BİLDİĞİNİZİN AKSİNE BU DÜNYA DA RÜYADIR!

Yayın Tarihi : 31-10-2012 13:30
Spiritüel öğretileri konu alan birçok kaynak var. Bu örneklerin çoğunda, maddi dünyanın "büyük bir rüya" olduğundan bahsedilir. Peki, bu dünyayı "rüya" olarak tanımlamakla ne söylenmek istenir? Bu konuya açıklık getirmek şartmış gibi görünüyor. Genel kanı, hayali olanın rüya olduğudur. Uyanık iken yaşadıklarımız ise bizim için gerçek gibi görünür. O halde gerçek mutluluk ve acılarımıza nasıl hayali diyebiliriz ki? Gerçek olan bir şeyi rüya diye tanımlamak ne kadar doğru olur? Bu konuyu anlamak için bilinç konusunu daha yakından incelemeliyiz. Bilincin üç boyutu var: 1. Uyku ve uykudaki rüya hali; 2. Uyanıklık hali; 3. Süper bilinç hali. [resim=20121031resim-185618F6][/resim] Genel olarak baktığımızda, bizler sadece ilk iki durumu, 'uyku ve uykudaki rüya' halini ve uyandığımızdaki 'uyanıklık halini' deneyimledik ve deneyimliyoruz. Süper bilinç haline hiç ulaşamadığımızdan (ve dolayısıyla bu hali deneyimlemediğimizden dolayı), bu konum hakkında en ufak bir fikrimiz bile yok. Halbuki maddi dünyanın rüya olduğunu anlamak ve idrak etmek için kişi, bu bilinç durumunu tecrübe etmiş olmalıdır. Şimdi deneyimlediğimiz ilk iki durumu inceleyerek üçüncü bilinç durumuyla ilgili biraz fikir sahibi olmaya çalışalım. Kişi rüya görürken, etrafında olup bitenlerin farkında olmamasını bir kenara bırakın, kendisiyle ilgili en temel bilgileri bile unutur. Cinsiyetini, ismini, nerede yaşadığını, mesleğini, yaşını bile bilmez... Kişi, gerçek kimliğine dair tüm bağlantılarının hemen hemen hepsini koparmış ve bambaşka bir boyutta, bambaşka biri olmuştur. Kişinin rüyasında gördükleri, gerçeği olur. Bu nedenle rüyasında peşinde onu öldürmek için koşan birini gördüğünde korkar ya da para kazandığını gördüğünde mutluluktan havalara uçar. Bazen de kanatları olmadığı halde kendisini bir kuş olarak görüp uçar... Zihin uykuda gördüklerimizi işte bize bu kadar gerçekmiş gibi gösterir. Öyle ki bazen kendimizi tuvalette sanıp uyandığımızda yatağımızı ıslak bulabilir, ya da gördüğümüz kabus terlememize, kalp atışımızın yükselmesine neden olabilir. Bazen de seviştiğimizi görür ve orgazm oluruz ya da sevgilimizin bizi aldattığını görüp ağlarız... Fakat uyandığımızda tüm bunların rüya olduğunu, uzaktan yakından gerçekle alakası olmadığını anlarız. Uykudayken gördüğümüz rüyanın, uyandıktan sonra gerçek olmadığını anladığımız gibi, aynı şekilde şu andaki uyanıklık halimizin de, süper bilinç durumuna geçtiğinizde (samadhi, uyanış, aydınlanma, ermişlik, buddha konumu) bir rüya olduğunu anlarsınız. Yani şu anda, uyanık iken "rüya" görmekteyiz. Bu rüyamızda evleniyor, ayrılıyor, çocuk, araba ya da ev sahibi oluyoruz; acı çekiyor ya da çeşitli mutluluklar yaşıyoruz... Hepsi büyük bir rüyanın parçası. Şu an bu satırları okuyup anlamaya çalışıyorsunuz, öyle değil mi? İşte tam bu an bile bir rüyadır. Her şey rüya... Şu andaki bilinç durumunuzla bunu anlamanızın imkanı yoktur. Nasıl ki uykuda iken rüya gördüğünüzde gördüklerinizin rüya olduğunu anlamanızın imkanı olmaması gibi işte aynı şekilde bu dünyanın bir hayal olduğunu da anlamanız imkansız. Bu idrak, ancak bilincinizi süper bilinç konumuna (samadhi, aydınlanma, ermişlik, nirvana, uyanış, buddha) çektiğinizde mümkün olabilir. Uykudan kalktığınızda, yaşadıklarınızın rüya olduğunu görmeniz gibi, süper bilinç konumunda da bu dünyadaki her şeyin büyük bir rüya olduğunu anlayacaksınız. Dolayısıyla, bu dünyanın hayal ya da rüya olduğunu idrak etmek bilincimize bağlıdır. Bilinç en üst seviyeye ulaştığında, gerçek kimliğimizi görecek ve aslımızın şu andaki sahte kimliğinizden çok çok daha farklı olduğunu anlayacaksınız. Yoga'nın ve diğer tüm yolların, dinlerin, felsefelerin nihai hedefi de budur; daha bilinçli olmanızı sağlamak (Bu konuda "BİLİNÇ (1)" ve "BİLİNÇ (2)" yazılarına bk.) ve sizi gerçek dünyanızla tanıştırmak. Bu konuda gelecek yazımda size daha derin ve çarpıcı bilgiler aktaracağım. Siz de bu sırada, gelecek yazıma kadar bu konuyu iyice düşünüp anlamaya çalışın.