BAŞARILI DEĞİLİZ ÇÜNKÜ...

Yayın Tarihi : 19-04-2010 14:29
Başarılı değiliz çünkü sevmiyoruz. Nasıl sevebileceğimizi bilmiyoruz. Konsantre olmak, belirli bir objeye, işe ve duruma odaklanmak ve sadece yapılan işe kendini vermektir. Konsantrasyon bozukluğuysa bu sürecin geçici ya da kalıcı bozulması halidir. Hemen hemen hepimiz hayatımızın belirli bir döneminde bu durumu deneyimlemişizdir. Konsantre olabildiğimiz anlarda ise hayatın bizim için daha verimli olduğu, işimizde daha üretken olduğumuzu, ilişkilerimizin daha yapıcı ve genel olarak tüm yaşantımızın daha kaliteli hale geldiğini görmüşüzdür. Başarılı olmak—işte, okulda, özel hayatta—muhakkak konsantrasyon derecemize bağlı olacaktır. Peki konsantrasyon derecemiz neye bağlıdır? Biz neden işimizi yaparken yeterli odaklanmayı sağlayamaz, hatalar yapar, başarısız ve mutsuz oluruz? Bizzat kendimiz konsantre olmayı başaramadığımız ya da aklımız tamamen bambaşka yerlerde olduğunda, nasıl olur da karnesi zayıflarla dolu çocuğumuza nasihat edebiliriz? O da bizim yaşadığımız problemin bir başka vechesini kendinde yaşıyordur. Çocuklarımız, gençlerimiz başarılı değiller, çünkü ders dinlemiyorlar; başarılı olamıyorlar, çünkü derslerde öğretmene, konuya ya da problemlere odaklanmaktan ziyade camdan dışarı bakıyor, hayallere dalıyorlar!! Biz de onlara bol bol kızıyor, tembelliklerinden tutun da “kafalarının basmaması”na değin türlü yorumlarla hem kendimizi hem onları huzursuz ediyoruz. Peki sonuç değişiyor mu? Hayır; değişemez, çünkü çocuklarımızın, gençlerimizin ilgisini çekmiyor bu dersler. Ne yapmalı? Aklımızda bulunduralım ki, konsantrasyon ilginin gölgesidir. Eğer biz yaptığımız şey her ne olursa olsun, onu severek yapıyorsak, konsantrasyon bu sevginin gölgesi olarak ve başarı da konsantrasyonun en yakın dostu olarak belirir. Elbette ki uğraşmakta olduğumuz eyleme bir ilgi duymuyorsak, o eyleme konsantre olmak bizim için zor olacaktır. Benim sizlere önerim, eğer ilgi duymuyorsanız mutlak suretle o uğraşı bırakmanız ve bu ahir ömrünüzü sevmediğiniz bir şeyle harcamamanız olacaktır. Eğer “bu derece radikal bir değişiklik yapamam” diyorsanız, o zaman en azından geçici bir süreyle, gerçekten üretebileceğiniz ve yaratıcılığınızı kullanabileceğiniz bir işe, uğraşa kendinizi bırakın. Konsantrasyon bu durumda kendiliğinden gelecektir. Ve ihtimal ki hoşunuza giden bu işle uğraşırken geliştirdiğiniz konsantrasyon hali, sevmediğiniz ama yapmak zorunda olduğunuz işlerde de daha konsantre olmanızı sağlayacaktır. Aksi takdirde sevmediğiniz bir şeyi yapmakta ısrar etmek, resmen eziyet, tedrici bir intihar süreci haline gelecektir. Ama bu hayat şartlarında sevmediğimiz birçok şeyi sürdürmek zorunda kalıyoruz, çocuklarımız ve gençlerimiz de ilgilerini çekmediği için okulu bırakamıyorlar değil mi? Dolayısıyla konuya başka bir perspektif getirmekte fayda görüyorum: Herkes aslında yaptığı her işi sevebilir ve herkes her işe, objeye, o anda ilgilendiği konuya, derse konsantre olabilir. Nasıl mı? Zihnimizin dizginlerini ele alarak. Yaptığımız iş her ne olursa olsun, şömine başında örgü örmek, bulaşık yıkamak, bankada hesap tutturmak, tıbbi operasyon yapmak, spor yapmak, yemek yapmak, ders çalışmak, ödev yapmak; her ne yapıyorsak sadece yaptığımıza yoğunlaşalım. İnanın onu sevmemize gerek yok, sadece odaklanırsak, bakın nasıl da su gibi gidiyor işler! Unutmayalım, dikkatimiz tamamen tek bir konuya çekilmiş durumdayken, zihin sakinleşir, düşüncelerimiz tek bir objede sınırlandırıldığında, bir türlü durmak bilmeyen iç konuşmalarımız da diner. İşte o zaman dilimi “zamanın nasıl geçip gittiğini anlamadım” diye tarif ettiğimiz o eşsiz sükunet anlarını teşkil eder. Ve sizi temin ederim ki, o hoşnutluk hali, yaptığınız işin ne olduğundan ziyade, konsantrasyon halinde tasa, takıntı, mutsuzluk ve problemlerin unutulmasından kaynaklanır... Zihnin hareket alanını daraltacak birçok egzersizden bahsetmek mümkündür, çünkü birçok şey gibi, konsantrasyon da kesinlikle pratik gerektirir. İlk başta deli zihin zorlanacak, öfkeli bir at gibi tekmeler savuracak ve sizi aynı şuursuz akıl dağınıklığına çekmeye çalışacaktır. Ama siz disiplinli ve sadık bir şekilde, istekli bir şekilde devam ettiğinizde, atın evcilleştiğine şahit olacaksınız ve bunu yapabilmek sizi maddi hayatınızda yavaş yavaş daha güçlü bir konuma taşıyacaktır. Nasıl ki bir mercek kullanarak güneş ışınlarını bir noktaya odaklamak ateş yakacak bir güç ortaya çıkarıyorsa, dağınık, yalpalayan, tekrarlayan düşünce yumağını bir noktaya toplamak da, zihni keskin ve güçlü bir hale getirecektir. Bu da başarıya ulaşmanın anahtarıdır elbette!! Konsantrasyon bir sanattır, sanattır çünkü bu sanat sayesinde içimizdeki ilham kaynağına ulaşabilir ve yaratma cesaretine tekrar sahip olabiliriz. Unutmayalım ki biz bu sanatı icra etmekte bu kadar zorlanırken çocuklarımız konsantre olamıyor diye onlara kızmak mantık dışıdır, onları biraz rahat bırakalım ve sevdikleri uğraşlara yönlendirelim ki, dersler, ödevler daha kolay olsun. Biz bilinçli ve keyifli ve başarılı olursak yeni nesil de bizim ışığımızda, bizim yardımımızla daha parlak, huzurlu ve uyumlu bir geleceğe ulaşabilir. Başarılar!