Ege bölgesi için kritik uyarı! Adeta cayır cayır yanacak

Türkiye'nin iklim değişikliklerine karşı hassasiyeti gün geçtikçe artıyor. Bu hassasiyetin en büyük nedenlerinden biri olan sıcaklık artışı, Ege Bölgesi'nde ciddi oranlarda hissedilebilir. Yeni bir araştırmaya göre, önümüzdeki 10 yıl içerisinde bu bölgedeki sıcaklık en az 2 derece artacak.

Ege bölgesi için kritik uyarı! Adeta cayır cayır yanacak
YAŞAM
Yayın Tarihi : 12-10-2023 23:23

“Türkiye’nin Ege Bölgesinde Kuraklık Değerlendirmesi” başlıklı araştırma, Doç. Dr. Babak Vaheddoost ve İzmir Yaşar Üniversitesi'nden Doç. Dr. Mir Jafar Sadegh Safari'nın yürütücülüğünde gerçekleştirildi. Araştırmanın sonuçları, Ege Bölgesi'nde sıcaklık artışının yanı sıra kuraklık tehlikesinin de kapıda olduğunu gösteriyor.

Sıcaklık Artışının Etkileri

Ege Bölgesi'nin sıcaklık artışıyla birlikte karşılaşabileceği olumsuz etkiler, tarım ve su kaynakları başta olmak üzere birçok alanda kendini gösterebilir. Bu durum, bölgedeki ekosistem dengelerini, biyoçeşitliliği ve tarım üretimini olumsuz etkileyebilir.

Bu tür araştırmaların, iklim değişikliğine karşı alınacak önlemler ve adaptasyon stratejileri açısından büyük bir öneme sahip olduğunu belirtmek gerekir. Ege Bölgesi'nin yanı sıra, Türkiye'nin diğer bölgelerinde de benzer etkilerin yaşanabileceği göz önünde bulundurularak, buna yönelik politika ve stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir.

Ege Bölgesi'nde meydana gelen sıcaklık değişikliklerini ve bu değişikliklerin kuraklığa etkisini inceleyen son araştırma, bölgedeki meteorolojik ve hidrolojik kuraklık durumuyla birlikte sıcaklık eğilimlerini de ortaya koydu. Araştırmanın başında yer alan Doç. Dr. Babak Vaheddoost, bu konudaki değerlendirmelerini paylaştı.

Vaheddoost, çalışma kapsamında Ege Bölgesi'nde bulunan Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz havzalarında sıcaklık değişikliklerini ve bu değişikliklerin hidrolojik ve meteorolojik kuraklığa etkisini gözlemlediklerini belirtti. Ege Bölgesi'nde bugüne dek kapsamlı bir kuraklık incelemesi yapılmadığına dikkat çeken Vaheddoost, kendi araştırmalarıyla 1973-2020 yılları arasında meydana gelen sıcaklık değişimlerini detaylı bir şekilde ele aldıklarını vurguladı.

Bölgesel Isınma ve Sıcaklık Değişimleri

Vaheddoost, son 47 yılda Ege Bölgesi'nde gözlemlenen sıcaklık değişimlerinin bölgesel ısınmanın bir işareti olarak değerlendirilebileceğine vurgu yaptı. Bu durumun, bölgedeki tarım, su kaynakları ve biyoçeşitlilik üzerinde olumsuz etkileri olabileceği konusunda da uyarılarda bulundu.

Ege Bölgesi'ndeki sıcaklık değişikliklerinin ve kuraklık eğiliminin yakından takip edilmesi, bu değişimlere adaptasyon stratejilerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Araştırma sonuçları, Türkiye'nin iklim değişikliğine karşı hazırlıklı olması için önemli bir referans teşkil ediyor.

Ege Bölgesi'ndeki sıcaklık ve kuraklık değerleri hakkında yeni bir araştırma sonucunu kamuoyu ile paylaşan Doç. Dr. Babak Vaheddoost, bölgedeki sıcaklık artışının son yıllarda ciddi bir ivme kazandığına dikkat çekti.

Vaheddoost, son yıllarda Ege Bölgesi'nde meydana gelen sıcaklık artışını detaylı bir şekilde açıkladı: “Sıcaklık yaklaşık yılda ortalama 0,20-0,35 santigrat derece artış göstermiş. Bu verilere dayanarak, önümüzdeki 10 yılın en az 2 santigrat derece daha sıcak olacağını öngörüyoruz.” dedi. Ayrıca, bölgedeki kuraklık şiddetinin deniz kıyısından karaya doğru artış gösterdiğini, bu durumun kıyı bölgelerini kuraklık etkilerinden daha az etkilediğini vurguladı.

İzmir'de Sıcaklık Tahminleri

Sıcaklık değişimleri konusunda İzmir örneğini ele alan Vaheddoost, İzmir'in sıcaklık ortalamasının 18 derece olduğunu belirtti. Ancak önümüzdeki 10 yıl içerisinde bu sıcaklık değerinin 20 dereceye çıkacağını öngördüklerini aktardı.

Bu sonuçlar, Ege Bölgesi'ndeki sıcaklık ve kuraklık eğilimlerinin ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor. Bölgede yaşayan insanlar ve yetkililerin bu duruma karşı hazırlıklı olmaları, alınacak önlemler ve adaptasyon stratejilerinin geliştirilmesi büyük önem taşıyor.

