“Broken Hill Olayı

Sedat Karadayı
Sedat Karadayı
Yayın Tarihi : 10-05-2025 12:21

 

İngilizler 1858 yılından itibaren Hindistan’ı işgal edip yaklaşık 90 yıl boyunca sömürmüşlerdi. Hindistan’da yaşayan birçok insan zaman zaman İngilizlerin yönetimleri altındaki diğer ülkelerde iş olanakları buluyordu. Bunlardan ikisi Avustralya’da Sydney ile Melbourne arasındaki bozkırda bulunan BrokenHill isimli bir kasabada yerleşip çalışmaya başladılar.

Kahramanlarımızdan biri Afgan kökenli Gül Muhammed yaşadığı yerde dondurma yapıp satarak hayatını kazanıyordu. Diğeri ise bir Hint Müslümanı olan (Bugün Pakistanlı diyebiliriz) Molla Abdullah, develeri ile kasabadaki madenden çıkartılan cevherleri taşıyor, arta kalan zamanlarında camide imamlık yapıyordu. Bu madenden çıkartılan cevherlerin en önemli müşterisi ise Almanlardı.

Birinci Dünya Savaşı

Yıl 1915. Birinci Dünya savaşı bütün acımasızlığı ile devam ederken Avrupa’da Almanya tüm gücü ile Fransa’ya saldırıyordu. Henüz yenişememişlerdi ama Fransa kaybetmek üzereyken İngiltere devreye girip Fransa’ya yardıma koştu.

İtilaf Devletlerinin bir başka ortağı olan Rusya, Osmanlı Devletine doğu cephelerinde büyük zarar veriyordu. Ancak Rusya’da Çar karşıtı Bolşeviklerin iç savaş çıkartmasından dolayı istenilen başarıyı elde edemiyordu. Bu durumda İngiltere ve Fransa ortak karar alarak Boğazlardan savaş gemileri ile içeri girip İstanbul’u ele geçirerek Rus Çarına yardım götürmek ve böylece savaşı zaferle sonuçlandırmak amacı gütmeye başladılar.

Hayaller İstanbul’da Topkapı Sarayı manzarasıydı ama Çanakkale’nin derin ve soğuk sularında yok oldular. Nusrat Mayın gemisi ve Çanakkale deniz savaşı kahramanları İtilaf Devletlerine öyle bir hüsran yaşatmışlardı ki İngiliz ve Fransız Devletleri bu durumu intikam ateşine çevirmek için kollarını sıvadılar.

İngiliz ve Fransız kuvvetleri bu savaş için yeterli değildi. Büyük kayıp vermeleri kaçınılmaz olması nedeniyle Kraliçe’ye bağlı devletlerden askerler toplamak gerekiyordu. Fransızlar Afrika’daki sömürgelerinden topladı. İngilizler ise Hindistan ve Mısır’dan askerler toplamayı kolayca halletti. Ancak bunlar yeterli olmadığı için Avustralya ve Yeni Zelanda’ya da göz dikmişlerdi.

Osmanlı Devleti de kendince boş durmamaya çalışıyordu. Osmanlı İmparatoru ve Halife Sadaret topraklarında yaşanan bu savaşı en hafif şekilde atlatabilmek için dünyadaki diğer Müslümanlardan İslamiyet için Hilafet için asker çağırıyordu.

 

İngilizler Avustralya ve Yeni Zelanda dan Asker Toplamaya çalışıyordu.

İngilizler yönetimlerinde bulunan Avustralya ve Yeni Zelanda’da basını kullanarak büyük kampanyalarla asker toplamaya çalışıyordu. Dünyanın öteki ucunda yaşayan bu insanların Avrupa’daki savaşla ilgileri olmadığı için hiç kimse ilgi göstermiyordu. İngiltere büyük bir çıkmaza girdiğini hissediyordu ve acil olarak buna bir çare bulmak zorundaydı.

 

Yeni Yılın İlk Günü

Tarih 1 Ocak 1915’i gösterdiğinde yeni bir yıla girmiş olan BrokenHill halkı, kasabalarında tren ile pikniğe gidip güzel bir gün geçirmek istemişlerdi. Tren hareket halindeyken bir anda birileri ateş etmeye başladı. Mermiler trene saplanırken trendeki kadınlı erkekli ve çocuklu 1200 yolcudan 7 kişi yaralanıp 4 kişi hayatını kaybetmişti.

Kimse henüz ne olduğunu anlayamamıştı ama Avustralya basını konuyu sıkı takip ettiğini iddia ediyordu. Basında çıkan açıklamalara göre Avustralya ordusu bir anda harekete geçerek saldırganları kovalamaya başlamıştı. Bir süre geçen kovalamacadan sonra kaçak saldırganların yakınlarda bulunan ve adına “Beyaz Kayalıklar” denilen yerde yakalandıkları hatta vurularak öldürüldükleri açıklandı.

