Tolga Atalay: Gecce ödüllerini dört gözle bekliyorum!

Executive Chef / Konsept Danışmanı Tolga Atalay “Gecce ödüllerini yerli malı diye yarım ağızla beğenirken,  Michelin sonrası Gecce ödüllerinin daha sahipli yönetildiğini, heyecan ve yüksek enerjili geçtiğini ve marka atlama paylarının ne kadar daha az olduğunu anladım. Gecce ödüllerini bu sebepten dolayı canı gönülden tekrar tebrik ediyor ve dört gözle bu yılkini bekliyorum.” dedi. İşte detaylar...

Tolga Atalay: Gecce ödüllerini dört gözle bekliyorum!
YAŞAM
Yayın Tarihi : 02-11-2022 12:07

Executive Chef / Konsept Danışmanı Tolga Atalay, Pause Dergisi için kaleme aldığı "Aşkım Michelin, yapma! Olmaz!" başlıklı yazısında Gecce Mekan Ödülleri'nden de söz etti. İşte Tolga Atalay'ın yazısından o bölüm:
 

Gelelim Michelin Türkiye’ye…

Türkiye’ye gelecekleri bilgisini şans eseri ilk öğrenenlerdenim, nasıl mı? Söylemem o sır… Heyecan sardı beni hatta tüm ailemi. Bu yaz küçük oğlumu da Palermo’da bir dostumun tek yıldızlı Michelin’ine götürdüm yani geleneği bozmadım. Michelin Türkiye’de büyük heyecan. Bir hafta kala bana davetiye gelmedi. Kurt düştü içime, ya dedim nasıl yani. Ben 24 yıldır danışmanlık yapıyorum, 320 ayrı işletmeyi 7 kıtada kurmuşum. 4 ayrı dergide 9 yıldır farklı dönemlerde yazıyorum. Beni nasıl atlarlar, ben nasıl o kırmızılar içinde beyaz meleklerin gülümseyeceği geceyi kaçırırım. Bu olamaz. Bir iki yakın hukukum olan dostumu aradım. Baktım ki dostluk üzeri bir olay olmuş bu gece,  nerede ise gitmememi kollar hale gelmişler. Aktif yazdığım Pause City i yani yazdığım dergimi aradım ve bana ‘Tolga bey sizlerin davetiyesi ulaşmak üzere olur mu öyle şey’ dediler. İşte bazen kim dost kim düşman adını koymakta zor velhasıl…

11 ekim gecesine geldik. Heyecan dorukta . Go Turkey in çok beğendiğim reklamları dönüyor salonun dev ekranlarında. Mekan Zorlu Etkinlik alanı. Kırmızı halı. Ben de gittim basın deskine,  aldım sarı kurdelamı ve hemen girdim salona. Baktım çok sevdiğim bir dünya chef ve sektör insanı giriyor salona. Ödüller başladı. Önsözde sunucu ile Michelin Genel Müdürünün ön provalı kağıt ile çalışılmış sohbetleri vardı. 5 Michelin kriterini  konuşurlarken ilk kriter olan ürün kalitesini keşke Türkçeye mutfak kalitesi olarak tercüme etmeseydi sunucumuz. Keşke Michelin bu işi 2 saat ön provalı bir iş olarak görmese ve gastronomi bilgisi yüksek bir uzman da sunucuya prova sürecinde eşlik etseydi. Hadi kabul ettik olabilir, heyecan ve dil sürçmesi olsun. Ödüller başlıyor, toplam 53 işletme 38 adet tavsiyeli nokta var. Sahnede karmaşık bir düzen ile sunuluyor.

Marka verip kimseyi zedelemek istemediğim için kategori olarak anlatayım.  4 defa ekranda ortalama 9 mekandan 38 mekanı sunuyorlar. 2  bistro çıkıyor tamam bekliyoruz bekliyoruz ama Batard , Apartman yok…Hay Allah şaka mı diyorum kendime. Ardından bir iki mekan daha çıkıyor; Hünkar lokantası yok, ardından 3 sushi’ci çıkıyor ama Dragon yok. Esnaf kebapçısı yani kebabı ortalama ama çorbası lahmacunu güçlü mekanlar vardır ya bunlardan en beğendiğim çıkıyor ama Develi, Başköşe, Fiko yok. Birkaç lokanta daha çıkıyor ama Hodan, Zennup, Muutto yok. Sonrasında bib gourmand’lar başlıyor. Bib gourmand’larda birkaç mekan olmaz ise olmaz derken, bakıyorum ki  onlar da yok. Yıldızlara geliyoruz ve genelinde doğru şekilde bir yıldız dağılımı yapılıyor ama nerede Casa lavanta, Chef Emre Şen?