Gelecekte sıcaklık artışlarına bağlı olarak yaşanabilecek olumsuzluklara dikkat çeken Doç. Dr. Babak Vaheddoost, Ege Bölgesi'nin önümüzdeki yıllarda karşılaşabileceği meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik sorunları ve bu durumun orman yangınlarına etkisini detaylandırdı.

Sıcaklık artışının tarıma olumsuz etkileri olduğunu belirten Vaheddoost, "Daha sıcak bir hava ne anlama geliyor? Bitkilerin daha çok sulanmaya ihtiyacı olacağı anlamına geliyor." dedi. Sulama ihtiyacının artmasının, su kaynaklarında azalmaya ve tarımsal üretimde verim kayıplarına yol açabileceğini ifade etti.

Bunun yanı sıra sıcaklık artışının ormanlık alanları da etkileyeceğine dikkat çeken Vaheddoost, "Bir taraftan ormanlık alanı düşününce ormandaki zemin daha kurak olacak. Bu da demek oluyor ki, ormanlar yangına daha meyilli hale gelecek ve yangınlar daha sık gerçekleşecek." şeklinde konuştu.

Bu bilgiler, bölgede iklim değişikliklerine yönelik alınacak tedbirlerin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Hem tarımsal hem de ormanlık alanlarda alınacak önlemlerle bu olumsuz etkilerin minimize edilmesi, Ege Bölgesi'nin sürdürülebilir bir geleceğe kavuşması için kritik öneme sahip.

Doç. Dr. Babak Vaheddoost, Ege Bölgesi'ndeki sıcaklık artışlarına bağlı olarak su kaynaklarında meydana gelebilecek olumsuz etkileri ele aldı ve bu konuda önemli uyarılarda bulundu.

Akarsulardan Barajlara Sıcaklık Artışının Etkisi

Vaheddoost, sıcaklık artışının su kaynakları üzerinde ciddi etkiler yaratabileceğini vurgulayarak, "Akarsular azalacak, bu da demek oluyor ki akarsulardaki su miktarı azalınca barajlardaki su da azalacak. Bu durum, enerji üretiminde ve içme suyu temininde sıkıntılar oluşturabilir." dedi. Enerji üretiminde su kaynaklarının kritik bir role sahip olduğunu hatırlatan Vaheddoost, barajlardaki su seviyesindeki azalmanın enerji üretim kapasitesini doğrudan etkileyebileceğini belirtti.

Vaheddoost ayrıca, kuraklığın ani etkilerinin hemen gözlemlenemeyebileceğine dikkat çekerek, "Kuraklığın etkisi hemen hissedilmeyecek ancak uzun vadede kesin olarak daha az suya sahip olunacaktır." dedi. Su kaynaklarındaki azalmanın tarım, sanayi ve günlük yaşamı doğrudan etkileyebileceğini ifade ederek, bu konuda gerekli önlemlerin alınmasının büyük önem taşıdığını vurguladı.

Sürdürülebilir su yönetimi ve iklim değişikliklerinin etkileri üzerine değerlendirmelerde bulunan Doç. Dr. Babak Vaheddoost, geleceğimizi şekillendirecek bu konulardaki uyarılarını ve önerilerini paylaştı.

Yeryüzünün büyük bir kısmının su ile kaplı olduğuna dikkat çeken Vaheddoost, "Yeryüzünün yüzde 70’inden fazlasını su kaplıyor. Ancak deniz suyunun arıtılması, doğanın dengesini etkileyebilir. Bu nedenle su yönetimi konusunda daha yenilikçi ve ileri görüşlü adımların atılması gerekiyor." dedi. Su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasında modern yöntemlerin ve teknolojinin etkin bir şekilde kullanılmasının önemine vurgu yaptı.

Vaheddoost, iklim değişikliklerinin temel nedeninin insan faaliyetleri olduğunu belirtti. "Dünya'nın tarihinde birçok kez iklim değişikliği yaşanmıştır. Ancak insanoğlunun son yıllarda gerçekleştirdiği faaliyetler nedeniyle iklim değişiklikleri daha hızlı yaşanmaktadır. Bu hızlı değişim, canlıların adaptasyon yeteneklerini azaltıyor." şeklinde konuştu. İnsanların, doğal dengeleri bozan faaliyetlerden kaçınmaları ve sürdürülebilir yaklaşımlar benimsemeleri gerektiğini vurguladı.

Kuraklık tehlikesi ve su kıtlığına karşı alınması gereken önlemler hakkında önemli açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Babak Vaheddoost, Türkiye'nin karşılaşabileceği olası su krizlerine dikkat çekti.

Su Kayıplarına Dikkat!

Vaheddoost, Türkiye'deki su şebekelerinde yaşanan kayıp ve kaçak sorununa değinerek, bu durumun su kıtlığı riskini artırabileceğine işaret etti. "Su kaynaklarının tasarruflu kullanımı esastır. Ancak suyun şebekeye iletilirken Türkiye'de yaşanan ortalama yüzde 30'luk kayıp ve kaçak oranı bu tasarrufu zora sokmaktadır." dedi. Bu kayıpların önlenmesi için altyapı yatırımlarının ve modern izleme sistemlerinin hayati öneme sahip olduğunu vurguladı.

Vaheddoost, son olarak su kaynakları ve kuraklık konusundaki uyarılarını, “Halen baktığımızda vaktimizin olduğu ancak konuyla ilgili bir şeyler yapmazsak ileride ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğumuz sonucuna vardık.” şeklinde özetleyerek tamamladı. Bu sözler, su yönetiminin ve sürdürülebilir su kullanımının ne denli kritik olduğuna işaret etmektedir.