim=20150809resim-142403QB][/resim] [b]Televizyonda artık Romantik-Komedi tadında işler tutmaya başladı. Bunu neye bağlıyorsunuz. İnsanlar dramdan sıkıldı mı?[/b] Biz tüketim toplumuyuz. Daha doğrusu hızlı tüketen bir toplumuz. Diyelim ki aşiret dizisi yapılıyor ve yüksek derecede izlenme oranları alıyor. Sonra bir bakıyoruz bütün kanallarda benzer diziler yayınlanmaya başlıyor. Bir süre sonra insanlarımız sıkılıyor bu durumdan yani hızlıca tüketiyoruz. Şu anda da tutan ve devam eden diziler romantik komedi dizileri. Aşk Yeniden var mesela Fox’ta ben çok başarılı buluyorum o diziyi. [b]Buğra Gülsoy ve Özge Özpirinçci’nin rol aldığı…[/b] Evet onlar da çok güzel bir çift oldular. İzlediğim zaman “çok güzel bir iş” dedim ve o da başarısını kanıtladı bence. [b]Peki biraz önce dediniz ki aşiret dizisi tutunca diğer kanallarda aşiret dizisi yapıyor. Şimdi de romantik komediler başladı. Sizi diğer romantik-komedi dizilerinden sıyıran ne?[/b] Bizim insanımız sıkıntılı işleri artık istemiyor. Gülmeye ihtiyacı var ve gülmek istiyor. Kafalarının biraz olsun rahatlamasını istiyor. Şu an da televizyonda ne izlendiğine bakarak bunu görebiliyoruz. Bizim dizinin diğer romantik komedi dizilerinden ne gibi bir farkı var derseniz… Genelde zengin kız fakir oğlan hikayeleri işleniyor ve bir adam iki kadın arasında kalıyor. Bizde ise bir aşk dörtgeni var. Şu an tam açığa çıkmadı ama Pamir’in canlandırdığı Murat’ı ilerleyen bölümlerde insanlar görecek ve o ortalık karıştıracak. Can ezelden beri Elif’e aşık, Ayşegül de Can’a aşık olduğunu hissediyor. Çünkü onsuz olamıyor. Can ters, huysuz ihtiyar gibi bir adam. Kızı kovuyor ama onsuz da yapamıyor. Ne Can, Ayşegül’süz ne de Ayşegül Can’sız duramıyor. İkisin arasında adını koyamadıkları bir şey var ama Can’ın Elif’le tutku ve saplantıya dönüşmüş bir hikayesi var. Elif, Murat’a aşık hırsından Can’a yöneliyor. Murat da Ayşegül’deki o saflığı seviyor ve ona yöneliyor. Can’la Murat da çok yakın arkadaşlar. Onun içi adı gibi, adına uygun bir dizi. En büyük farkımız bu herhalde. [resim=20150809resim-142507XU][/resim] [b]Sette durumlar nasıl? Kamera önü gibi kamera arkası da eğlenceli mi? Bir de dediniz ki “Can çok kaba bir karakter” siz ise Can’ın aksine çok sempatik, cana yakın ve eğlenceli birisiniz. Nasıl oluyor?[/b] Can kaba bir karakter ama kırılma noktaları da çok fazla. Korkuları var, tuhaf yanları var. Ayşegül’ün “Bu evin altında yatır var” demesinden sonra havalı havalı dolaşan tip birden affedersiniz ama yusuf yusuf diyebileceğimiz tabirle korkuyor. Sette de bunlar çok komik geri dönüşler getiriyor bize. Provalarda çok gülüyoruz. Gülmekten sahneyi çekemeden ara verdiğimizi biliyorum. Set arkası da çok keyifli, eğlenceli. Ekip de çok uyumlu. Sadece oyuncular kendi aralarında değil reji masasıyla da çok uyumlu. [b]Sizinle röportaj yapacağım kesinleşince internette diziyle alakalı yorumları okumaya başladım. İzleyici ikiye ayrılmış durumda. Yarısı Can-Ayşegül diğer yarısı da Can-Elif diyor. Siz ne diyorsunuz? Ne olacak Can’ın bu durumu?