Yaşadıklarımızın gerçek olduğunu mu zannediyorsunuz?

Yayın Tarihi : 19-11-2012 07:28
Bu yaşantıyı bilmek ve daha iyi anlamak istiyorsanız, önce “rüya” konusunu derinlemesine anlamalısınız. Bu şekilde süper bilinçle ilgili bir fikre sahip olacaksınız. Elimizde sadece iki durum var. 1. Uyku ve uykudaki rüya hali, 2. Uyanıklık hali. Bir önceki yazımda da ("BİLDİĞİNİZİN AKSİNE, BU DÜNYA DA RÜYADIR!") bahsettiğim gibi, kişi rüyada iken farklı bir bilinç boyutundadır. Şimdi bu boyutla ilgili bazı gerçekleri sıralayalım. Bunlar nelerdir? 1. Kişi uykudayken gördüklerinin rüya olduğunu anlamaz ve her şeyi gerçekmiş gibi görür. Ancak uyandığı zaman gördüklerinin rüya olduğunu anlar. Aynı şekilde kişi aydınlandığı zaman bu dünyanın rüya olduğunu anlar. Aksi taktirde, bu dünyada yaşarken yaşadıklarının rüya olduğunu anlamaz ve her şeyi gerçekmiş gibi görür. Rüyada kişi gördüklerini öylesine gerçek zanneder ki, uykusundayken acı çekip ağlar, korkudan kalp atışı hızlanmaya başlar, kendisini tuvalette sanıp yatağını ıslatır veya seviştiğini zannederek orgazm olur vs. "Hayır, rüya görüyorum" diyerek konuya müdahale edip kendisini kontrol edemez, çünkü rüya gördüğünün farkında bile değildir. Aynı şekilde, bizler de şu anda acı çekiyor ya da mutlu oluyoruz; evleniyor ya da ayrılıyoruz, işe giriyor ya da emekli oluyoruz, para kazanıyor ya da kaybediyoruz... ve tüm bunları gerçek zannediyoruz. Bunların her birinin büyük bir hayal olduğunu görmüyoruz. 2. Uykuda olan kişi bir üst boyutu, yani kendisiyle ilgili gerçekleri tamamen unutur. Ancak uyandıktan sonra gerçek kimliğini hatırlar. Aynı şekilde, kişi bu dünyada yaşarken bir üst boyutu, yani kendisiyle ilgili gerçekleri tamamen unutmuş pozisyondadır. Ancak samadhi'ye yani aydınlanmaya geçtiğinde gerçek kimliğini hatırlar. Aydınlanmaya ulaşmadığımız sürece kendimizi erkek-kadın, bu meslek sahibi, bu dine bağlı, şu milliyetten, evli-bekar, anne, baba vs. zannediyoruz. Gerçek kimliğimizden tamamen habersiz bir şekilde sahte bir kimlikle dolaşmaya devam ediyoruz. 3. Uykuda olan bir kişinin, üst boyutla (uyanıklık hali) bağlantısı kopmuştur; bu nedenle ona ne derseniz deyin söylediklerinizi ne duyar ne de anlar. Aynı şekilde uyanıklık halindeyken de kişinin bir üst bilinç boyutuyla bağlantısı kopmuştur ve üst bilinçten (azizlerden) kendisine iletilenleri duyamaz ve anlayamaz. Uyuyan bir kişiyle konuşun, ona bir şeyler okuyun, hatta ona kendisiyle ilgili gerçekleri anlatın... İsmini, mesleğini vs. söyleyin. Sizi duymaz bile. Başka bir alemdedir... Aynı şekilde azizler de bizimle bir üst boyuttan konuşuyor ve bizlere gerçekleri anlatıyorlar. Fakat bizler kendi alemimizde kalmayı sürdürdüğümüzden dolayı, ne yazık ki onların söylediklerini anlamıyoruz ve gördüklerimizi gerçek zannetmeye devam ediyoruz. Ama biliniz ki, bu dünyada