KIYASLAMAYIN!

Yayın Tarihi : 12-04-2010 13:15
Neden kıyaslayalım ki? Herkesin Tanrı tarafından bir ve benzersiz yaratıldığı şu evrende kıyaslamak neden? Herkesin eşsiz dizayn edildiğini gördüğümüz şu doğada kimi neyle kıyaslayabiliriz ki? Hiçkimse diğerlerinden, başkalarından daha üstün değildir. Hiçkimse patron ya da işçi değildir. Hepimiz birbirimize eşitiz ve her şey de birbirine eşittir. Bir düşünün, defalarca kez, kendimizi bir kişinin yanında ya da adım attığımız herhangi bir ortamda inanılmaz bir eksiklik duygusuyla sarmalanmış buluveririz. Yetersiz olduğumuz, o ortamdaki diğer insanlardan daha aşağı olduğumuz hissine kapılırız, hem de nedensiz. Kendimizi o ortama, duruma layık görmez, hiç hoş olmayan hislerle aşağılık kompleksine teslim oluruz. Tüm bu tuhaf ve kendimizi kötü hissettiren düşüncelerin, hislerin dayandığı tek bir temel vardır: kendimizi kıyaslamış ve çevreden daha düşük pozisyonda olduğumuza karar vermişizdir. Hiçbir zaman kıyaslamayalım. Tanrı herkesi eşit yarattı ve biz sadece davranışlarımız, eylemlerimiz nedeniyle bu noktadayız. Biz ancak ve ancak ne ektiysek onu biçmiş ve oluşturduklarımıza karşı aldığımız tepkiler sonucu içinde bulunduğumuz duruma düşmüşüz. Aslında ve özde hepimiz eşitiz, ama çevrede ve dışarıda farklıyız. Doğada ağaçlara bir göz atalım. Hiç kendisini bir başka ağaçla kıyaslayan ağaç gördünüz mü? Kısa ve narin olan ağaçlara göre kendisini uzun, heybetli, güçlü hisseden bir ağaç gördünüz mü? Bu tür hadiseleri doğada göremezsiniz. Daha aşağı alemler olarak kabul ettiğimiz hayvanlar aleminde de bu tip bir duruma rastlamak olanaksızdır. O zaman biz neden kendimizi başkalarıyla kıyaslıyoruz ki? Herkesin kendine göre bir değeri vardır ve herkes kendine has özelliklere sahiptir. Hepimiz birer şaheserdir. Ve Tanrı hiçbir canlı varlığı bir diğerleriyle aynı yaratmamıştır. Dünyada bir ağacın yaprağına ne kadar ihtiyaç varsa büyük bir yıldıza da o kadar ihtiyaç var. Bir işçi ne kadar gerekliyse bu evrende, bir lider de o kadar! Kıyaslama ortadan kalktığında, alt ve üst kavramları da ortadan kalkar. O zaman sadece siz kalırsınız, siz... Etrafınıza alıcı gözlerle bir bakın. Her varlık nasıl da birbirine muhtaç ve nasıl hepberaber mükemmeli oluşturuyor, birbirlerini tamamlıyorlar. Tıpkı gecenin gündüze, gündüzün geceye muhtaç olduğu ve birbirlerini takip ederek bütünü teşkil ettikleri gibi. Hiçkimse bir diğerinden üstün ya da aşağıda değildir, çünkü her şey mükemmel, kusursuz ve benzersiz bir şekilde yaratılmıştır. Eğer her gün karşınızda secde etsem, ve size ne kadar önemli olduğunuzu hatırlatsam, bir şey fark eder mi? Buna hiç gerek yoktur. Siz olmanız gereken yerdesiniz. Size saygı gösterildiğinde, ne yerinizden bir santimetre yükselirsiniz ne de ben yerimden bir santimetre aşağı inerim. Herkes mevcut olduğu haliyle, olduğu yerde durmaya devam eder. Eğer bir kişi diğerlerinden üstün olmak isterse, o zaman doğa kurallarını alt etmeye niyet etmiş olur ve bu yolda sürekli çatışma halinde enerji tüketmeye başlamıştır bile. Oysa kendisini bilen bir kişi, bu tür oyunlardan muhakkak ki uzak duracak ve bu tür işlerle oyalanmayacaktır. Yapmamız gereken tek şey şudur: sözcüklerin içindeki sessizliğe dalmak. Ancak o sessizliğin derinlerinde aldığınız her nefesin arasındaki mesafeyi, boşluğu deneyimleyebilirsiniz ki bu pahabiçilmez bir hazinedir. Bu deneyim yeniden doğuştur. Manevi bir doğuş. Bu bilinç kutsaldır.