[/b] Bizim vermek istediğimiz tam da olmuş demek ki. Yorumların böyle olması güzel bir şey. Çok günlük hayattan bir dizi bu. Bence seyircinin bizi sevmesindeki en önemli etken de bu. Can’ın yaşadığı şey aslında çok olabilecek bir şey. Aşık olduğunuz bir kadın var. O size aşık değil ama sizinle birlikte vakit geçirmekten hoşlanıyor. Fakat hayatınıza başka biri giriyor, sizi seviyor ve inanılmaz iyi vakit geçiyorsunuz birlikte. Tercihinizi kimden yana kullanırsınız? Ben size kendi görüşümü söyleyeceğim yani Berk olarak söyleyeceğim. Bence bu durum saplantıdan kurtulmaya ve kendinizi yanında iyi hissettiğiniz kişiye doğru gider. Muhtemelen de böyle olacaktır. [b]Bu çok büyük bir tüyo oldu. Sizin ilişki durumunuz ne durumda? Daha önceki röportajlarınızda baba olmayı çok istediğinizi söylemişsiniz. Yakın zamanda evlilik var mı?[/b] Benim ilişki durumum karışık değil çok şükür. Mutlu bir beraberliğim var. Ben de tam bir çekirdek aile diyebileceğim bir ailede büyüdüm. Anne-baba ilişkileri kuvvetli olan bir insanım. Allah başımdan eksik etmesin onları. Ben de babam gibi bir baba olmak isterim. Annemle babamın yaptığı evlilik gibi de bir evlilik yapmak isterim. Şu dönemde baktığınızda zor işler bunlar gerçekten de. Dönemsel olarak ya da toplum olarak bir değişime gitti galiba insanlar, bilemiyorum. Zor ama ben böyle bir aile kurmak istiyorum. Bence evlilik korkulup kaçılacak bir şey değil, olması gereken bir şey. Ben ailenin hem bereketli hem de huzurlu bir şey olduğuna inanıyorum. İnşallah bir yuva kurup çoluk çocuk sahibi olurum. [resim=20150809resim-142650MD][/resim] [b]İnşallah. Babanızdan bahsettiniz. Bugün birlikte bir fotoğrafınızı paylaşmıştınız Beşiktaş formasıyla. Sanırım babanızdan aldığınız bir de Beşiktaş sevgisi var.[/b] Beşiktaş çok başka bir şey benim için. Beşiktaş dediniz ya şimdi bile tüylerim diken diken oldu benim. Bazen olur ya babaları çocuklarını zorla başka bir takımlı yapmak ister, ben başka bir renk hatırlamıyorum hayatımda. Daha 6 yaşındaydım Beşiktaş gol yeyince perdenin arkasına saklanıp ağlardım. Perdenin arkasına saklanırdım çünkü ağladığımı da görmesinler isterdim, delikanlılığa da yediremiyordum yani. Çok başka bir tutku, başka bir sevda benim için.. [b]Yeni transferleri nasıl buluyorsunuz?[/b] Queresma geri geldi. Bir tık daha gençti ilk döneminde kendisinin de hataları var. Şimdi biraz daha olgunlaştığını umuyorum. Şenol Güneş bence Türkiye’nin en iyi 3 hocasından biridir. Çok tecrübeli ve o tarz futbolcuları nasıl elinde tutabileceğini bilen bir hocadır. İnşallah güzel olur. En kafama takılan şey orta sahada Tolgay kardeşimiz var, genç bir kardeşimiz, sakatlandı maalesef. Bu sene onun senesi olur diye düşünüyordum ben. Bir de Veli var tabi savaşçı bizim Veli’miz o da sakat. O tarafa da bir transfer olursa inşallah başarılı oluruz. [b]Mario Gomez de var o da güzel bir transfer bence.[/b] İsmen güzel ama tabi izlemek lazım. Ben birazcık daha yırtıcı bir forvet olsa bize daha iyi olur diye düşünüyordum. Umarım ben yanılıyorumdur. [b]Gidiyor musunuz maçlara?[/b] Ben normalde kaçırmamaya çalışırım. İnönü Stadı varken zaten sürekli gidiyordum. [b]Şimdi nerede oynadığı da belli değil gerçi bir Ankara’da bir Olimpiyat’ta…[/b] Olimpiyat Stadı’na yine gidiyoruz. Zor da olsa gidiyoruz. Bu konu da yönetime çok kızgınım aslında. Beşiktaş yönetimi taraftara birazcık arkasını döndü buna çok kırgınım. İkincisi de taraftarı oyaladılar. Kendi ağızlarından “Biz beyaz yalan söyledik” dediler. Beşiktaş taraftarı ne beyaz ne siyah yalan söylenecek bir taraftar değildir. Stad çok önemli bir şey ve Beşiktaş evsiz barksız oynuyor. Ama şunu da söyleyeyim Beşiktaş mahallede oynasa biz yine gider izleriz. [b]Siz baya fanatiksiniz..[/b] Fanatizm başka bir şey ama benim için hayat siyah beyaz öyle söyleyebilirim.