 

Acaba jüriler doğru bir Urfa kebabının nasıl olması gerektiğini biliyorlar mı? Boğaz köprüsünü geçtiklerinde Asya kıtasının da İstanbul’un bir bölgesi olduğu bilgisini aldılar mı acaba derken Calypso balık ile Anadolu yakasını da bildiklerini anlıyorum. Böyle bir etkinlikte verilen 53 ödül içinde en çok ve adil dağıtılanın yıldızlandırma olduğunu görüyorum ki 5 adet yıldızlı işletmemiz tamamdır ve adreslerine gitmiştir. Bence yıldız ile alakalı karşı çıkan hiç bir farklı lobi veya bilirkişi yok. Fakat  son derece gayri ciddi, hakimiyetsiz ve bir turist kalabalığının 10 günlük tatilinde bilmediği bir gastronomiyi kendince derecelendirip çok zayıf bir rehber haline getirdiğini düşünüyorum çünkü düşünecek başka alternatif kalmıyor. Pardon bir tane daha alternatif var aslında; ilk yıl dudağa bal sürmek için belli bir miks yaparak piyasayı çalkalama olabilir ama ben bu çerçevede buna hadsizlik derim ki ona da Michelin gibi 120 yıllık bir müessesenin izin vereceğini düşünmüyorum. Yani gelip  bir imaj adına garip bir karma yaratıp bazı kişileri ve işletmeleri dikkate almamasını hadsizlik değil geri alıyorum terbiyesizlik olarak değerlendiriyorum, hatta değerlendiriyoruz, hatta inanılmaz bir kalabalık olarak değerlendiriyoruz bile diyebilirim. Ama dediğim gibi bu alternatif aklımda yok bile; sadece yetersiz sürede, biraz yönlendirme ve formatlar ile gerçekleşen bir süreç olmalı, yani kötünün iyisi diyelim…

Buradan şu çıkıyor Michelin yıldız dağıtmalı ve rehber işini bir daha gözden geçirmeli. Bilmediği bir kültür ve şehire geldiğinde, yerel birkaç kişiyi yanına takıp onların vizyonu, doğruları, menfaatleri ve en önemlisi bilmedikleri ile sınırlı kalmamalı diye düşünüyorum. Ne derler bilirsiniz, Kılavuzu Karga olanın hikayesini!!! Veya belki de orta Avrupa dışına çıkmamalı… En azından gelip yüksek gelirli bir mahallenin ortasındaki otelde kalıp oraya tavsiye yağdırıp ve “room service” hariç tüm satış noktalarını Michelinlendirip anlamsızlaşmamalı. Hangi baskı veya hangi sebepten olursa olsun buna inat etmeli hatta yetersiz keşif ve bilgi sahibiyse  bir yıl sonrasına ötelemeliydi. Bunlar ciddi işler, hele hele 120 yıllık bir yapıyı konuşuyorsak. Biz ilk yıl bunları atladık diye bir yaklaşım kabul edilemez . Neden mi, olamaz çünkü  bu ülkede 21 yıldır Gecce ödülleri var, samimiyetle Kenan Erçetingöz’ e geçen hafta yüz yüze dile getirdim şimdi de tekrarlıyorum. Gecce ödüllerini yerli malı diye yarım ağızla beğenirken,  Michelin sonrası Gecce ödüllerinin  daha sahipli yönetildiğini, heyecan ve yüksek enerjili geçtiğini ve marka atlama paylarının ne kadar daha az olduğunu anladım. Gecce ödüllerini bu sebepten dolayı canı gönülden tekrar tebrik ediyor ve dört gözle bu yılkini bekliyorum.