Herkes doğmak, yaşlanmak, hastalanmak ve bir gün de bu dünyayı terk etmek zorunda kalacaktır. Doğumla ilk gözyaşımızı dökeriz ve buna hayatımız boyunca devam ederiz. (Gelecek yazılarımda neden doğumun, yaşlılığın, hastalığın ve ölümün acı olduğunu detaylarıyla açıklayacağım) Şaşırtıcı bir gerçek daha... Ne bu doğum, ne bu ölüm, ne de bu yaşam; hiçbiri gerçek değildir. Neden mi? Çünkü eğer bu doğum gerçek olsaydı, o zaman sonsuza dek yaşıyor olmalıydık, ölmemeliydik. Ve eğer ölüm gerçek olsaydı, o zaman sonsuza dek yok olmamız gerekirdi. Ama biliyoruz ki, şimdiye kadar sayısız yaşantılar harcadık, değişik bedenler alarak tekrar ve tekrar doğum aldık ve doğmaya da devam edeceğiz. O zaman bu ölüm de gerçek değildir. Doğum ve ölüm arasında süren bu yaşama gelince; o da gerçek değil. Çünkü eğer gerçek olsaydı, yaşantımızın sonsuza dek sürmesi gerekirdi. Ölüm diye bir şey olmamalıydı. Öyle değil mi? Ama bir gün öleceğimizi biliyoruz. Yani bu da yalan. Dolayısıyla, ne bu doğum gerçek, ne bu yaşam gerçek, ne de bu ölüm gerçektir. O zaman hep bu dünyaya gelelim gidelim dörtnala hey... Dostlarım, gerçek yaşamın peşinde olalım. Orada ne doğum var, ne de ölüm! Sonsuz yaşamın tadına ancak orada varırız! [resim=20121129resim-132730D7][/resim]