Bana iyi gelecek şeyler...

Nasılsınız bu hafta diye sormaya korkuyorum. Çünkü ünlü yazar ve influencer Can Aydoğmuş’tan aldığım bilgiye göre Satürn ve Ketu birleştiği için bizi yerden yere vurmuş. 25 Ocak’ta etkisi azalacakmış. Mars’ın geri gitmesine muhtaç kaldık. Mars’tan o kadar şikayet eder misin? Al sana dedi evren!

Bana iyi gelecek şeyler...
Kategorilenmemiş
Yayın Tarihi : 21-01-2020 14:57
Bütün bu olacaklara hazırlıklı olmak için bu hafta kendimi korumaya aldım. Bana iyi gelecek şeyler yapmak istedim. Salı akşamı Cem Yılmaz’ın yeni filminin galasına, Çarşamba akşamı Sabancı Vakfı’nın 4.Kısa Film Yarışması Ödül Töreni’ne, Perşembe akşamı da Hakan Akkaya’nın muhteşem defilesine gittim. Hadi anlatalım bakalım; [b]CEM YILMAZ KARAKOMİK FİMLER2 (Deli ve Emanet) Galası[/b] [resim=20200121resim-150108NP][/resim] Lafı çok uzatmayacağım. Cem Yılmaz’ın bir övgüye ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Hayatta istediği her şeyi hiçbir ticari kaygısı olmadan istediği gibi yapabilmenin lüksüne ulaşmış. Nirvana! Yani ne yaparsa olur. Bu filmler de oldu. Kötü veya iyi diye tartışmaya açık bir durum olduğunu düşünmüyorum. Konuştuğum herkes Deli’yi ben ise Emanet’i daha çok beğendim. Belki de ruh halim o gün öyleydi. Bana iyi geldi. [resim=20200121resim-150125VH][/resim] [b]SABANCI VAKFI 4.KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ VE AFTER PARTY[/b] [resim=20200121resim-150139XZ][/resim] Her sene benim gibi bir sinema aşığının heyecanla beklediği ödül töreni her zaman olduğu gibi muhteşemdi. Bu yılın yarışma konusu ise “Digital Yalnızlık.” Konu beni korkuttu. Neyin içinde yaşadığımızın farkına vardım. Bunun dönüşü artık yok. Dünya bence böyle tükenecek. En beğendiğim film Mansiyon Ödülünü alan GİRDAP oldu. Yönetmenliğini Cüney Işık’ın yönettiği filmin konusu sanal dünyada kendini olmadığı biri gibi gösterme çabasının kişinin kendi gerçeklik algısını kaybetmesine yol açmasıydı. Güya hepimiz zengin, ünlü, çok güzel ve mutluyuz ya, konu o işte! [resim=20200121resimHD-150218UX][/resim] [b]AFTER PARTY[/b] [resim=20200121resimHD-150242OJ][/resim] Bu ödül töreninin en havalı bölümü de her sene gelenekselleşmiş olan ödül töreni sonrası Zeynep ve Selim Atakan’ın evinde çok kısıtlı bir davetli listesi olan ve muhteşem organizatör Duygu Altuğ tarafından en ince her ayrıntısı düşünülmüş after party’e davet edilme bölümüdür. Her sene demirbaş davetlilerin yanı sıra yeni insanların katıldığı belki yapımcının dikkatini çekerim bir Nuri Bilge Ceylan Filmi bana da nasip olur diye gelenin de olduğu, Oscar almış sanatçıların salındığı ortamda yan yana bu kadar yakın temasta olma duygusunu yaşamak isteyen sinemaseverlerinin de bulunduğu güzel davetlerdir bunlar… [resim=20200121resimHD-150310NB][/resim] Bu sene Hazar Ergüçlü ile tanıştım ve bayıldım. Rahatlığına ve vücut diline hayran kaldım. Onun bir Nuri Bilge Ceylan kaygısı yok çünkü zaten son filminde vardı. Zuhal Olcay’dan da bahsetmek istiyorum. Bir kadın yaş aldıkça bu kadar mı güzelleşir. O sadelik ve zerafet beni büyüledi. [resim=20200121resimHD-161311EB][/resim] Her sene beni heyecanlandıran birisiyle tanışma fırsatı bulduğum bu evde bu seneki heyecanım Artist filmiyle en iyi film müziği Oscar’ı alan besteci Ludovic Bource oldu. Fransız erkeklerinin zerafeti ve tanıştığın zaman gözlerinin içine bakan gözler beyninde Oscar ödülüyle de birleşince bir heyecan veriyor insana haliyle. [resim=20200121resim-150342KV][/resim] Bu arada ünlü fotoğraf sanatçısı Tamer Yılmaz’ı da bayaa yordum. Beni oradan çek buradan çek diye uğraştırmadım. Bunun dışında davette Yekta Kopan, Melikşah Altuntaş, Labina Mitevska,Teresa Cavina, Najwa Najjar, Tamer Levent gibi bir çok değerli yazar ve oyuncular vardı. Kültür şoku geçirdim. Tam şoktayken yanıma genç başarılı oyuncu Uğur Kurul geldi. [resim=20200121resimHD-150547GU][/resim] Hayatımda