Türkiye'de en sık görülen tür meme kanseri oldu! Sebebi yanlış beslenme

Kanser hastalığı her gün binlerce can alıyor. Gün geçtikçe daha da yaygın hale gelen kanser hastalığı çağımızın en büyük sağlık sorunlarından biri haline geldi. Yapılan son araştırmalara göre meme kanseri en sık görülen kanser türü oldu.

Türkiye'de en sık görülen tür meme kanseri oldu! Sebebi yanlış beslenme
YAŞAM
Yayın Tarihi : 13-10-2023 21:00

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, son dönemde yapılan araştırmaların alarm veren sonuçlarını açıkladı: Meme kanseri, tüm kanser türleri arasında birinci sıraya yükseldi. Bu gelişme, uzmanları ve toplumu oldukça kaygılandırırken, altında yatan sebepler ve alınması gereken önlemler masaya yatırılıyor. Bakan Koca, meme kanserinin toplamda tüm kanserlerin yüzde 11.7'sini oluşturduğunu, bu durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.

Kadınlarda en sık rastlanan kanser türü olan meme kanseri, aynı zamanda en yüksek ölüm oranına sahip. Fakat bu sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde de önemli bir sağlık sorunu. Türkiye Meme Vakfı Başkanı Dr. Can Gürbüz, bu konuda önemli bilgiler paylaştı. Dr. Gürbüz, 40 yaş altı kadınlar arasında meme kanserine rastlanma sıklığının Avrupa'da birinci sırada olduğumuzu belirtti.

Sağlık ve beslenme uzmanları, meme kanseri vakalarındaki bu artışın temel sebeplerinden biri olarak yanlış beslenme ve kilo artışını işaret ediyorlar. Gürbüz, toplumda kilolu kadın oranının oldukça yüksek olduğuna, neredeyse dört kadından birinin kilolu olduğuna dikkat çekiyor. Bu durum, bilinçli beslenme ve düzenli egzersizin önemini bir kez daha gündeme getiriyor.

Dr. Gürbüz, kilonun meme kanserindeki en önemli faktörlerden biri olduğunu belirtirken, beslenmenin de kanser riskini doğrudan etkileyen bir faktör olduğunu vurguladı. Şeker içeren içecekler ve yiyecekler gibi yanlış beslenme alışkanlıklarının meme kanseri riskini ciddi anlamda arttırdığını ifade etti. Ancak kilo ve beslenme, tetikleyici faktörler arasında yalnız değil.

Bilinçli beslenme, egzersiz, düzenli doktor kontrolleri ve erken teşhis, meme kanseriyle mücadelede kilit noktalar olarak öne çıkıyor. Uzmanlar, genel sağlık durumunu kontrol altında tutmak ve risk faktörlerini minimize etmek adına bu adımların hayati öneme sahip olduğunu vurguluyorlar. Özellikle aile geçmişinde meme kanseri öyküsü olan kişilerin, bu konuda daha dikkatli ve bilinçli olmaları gerekiyor.

Birleşik bir toplum olarak, bu mücadelede elbirliği içinde olmak ve meme kanseri konusunda farkındalığı artırmak büyük önem taşıyor. Çünkü sağlıklı bir toplum, sağlıklı bireylerle mümkün olacak ve bu bireyler, sağlıklı yaşam tarzları ve bilinçli tercihleri ile topluma yön verecekler.

Kısacası, meme kanseri ile mücadelede bilinçli toplum ve bilinçli bireylerin rolü hayati önem taşıyor. Sağlığımızın kıymetini bilmek ve ona göre hareket etmek, sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de fark yaratacak adımlar olacaktır. Sağlık Bakanı Koca ve Dr. Gürbüz’ün de vurguladığı gibi, önlemler ve farkındalık, bu savaşta en önemli silahımız.

