MANEVİYATTA ÇİLE ÇEKMEK ŞART MI? ÇİLE ÇEKMENİN FELSEFESİ

Yayın Tarihi : 20-11-2011 12:10
Çile çekmek, riyazet ya da tapas deyince ilk aklımıza gelen şey, çiviler üzerinde uzanan bir kişi olur. Ve hiç kimse kendi hayatına bakıp doğum aldığı andan itibaren ölüm anına kadar olan her saniyesinde çile içerisinde olduğunun farkında bile değil. Evet, hepimiz çile çekiyoruz, ama neden? Felsefesi nedir ve çile çekmek bize neler kazandırır? Bugün bu soruları cevaplayacağım. Çile çekmenin maddi dünyadaki yansıması… Çile çekmenin sadece manevi yolda ilerlemek isteyen kişilere özgü bir uygulama olduğu kanısındayız. Fakat bu görüşün tamamen yanlış olduğunu söylemek zorundayım. Aslında, bu maddi dünya, manevi dünyanın bir yansımasıdır; yani, içinde bulunduğumuz bu dünyada, manevi dünyadaki her şeyin maddi yansımasını görebilirsiniz. Çile çekmek (riyazet, tapas) konusunda da aynı durum söz konusudur. Maddi dünyaya baktığımızda zaten herkesin çile içinde olduğunu gözlemleyebiliriz. Çile çekmek zorundayız, ya da başka bir deyişle, maddi dünya bize çile çektirir (acı verir). Sabahları erken kalkmak, bu maddi dünyanın işleyişini anlamak için eğitim almak; çocuklarımızı okula göndermek; işe yetişmek; fiziksel devamlılığımızı sağlamak için birçok görevleri yerine getirmek, maddi istek ve arzularımızı gerçekleştirmek için para kazanmak gibi birçok zorunluluk ve sorumluluk altındayız. Tüm bunlar zaten çile değil midir? [resim=20111120resim-185025F2][/resim] Neden çile gereklidir? Tapas ya da riyazet çekmek şarttır, çünkü acı kişiyi olgunlaştırır. Maddi bir örnek üzerinden konuya yaklaşalım. Samurayların kılıçları, keskinliklerinden dolayı çok değerli ve kıymetlidir. Keskinlik derecelerine göre 3 sınıfa ayrılırlar: 3. sınıf, 2. sınıf ve 1. sınıf. Bu Japon kılıçlarını bu kadar meşhur yapan nedir? 1 cm. kalınlığındaki saf çelik tabaka, dövüle dövüle 1 mm kalınlığına getirtilir. Elde edilen 1. sınıf çelik öyle sağlam ve keskin olur ki, yan yada duran üç adamı kolaylıkla ikiye bölebilir. Başka bir örnek verdiğimde konuyu daha iyi anlayacaksınız. Elmas saf karbondur. İyileştirici, kanseri yok edici bir güce ya da daha başka önemli bir soruna deva bir özelliğe sahip midir? Ama değerlidir, hatta yaşamımızı devam ettirmek için gerekli olan su ve tuzdan bile daha değerlidir, çünkü elmas nadir bulunur. Elmas da tuz gibi rahatlıkla her yerde bulunabilseydi, o zaman şu andaki gibi bir değere sahip olmayacaktı. Ama yıllarca yer altında bekleyerek saf karbona dönüştüğünden ve nadir bulunduğundan dolayı değerlidir. Aynı şekilde, inciyi ele alırsak, inci bir zamanlar bir kum parçasından başka bir şey değildi. Bir midyenin içinde yıllarca hapsolup bekledikten sonra inciye dönüşür, yani riyazet çeker (tapas’ta bulunur, çile çeker). Tapas (riyazet ya da çile çekmek), aynı şekilde insanı olgunlaştırarak onu değerli yapar; onu pahabiçilmez bir inciye, bir elmasa dönüştürür. Çile kişiyi nasıl olgunlaştırır? Vücudunuzu geliştirmek istediğinizde, her gün antrenmana gider ve saatlerce çalışırsınız. Antrenman esnasında ter döker, zorlanır, yorulursunuz. İdman yapmadığınız zamanlarda da beslenme gibi başka birçok kurala dikkat edersiniz. Belirli bir süre sonra da bu çabalarınız, sağlıklı, güzel ve şekilli bir vücutla sonuçlanır. Aynı şekilde, manevi yolda ilerleyen öğrenciyi olgunluk mertebesine getirmek için guru, pir, mürşit (manevi öğretmen) öğrencisinden bazı kuralları izlemesini ister ve onu değişik durumlara sokar. Bu şekilde, tıpkı demircinin bir çelik parçasını döverek, onu samuray kılıcına dönüştürmesi gibi, guru da öğrencisinin üzerinde değişik şekillerde çalışarak içindeki cevheri ortaya çıkarır. İçindeki cevher ruhtur ve ruh saf, olgun, bilgili, güçlü, vecd doludur, fakat şu anda üzerindeki kirlilikler, onun tam ihtişamıyla parlamasına engel olur. Çile de bu kirlilikleri, örtüleri kaldırır. Çilenin felsefesi budur. Bu nedenle meditasyon (tefekkür), zikir (japa), nefes egzersizleri (pranayama), fiziksel pozisyon ve hareketler (asanalar) ve başka birçok yöntem mevcuttur. Tüm bu kuralları izlemek, manevi yola yeni başlayan biri için zor gelebilir; tıpkı ilk gün spor salonuna giden birinin çalışma esnasında gereğinden fazla zorlanması ve ardından da tüm kaslarının ağrıması gibi. Maneviyata girmekle, kişi çile çekme sürecine de girmiş olur, çünkü milyonlarca kez bu dünyaya gelip gitmek, üzerindeki kir tabakasının daha da kalınlaşmasına neden olmuştur. Şimdi, bu tabakayı kaldırma, temizleme zamanı geldiğinde de kişi acı çeker. Evet, acı çekerek beden ve zihnini arındırır ve arındıkça, acıları da azalır. Bu şekilde kural kural olmaktan, çile de çile olmaktan çıkar. Tıpkı sigaraya bağlı olan birinin sigarayı bırakmaya çalışırken acı ve ıstıraplı bir süreçten geçmesi ve ona olan bağlılığını yok edince acı çekmemesi gibi. Sizi başarıya götüren, tüm kirliliklerinizden arındıran, olgunlaştıran, yani sizi her yönden güçlendiren çiledir. Gidin fiziksel, zihinsel ve ruhsal açıdan güçlenin, uygun konuma gelin! Ancak o zaman sizin için çile gibi görünen şeyler çile olmaktan çıkacak ve nektara dönüşecektir. Olgunlaşmamışsanız, çile şarttır. Olgunlaştıktan sonra çile şart değildir.