son zamanlarda tanıştığım en pozitif insan olsa gerek. Beni bir rahatlattı, hafifletti. Onunla sanki hayatımın sonuna kadar gülecekmişim gibi geldi bana. Sonra fonda ev sahibi Yeni Türkü Grubu’nun kurucusu Selim Atakan’ın güzel piyano sesi geldi kulağımıza… Güzeldi. Her şey çok güzeldi. Özellikle Zeynep Atakan’ın o güzel kahkahaları evin her yanına yayılıp sizi öyle güzel sarıyor ki bir anda içinizi huzur ve güven hissi kaplıyor. [b]ZEYNEP ATAKAN[/b] [resim=20200121resimHD-150623VQ][/resim] Türk sinemasının dünyaya yayılmasına büyük katkı sağlayan ve ülkemize Cannes Altın Plamiye Ödülü’nü getiren ünlü yapımcı ve sanat yönetmeni Zeynep Atakan; [b]1. Errorist soru: Bu ülkeye ve sektöre kattığınız başarılar bir çok genç insanın umudu oldu. Bu kadar başarı hikayenizin içinde hiç hata yaptığınızı düşündüğünüz bir an var mı?[/b] O kadar çok ki... Onlara hata demeyi bıraktım, deneyim ve bilgi olarak görüyorum. Onlar sayesinde kendimi ve zaaflarımı tanıdım ve her olumsuz gibi görünen deneyim beni çok güçlendirdi daha ötesi bilgilendirdi. Kendi yapabileceklerimi ve sınırlarımı daha iyi tanıdım. Dolayısıyla, insanın başarısızlıklarını tanıması başarılı olmanın önemli bir kriteri... Dolayısıyla, hayatım kendi gölgeli yanlarımı tanımakla geçti, geçiyor... Ve o zaman insan kendi ışığını daha iyi tanıyor... Bu nedenle hatalar benim yol haritamda önemli bir rol oynuyor. [b]2. "Dijital Yalnızlık" ileride yerini neye bırakacak? Toplum bu önlenemez zararı gördükten sonra sizce ne olur?[/b] Ben 'Dijital Yalnızlık' kavramını ışık-gölge gibi görüyorum. İyi ve iyi olmayan tarafları var. Ben değişim ve dönüşüme açık biriyim. Benim kuşağım radyo ve ardından televizyon ile tanıştı... Ardından yaşadığımız çağ sağlam değişimlerin çağı oldu. Hiç bir zaman bu olmalı diye direten, köşeleri olan biri değilimdir. Kendi alışkanlıklarımızı genç kuşaktan beklemek biraz zor hatta zorlama ve anlamsız. Aileler çocuklarına değerleri öğretir ve o değerler hayat boyu devam eder. Bu yeni dijital icatların hayatımızı baştan sona alt üst edip yalnızlığa sürüklediğine inanmıyorum. Her şey gibi bu da alışkanlıkları zorluyor. Ve sanıldığı gibi yalnızlaştırdığı düşünülürken bence büyük bir kalabalığın içinde yaşıyoruz. İşte o zaman, konu yine kişinin kendine dönüyor. Dijitalleşmenin hayatımızdaki oranını belirleyecek olan kişinin kendisi... Çevresini ve bu alanda görmek istediklerini seçecek olanda o... Ve herkesin kendi kararı var... 24 saatini dijital dünya için yaşamak, bir insanın kendine yapacağı en büyük zarar... Hayat, anlamını hepsini dozunda kullanınca buluyor. Çağın gerçeği dijitallik ve ben kişisel olarak her yeniliğe açığım. Bunun da bir dengeye oturacağını düşünüyorum. Bilgi almak, haber almak ve bir dolu şey için dijitallik çok kıymetli bana göre... [b]3. Magazin hayatımızda olmalı mı? Neden toplumun çoğunluğu magazini seviyor ve takip ediyor?[/b] Magazinin olmadığı bir yer ya da hayat var mı? Bilemiyorum... Herkes isteyerek ya da istemeyerek, dozunu ayarlayarak bir miktar mesafe içinde magazinin bir parçası olabiliyor. Bu yaptığı iş, sosyal çevresi ve ihtiyacı ile ilişkili... Yani, magazinin hayatımızda olup olmaması tamamen kişisel bir karar... ikinci soruna cevap verebilecek kadar bilgimin olduğunu düşünmüyorum. [b]4. Sizce bu yıl en iyi senaryo dalında Oscar'ı hangi film alır?[/b] Bence Parasite ile Marriage Story 'den birine gider.. Teşekkürler Zeynep Atakan… [b]HAKAN AKKAYA[/b] [resim=20200121resim-150442VY][/resim] Dünyayı sallayan can dostum Hakan Akkaya defilesi bize de 8.1 şiddetinde bir deprem etkisi yarattı. Hazırız depreme! Disiplinine, en önemlisi işine olan da aşkına hayranım. Senelerce beni şişkoyken podyuma çıkar diye yalvardım. Yapmadı. Bu sene tombik tombik modelleri attı ortaya. Yani içerledim Alkışlar sana Hakan Akkaya. [resim=20200121resimHD-150425GC][/resim]