Her 5 meme kanseri vakasının birinin 40 yaşın altındaki kadınlarda görüldüğü, günümüzde birçok uzmana göre, bir tehlike çanı olarak kabul ediliyor. Bu istatistikler, özellikle genç kadınlar arasında erken yaşta meme kanseri oranlarının yükseldiğini, ve dolayısıyla tedavinin etkisinin değiştiğini işaret ediyor. Türkiye'deki uzmanlar, Avrupa genelinde bu konuda birinci sırada olduğumuzu ve her hafta bir veya iki kişiye meme kanseri teşhisi koyduklarını belirtiyor.

35 yaşından sonra, uzmanlar her sene meme muayenesi ve ultrason önerirken; 40 yaşından sonra her yıl mamografi ve ultrasonun önemine vurgu yapıyorlar. Erken teşhisin, kanserli hücrenin dağılmaması açısından son derece kritik olduğu bilinen bir gerçek. Çünkü erken teşhis, tedavi süreçlerinin daha başarılı ve daha az invaziv olmasına olanak sağlıyor.

Kemoterapi sürecindeki meme kanserli hastalara ise belirli gıdaların tüketilmemesi gerektiği konusunda uyarılar yapılıyor. Örneğin, kemoterapi alan hastaların greyfurt yememesi gerekiyor. Çünkü bu meyve, kemoterapinin etkinliğini azaltabiliyor. Ayrıca, takip döneminde olanlar ile östrojen hormonuna duyarlı tümörü bulunanlar da keten tohumu ve soya ürünlerinden kaçınmalı.

Alternatif Beslenme Tarzı ile Riskler Azaltılabilir mi?

Meme kanseri riskini artıran faktörler arasında ateşle temas eden et ürünleri, katkı maddesi kullanılmış gıdalar ve obeziteye yol açabilecek aşırı beslenme tarzı gibi unsurlar yer alıyor. Uzmanlar, bu riski azaltmak adına Akdeniz tipi beslenmeyi öneriyorlar. Akdeniz diyeti, bol sebze, meyve, tam tahıl ve sağlıklı yağlar içeriyor ve genel olarak sağlıklı bir yaşam tarzını destekleyici olarak kabul ediliyor.

Özellikle obezitenin, meme kanseri riskini artırabilecek bir faktör olduğu konusunda bilim insanları hemfikir. Obezitenin, vücutta iltihaplanmayı ve östrojen üretimini artırabileceği ve bunların da meme kanseri riskini yükseltebileceği düşünülüyor. Bu yüzden, sağlıklı bir vücut ağırlığına ulaşmak ve korumak, kanseri önleme stratejisinin önemli bir parçası olabilir.

Sonuç olarak, meme kanseri ile mücadelede bireylerin rolü büyük. Kendi sağlığımıza sahip çıkmak, düzenli taramalardan geçmek ve sağlıklı yaşam tarzını benimsemek, bu alandaki savaşımızda bize yardımcı olacaktır. Unutmayın, erken teşhis hayat kurtarır ve sağlıklı yaşam, sağlıklı yarınlar demektir.

Her On Kadından Biri ve Meme Kanseri

Her on kadından birinin meme kanseri riski taşıdığı, günümüzde pek çok kadın için kaçınılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi Genel Cerrahi Bölümünden Op. Dr. Aygün Yıldız, bu konuda dikkat çekici açıklamalarda bulundu ve önleyici yöntemlere vurgu yaptı. Yıldız, özellikle ailede meme kanseri öyküsü bulunan bireylerin risk faktörünün daha da arttığını belirtti.

Meme kanseri riskini azaltmanın yollarından biri olarak fiziksel aktiviteleri arttırmak gösteriliyor. Dr. Yıldız, jimnastik yapan kadınlar arasında meme kanseri riskinin azaldığına dair yapılan araştırmaları örnek verdi. Beslenme düzeninin de bu risk üzerinde belirleyici bir rol oynadığını ifade etti ve “Doğru beslenme ile kilo almayarak meme kanseri riskini azaltmış oluruz.” şeklinde konuştu.

