RÜYA: ZİHNİN RAHATLAMA MEKANİZMASI!

Yayın Tarihi : 14-10-2012 00:10
Rüya var olmayan, hayali bir olgudur. Zihnin ürünüdür. Psikologlar ve psikiyatristler bu karmaşık mekanizmanın gerekliliğinden bahseder. Rüyanın olmadığı durumlarda kişide zihinsel dengesizliklerin ortaya çıkabileceğini söylerler. Araştırma ve deneylerle bu savlarını destekleyip ispatlarlar. Rüyanın tarafını tutup rüya yorumları üzerine odaklananlar da vardır. Peki ama var olmayan, hayali bir şeyin yorumu nasıl olabilir? Evet, olabilir... ama olmayabilir de. Bu konuyla ilgili kafanızdaki çeşitli soru işaretlerini gidermek için ilk olarak neden rüya gördüğümüzü anlamaya çalışmakla başlayalım. Rüya görmek zihnin binlerce mekanizmasından sadece bir tanesidir. Zihin neden böyle bir yola başvurduğu ise merak konusudur. Günlük yaşantımızda birçok istek ve arzu oluştururuz. Bazılarını gerçekleştirir, bazılarını gerçekleştiremeyiz. Hatta bazılarını gerçekleştirmek mümkün değilmiş gibi görünür. Zaman zaman istediğimiz şekilde zevk ve haz alamadığımız (yani tam anlamıyla doyuma ulaşamadığımız) durumlar içerisine düşeriz. Yani hazlar ve keyifler eksik yaşanır, olayların, kişilerin tadı damağımızda kalır. Bu çeşit eksiklikleri telafi etmek için zihin hemen imdadınıza yetişir. Akşamları uyuduğunuzda, rüya görmenizi sağlayarak, o hazları ve zevkleri size yaşatır. Rüyalarınızda gerçek hayatta elde edemediklerinize ulaşmışsınız gibi hissedersiniz. Yani zihniniz, günlük yaşantınızda yaşayamadığınız şeyleri rüyanızda gerçekleşmiş gibi göstererek, bu şekilde size psikolojik rahatlama sağlar. Psikologların rüya konusunda onayladıkları nokta da işte budur. [resim=20121014resim-185609F7][/resim] Değişik nedenlerle ulaşamadığınız kişiler ya da olaylar, gidemediğiniz yerler, elde edemediğiniz nesneler, yaşayamadığınız olaylar vardır hayatınızda. Örneğin; iş yerinizde patronunuzla bir olay yaşar ve olay esnasında içinizden geldiği gibi cevap veremezsiniz. Konumunuz size engel olur. Rüyanızda söz konusu olay zihninizde tekrar canlanır ama bu sefer kendinizi engellemez, istediğiniz şekilde cevap verir ve böylece kendinizi rahatlatırsınız. Şimdi başka bir örnek verelim. Farz edelim ki, birlikte olmak istediğiniz biri var. Fakat değişik nedenlerden dolayı birlikte olmanızın imkanı yok. İşte bu tip durumlarda, sizi rahatlatmak için zihniniz devreye girer. Gece uyurken rüyanızda o kişiyle birlikte olmanızı sağlar ve bu da sizi rahatlatır. Rüyanızı dinleyen yorumcu ise sevdiğiniz kişiyle bir araya gelemediğinizi söyleyecektir. Bu yorum, zihin açısından doğrudur. Ama ruhsal açıdan baktığımızda rüya yorumlarını sorgulamak gerekir. Gerçek olmayan hayali bir şeyin yorumu nasıl olabilir ki? Bazı rüyaların hayalin ötesine geçerek bir süre sonra gerçek hayatta gerçekleştiğini söyleyebilirsiniz. Evet, bu doğrudur. Bazı rüyalar gerçekleşir. Bu durumu anlayabilmeniz için bilincin rüya konumundaki seviyelerinden bahsetmeliyim. Dört seviye mevcuttur. Rüya durumunda iken bilinç bu konumlardan birinde yer alır. Birinci basamakta, bilinç duyular üzerinde konsantre olur. Rahat bir şekilde yere uzanmış birini düşünün. Bu kişi, gözleri kapalı olmasına rağmen, uyku halinde değildir ve etrafında olup biten her şeyin farkındadır. Kokuları algılayabilir, sesleri duyabilir, ona dokunuşunuzu fark eder vs. Bilinç duyular üzerinde konsantre olduğundan dolayı, kişi, duyuların aktardığı mesajları yakalar. İkinci basamak biraz daha derindir. Bu, her gece rüyadayken yaşadığımız durumdur. Burada bilinç zihnin yanındadır. Yukarıda da açıkladığım gibi, kişinin rüya görerek günlük yaşantısında deneyimleyemediği eksik tecrübeleri tamamlayarak ya da onu etkileyen olayları tekrar görerek zihinsel bakımdan kendisini rahatlattığı durumdur. Daha derine indiğimizde, bilincin şuurun üzerinde odaklandığını görürüz. Şuur, zihinle kıyaslandığında, daha saf ve güçlüdür. Örneğin zihin size hırsızlık yapmanızı söylerken, şuurunuz size bunun yanlış olduğunu söyleyerek sizi bunu yapmaktan alıkoyar. Dolayısıyla, bu basamakta rüyalar manevidir; kişi iyilik modundadır, rüyasında kutsal kişileri, azizleri görür vs. Bundan daha da derin bir konum olan dördüncü basamakta, bilinç ruh üzerinde konsantre olur. Peki, ruh hangi özelliğe sahiptir? O her zaman var olandır, ebedidir. Her zaman var olan bir şey için ise zaman kavramı anlamsızdır. Bu kavram sadece beden ve zihin için önem taşır. Beden ve zihin için dün, bugün ve yarın vardır çünkü onlar (beden ve zihin) yok olandır. Ama her zaman var olan ruh için bunlar anlamsızdır. Ben her zaman vardım, varım ve var olmaya devam edeceğim; sonsuza kadar... Nasıl ki Tanrı da her zaman vardı, var ve var olmaya devam edecek... Bu dördüncü basamakta, bilinç ruhun yanındadır. Ruh her şeyi bilen olduğundan dolayı, rüyamızda geçmişte olup bitenleri ya da gelecekte olacakları görmeniz mümkündür. Yani eğer rüyanızda bir kişinin öldüğünü görür ve bir kaç hafta sonra da olayların rüyanızdaki ile aynı şekilde geliştiğini duyarsanız şaşırmayın. Rüyanızda bilinciniz ruhun yanına gitmiştir. Nadir de olsa bazen böyle bir deneyim yaşayabilirsiniz. Geçmişte olup bitenleri görmenizin ya da gerçekleşecek olaylardan önceden haberdar olmanızın nedeni de ruhun içinde bulunduğu bu farklı “zaman” olgusudur. Şimdiki durumumuza baktığımızda ise her şeyi bilen varlıklar olan bizlerin ne kadar da aciz olduğunu görüyoruz. Bir sonraki anda bile neyle karşılaşacağımıza dair en ufak bir fikrimiz bile yok. Büyük bir rüyanın içinde kaybolduk... Peki, içinde kaybolduğumuz bu içinden çıkılmaz rüya da ne? Bu ilginç konudan bir sonraki yazımda bahsedeceğim. [resim=20121014resim-185609G6][/resim]