BİLGİ AKIŞI (BÖLÜM 2)

Yayın Tarihi : 03-05-2010 16:39
Geçen hafta duyu organlarının süzgecinden geçen bilginin, ikinci engele, zihne takıldığını söylemiştik. Şimdi bu konuyu biraz açalım. Zihnin değişik özellikleri vardır. Bir tanesi, zihin bir konuya tek bir açıdan bakar, aynı anda değişik açılardan bakamaz. Bunu size bir örnekle açıklayayım. Elinize bir defter alın. Defterin ön yüzüne baktığınızda arkasını göremezsiniz. Öyle değil mi? Çünkü gözler sadece belirli bir alanı görebilir. Zihin de böyledir, yarımdır. Sadece düz ve tek bir açıdan bakar, yani bir konuya aynı anda değişik açılardan bakamaz. Dolayısıyla tek taraflı gördüğü için de göremediği tarafı otomatik olarak reddeder. Taraf tutmalarımızın, bildiklerimize sıkıca tutunmamızın nedeni de budur. Zihin, sadece kendisine daha önce verilmiş olan bilgileri kabul eder; bildiklerine zıt gelenleri de otomatik olarak reddeder. Gördüğünüz gibi, zihin her zaman yarımdır, bu nedenle verdiği kararlar da yarımdır, gördüğü şeyler de yarımdır, tecrübe ettiği şeyler de yarımdır... Neye inanırsanız inanın, biliniz ki tüm bu inandığınız şeyler gerçeğin yarısıdır; bildiklerinizin tümü gerçeğin yarısıdır. Ve şunu da bilmelisiniz ki, başka bir gerçek daha vardır - tüm bildiklerinize, gördüklerinize, inandıklarınıza tam terstir, 180 derece ters. Bizler aynı anda her iki yönü de görmeli, tecrübe etmeli, duymalı, inanmalıyız.... Ancak o zaman zihnimiz tam olacaktır. Aksi takdirde, her zaman huzurumuz, bilgimiz, zenginliğimiz, mutluluğumuz, hatta acılarımız bile yarım kalacaktır. Evet, zihin bu şekilde beş duyu organından gelen bilgiyi kendisinden daha güçlü ve derin olan şuura aktarır. Şuur, da kendi kriterleri doğrultusunda gelen bilgileri değerlendirir. Güzel, hoşuna giden şeyleri alır, işine gelmeyenleri ise atar. Ve geriye kalan bilgiyi de kendisinden daha güçlü olan akla aktarır. Akıl da aynı şekilde o bilgileri alır ve tekrar süzer, bu bilgiyi yine kesip budar ve daha içeriye, egoya aktarır. Ego da aynı şekilde hoşuna gitmeyen, kendisine dokunan kısımları silip atar. Eee, şimdi ne oldu? Başlangıçtaki bilgiden geriye ne kaldı? İşte bu şekilde, dıştan içe giren ve şelale gibi akan bilgiden sadece birkaç damla bizlere ulaşır. Fakat anlatmış olduğum akıştan çok daha güçlü ve zıt yönde hareket eden bir akış daha vardır. Ama ne yazık ki saymış olduğum tüm bu süzgeçler – beş duyu organı, zihin, şuur, akıl ve ego - aynı zamanda bilgili olan ruhun etrafına bir de duvar örer ve onun konuşmasına, gerçek bilgiyi aktarmasına engel olur. Çünkü “Ruh sessizlikte konuşur”. İşte bu nedenle de tüm bu süzgeçleri ortadan kaldırmalı, zihinden gelen sesleri susturmalı, egoyu devre dışı bırakmalı, duyuları doğru yönde kullanmalıyız. Ancak tüm duvar ve engeller, meditasyon yolu ile kaldırıldığında ruh konuşacak ve gerçek bilgiyi bize aktaracaktır.