Balık, soya, baklagiller, kuruyemişler (badem, ceviz, yer fıstığı) ve C vitamini açısından zengin meyve ve çiğ sebzelerin tüketimi, sağlıklı bir beslenme rutini oluşturarak meme kanseri riskini azaltma potansiyeli taşıyor. Öte yandan işlenmiş gıdalar, şekerli içecekler, aşırı kırmızı et ve aşırı alkol tüketiminin hem kilo alımına neden olduğu hem de meme kanseri riskini arttırdığı belirtiliyor. Dr. Yıldız'a göre sağlıklı beslenme ve kilo kontrolü ile meme kanseri riskini yüzde 30-35 oranında düşürmek mümkün.

Önleyici Tedbirler ve Erken Teşhisin Önemi

Risk faktörlerinin bilincinde olmak ve alınacak önleyici önlemlerle bu riski minimize etmek, her kadının sağlığını koruma noktasında atacağı önemli adımlardan biridir. Dr. Yıldız’ın vurguladığı gibi, doğru ve dengeli beslenme stratejileri ile bu riski azaltmak elimizde. Yine de, unutulmamalıdır ki, düzenli kontroller ve erken teşhis, meme kanseri ile mücadelede en güçlü silahtır. Çünkü erken evrede teşhis edilen kanser, tedavi edilme olasılığı çok daha yüksektir.

Meme kanseri, kadınlar için önemli bir tehdit unsuru oluştururken, bu hastalığa karşı geliştirilen bilinç ve alınan önlemler, erken teşhisi mümkün kılarak, tedavi sürecini olumlu yönde etkiliyor. Hastalığın ilk aşamalarında yakalanması, tedavi başarısını ciddi ölçüde artırırken, hayat kurtarıcı bir rol oynuyor. Meme kanserine karşı farkındalık, sadece hasta ve hasta yakınları için değil, toplum geneli için de hayati bir öneme sahiptir.

Kadınlar için meme kanseriyle mücadelede ilk adım, kendi vücutlarını tanımaktan geçer. Bu bağlamda, doktorlardan öğrenilecek muayene teknikleri ve düzenli olarak ayda bir kez yapılacak öz-muayene oldukça değerlidir. Özellikle adet bitiminden sonraki 3-5 gün içinde gerçekleştirilecek bu öz-muayene, olası anormalliklerin erken safhada fark edilmesini sağlar.

Öz-muayenenin, bir kadının kendi vücudunu daha yakından tanımasını, olası değişimleri ve riskleri erken dönemde fark etmesini sağlaması bakımından kritik bir öneme sahiptir. Ancak bu adım, erken teşhisin yalnızca ilk basamağıdır ve düzenli tıbbi kontrollerin yerini tutmaz.

Öz-muayene ile desteklenen diğer bir önemli adım da, düzenli mamografi ve meme ultrasonu kontrolleridir. Bu tür tıbbi kontroller, özellikle belli bir yaştan sonra ve/veya aile geçmişinde meme kanseri öyküsü olan kadınlar için hayati öneme sahiptir. Uzmanlar, düzenli taramaların ve kontrollerin, kanserli hücrelerin zamanında fark edilmesini sağlayarak, tedavi süreçlerinin daha etkili ve başarılı olmasına olanak tanıdığını vurguluyor.

Meme kanseri, erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilirliği yüksek bir kanser türüdür. Dolayısıyla, bu yolla alınacak basit önlemler ve bilinçli hareket etmek, kadınların bu konuda güçlenmelerine ve sağlıklarını koruma adına atmış oldukları kritik adımlar olacaktır. Sağlıklı bir yaşam, erken teşhis ve bilinçli bireyler, meme kanseri ile mücadelede önemli unsurlardır ve toplumun bu konudaki farkındalığı, kitlelerin sağlığı açısından son derece kritiktir.