gördüğünüz doğum, yaşlılık, hastalık ve ölüm sadece bir rüyadır. Bunlar sadece fani dünyanın fani olgularıdır. Sonuç olarak bu dünya bir rüyadır ve bu gerçeği anlamak ancak bir üst bilinç boyutuna geçmekle gerçekleşebilir. Fakat burada size aktarmak istediğim çarpıcı bir konu daha var. Zihninizin gücünü, mekanizmasını gördünüz mü? Size nasıl da her şeyi gerçekmiş gibi gösterip bedeninizin tepki göstermesine neden oldu. Rüyadayken bu görüntülerin sahte olduğunu anlamıyor ve ancak uyandıktan sonra her şeyin yalan olduğunu anlıyorsunuz. Şimdi bu konuyu bir kaç örnekle, daha iyi anlamaya çalışalım. Örneğin uykudasınız ve rüyanızda tuvalette olduğunuzu görüyorsunuz. Ardından da zihninizin yarattığı görüntünün tuzağına düşüp yatağınızı ıslatıyorsunuz. Ama uyandıktan sonra hayretle, sandığınız gibi tuvalette olmadığınızı fark ediyorsunuz. Ya da başka bir örnek... Rüyanızda sevdiğiniz kişiyle berabersiniz. Zihninizin yaratmış olduğu görüntüye yine kanıp karşınızdakini gerçek sanıyorsunuz. Ardından da bedeniniz tepki gösteriyor ve orgazm oluyorsunuz. Fakat uyandıktan sonra tek başına olduğunuzu görüyorsunuz. Hayallerinizin aksine yanınızda hiç kimse yok. Ya da uykudayken rüyanızda sizi kovaladıklarını gördüğünüzde yine zihninizin yarattığı görüntülere inanıp gerçekten de korkarsınız ve hatta kalp atışınız hızlanır, terlersiniz... Ama uyandıktan sonra görürsünüz ki bu da bir rüyaymış. Başka bir örnek... Rüyanızda çok sevdiğiniz birinin öldüğünü gördüğünüzde zihniniz kendi yarattığı senaryoya inanıp bu olayı gerçek zanneder ve siz de kendinizi uyandığınızda ağlamış halde bulursunuz. Zihninizin yarattığı hikayenin tuzağına düştünüz ve bedeniniz de buna bağlı olarak yine beklenen tepkiyi gösterdi. Ama uyandıktan sonra bir de bakmışsınız ki her şey (o çok heyecanlandıklarınız, üzüldükleriniz, korktuklarınız...) sadece bir rüyaymış... Başka bir örnek... Rüyanızda kendinizi hasta ve ölüm döşeğinde gördüğünüzü hayal edin. Rüya sırasında bu durumu gerçek sanıp fiziksel olarak bedeniniz acı çekmeye başlar. Uyandıktan sonra her şeyin yalan olduğunu bilmenize rağmen, yine de bedeninizin zihnin yarattıkları doğrultusunda tepki göstermiş olduğunu inkar edemezsiniz. Devam edecek olursam, size daha binlerce örnek sıralamam mümkün. Ama şimdi tüm bu örnekleri vererek konuyu nereye götürmek istediğime iyice dikkat edin! Bu dünyadayken de acı çekiyor, aşık oluyor, sevinçten havalara uçuyor, endişeleniyor, korkuyor, bir takım eylemlerde bulunuyoruz, ve hatta hasta olup ölüme gidiyoruz. İŞTE BUNLARIN HEPSİ YALAN! Aşıksınız, sevdiğiniz kişiyle birlikte oluyor ve orgazma ulaşıyorsunuz. Ama aslında siz aşık olduğunuzu ve seviştiğinizi zannediyor ve orgazm oluyorsunuz. Zihninizi gördünüz mü? Size nasıl tüm bunları gerçekmiş gibi gösterip ardından da bedeniniz buna tepki göstermesine neden oldu. Ya da "Bakın, acı çekiyorum!" diyerek ağlıyorsunuz. Ama siz yine bunun gerçek olduğunu sanarak acı çektiğinizi zannediyorsunuz. İşte tam bu noktayı anlamak kolay değil. Tıpkı rüyalarınızda olduğu gibi, dünyada da zihin yaratıyor ve ardından da bedenimiz doğal bir şekilde buna karşılık veriyor. İşte bu gerçeği anlayamıyor ve idrak edemiyoruz. Bu nedenle endişe ve korku içinde planlar, gelecek için yatırımlar yapmaya devam ediyoruz. Bazen umutluyuz, bazen de umudumuzu kaybediyoruz. Öyle faaliz ki... Bir sürü hedefin, arzunun, makamın peşinde koşmaya devam ediyoruz... Ama bunlar da yalan... Hepsi yalan.... Kocaman bir rüya... Bu dünyadaki her şey sadece zihnin ürünü ve ardından da bedenin tepkisidir. Yaşlanıp hastalanıyoruz. Doktorlara gidip testler yaptırıyoruz, ardından da teşhis konuluyor. Testlerin hepsi yakında öleceğimizi doğruluyor. Ama yine de biliniz ki, bu da zihnin mekanizması ve ardından gelen ise bedenin tepkisidir. Uykudayken tuvalette olduğunuzu zannedip yatağınızı ıslattınız. Bir örnek alıp laboratuvara inceleme için gönderdiniz. Yatağınızı ıslatan maddenin idrar olduğu tespit edildi. Rüyanızda sevdiğiniz kişiyle ilişki yaşayıp orgazm oldunuz. Islaklığa neden olan maddeyi laboratuvara götürdünüz, cinsel sıvı olduğunu tespit edildi... İdrar, cinsel sıvı, gözyaşı... Bunlar gerçek. Testler de bunu doğruladı... Ama bunların hepsi siz uykudayken, rüya görürken gerçekleşti. Aynı şekilde bu dünyada yaşarken de zihnimiz görüntü, ortam, senaryo yaratıyor ve bize gerçekmiş gibi gösteriyor. Ardından da bedenimiz bu hayallere karşılık veriyor. Tıpkı rüyadaki hal gibi. Bunu anlamaya çalışın. Bu dünyayı anlamaya çalışın. Zihnin mekanizmasını anlamaya çalışın. Zihnin nasıl ustaca ortam yarattığını ve bunları gerçekmiş gibi sunduğunu; ardından da bedeninizin nasıl tepki gösterdiğini anlayın. Bunu iyice anladınız mı? Evet, anladık. Tamam... Peki... Ama neden o zaman azizlerin bu dünyayla ilgili söyledikleri gerçekleri anlamıyor ve kendinizi aşık, zengin, fakir, güzel, çirkin, anne, baba, aldatılmış, haksızlığa uğramış vs. olarak görmeye devam ediyorsunuz? "Bak, yaşlandım", "Bak, hastayım", "Bak, nefes alamıyorum", "Bak, ölüyorum" diyorsunuz? Ama rüya görüyorsunuz... Bunu da zihniniz yaratıyor ve bedeniniz de tabii ki buna tepki gösteriyor. Bunu anlamaya çalışın. Ama yine de bunu anlamanızı beklemiyorum. Neden mi? Çünkü hepimiz bu dünyada rüya görüyor ve bunları gerçek zannediyoruz. Bu yüzden bu dünyada bunları yaşayın, ister mutlu ya da mutsuz, ister sağlam ya da hasta, ister zengin ya da fakir olun... Hepsini yaşayın; ama bilin ki, hepsi bir yalan... Hepsi bir rüya... Hepsi kocaman bir serap. Ancak öldükten sonra rüyadan uyanacak ve hiçbirinin gerçek olmadığını anlayacaksınız... Ama çok geç... Onun için uyanın ey uyumuş ruhlar ve kendinize gelin!