 

Saldırının Basında Çıkan Haberleri

Ertesi gün Avustralya gazeteleri BrokenHill’de olan bu zalim olayı büyük ve kocaman manşetlerle yazmaya başladılar.

Söz konusu katillerin Gül Muhammed ile Molla İbrahim olduğu açıklanmıştı. Üstelik bir de olaydan 3 gün sonra Beyaz Kayalıklarda bir taşın altında saldırganların yazdığı söylenen mektuplar bulundu. Molla Abdullah'a ait olanında şu ifadeler yer alıyordu; "Ben Allah'ın önünde zavallı günahkâr bir kulum ve onun merhametini istiyorum. Bu ülkede yaşayan fakir biriyim. Bir gün belediye denetçisi beni suçladı. Bir başka gün ben ona yalvardım yakardım, beni dinlemedi. Sinirli bir şekilde oturup derin derin düşünürken Gül Muhammed geldi. Kendi üzüntülerimizi birbirimize anlattık. Kendi isteğimle onun planlarına katıldım. Allah'tan, dinim açısından benim için kolay bir ölüm olmasını istedim. İkimizin de kimseye bir düşmanlığı yok. Padişaha ve Kur'an'a karşı gelmek istemiyorum. Sadece denetçiye karşı bir kinim vardı, önce onu öldürmek istedim, başka kimseye kinim yoktu.

Gül Muhammed'e ait olduğu iddia edilen mektupta ise şu ifadeler vardı: "Merhametli olan Allah ve Peygamberi Muhammed'in adı ile. Bu zavallı günahkâr Sultan'ın bir kuludur. Benim adım Gül Muhammed, Sultan Hamid Han'ın mekânını 4 defa ziyaret ettim savaşmak için. Sultan tarafından imzalanmış emri ve mührü elimde, kemerimde şimdi. Eğer silahla ya da tabanca mermileri ile yok olmazsa üzerimde bulursunuz. Sizin adamlarınızı kendi inancıma ve Sultan'ın emrine göre öldürmem gerekiyor. Kimseye karşı düşmanlığım yok bunu da kimseye danışmadım ve bilgilendirmedim. İnananlara elveda."

Sonraki günlerde Osmanlı Sultanının emriyle kendilerine saldırıldığını düşünen Avustralya halkı akın akın gönüllü olarak Çanakkale savaşına katılmak için koşuşturdular. Yeni Zelanda gençleri de onlardan geri kalmadı doğal olarak.

 

Ama Durum Gerçekten Öyle miydi?

Yıllar sonra BrokenHill Tarih Kurumu üyesi Gordon Denise, yaptığı araştırmalarda işin gerçeğini detaylı olarak açıklayacaktı.

  1. Saldırıyı yapan kişilerin Türk olması olanaksızdı çünkü bölgede yaşayan tek bir Türk dahi yoktu. Ancak buna rağmen saldırganların yanında Türk bayrağı bulunduğu iddia edilmişti.
  2. Saldırgan oldukları iddia edilen kişilerin saldırı olana kadar, belediye ile sürtüşmeleri dışında herhangi bir olaya karışmamışlardı. Bu iki kişinin silahlanıp yıllarca beraber yaşadıkları halka ateş etmelerinin sebebi ne olabilirdi?
  3. Gül Muhammed geçimini dondurma satarak sağlıyordu. Molla Abdullah ise bölgedeki tek caminin imamıydı. Aynı zamanda kasaplık yapıyor, et satıyordu. Hatta helal et kesimi yapabilmek için; hayvanları caminin arka bahçesinde kendisi kesiyordu. Bu yüzden de birkaç kez kanunlarla başı derde girmişti.
  4. Saldırganların olay yerine dondurma arabası ile geldikleri iddia ediliyordu. Ancak iki kafadarın bölgede görüldüğüne dair en ufak bir ifadeye rastlanmadı.
  5. İki kafadarın kullandıkları silahlar askeri tüfeklerdi. Tüfekler yalnızca orduda kullanılan cinstendi. Saldırganların o silahları ve mermileri ne alabilecek ne de çalabilecek durumları ve paraları vardı. Bu silahları nasıl edindikleri hakkında hiç bir bulguya rastlanamadı Doldurulmaları bile özel eğitimle olduğu için, polis dahi o silahları kullanamazdı. O dönemde sadece askerlerin kullanabildiği bu tür silahları, ekonomik zorluk içindeki iki kişi nasıl ve nereden temin etti. Eğer satın aldılar ise bu silahları kim sattı?
  6. Saldırganların saldırıdan hemen sonra Beyaz Kayalıklara kaçtıkları iddia edilmişlerdi. Ancak 3 kilometre uzaklıktaki Beyaz Kayalıklarda saklanabilecek en küçük bir delik dahi yoktu. Nerede saklanmak için kaçmışlardı?
  7. Beyaz kayalıklarda yaşanan çatışmada neredeyse hiç mermileri kalmamasına rağmen neden canlı yakalanmadılar. Gerçeğin ortaya çıkmaması için susturulmaları mı gerekiyordu?
  8. İki saldırgan tarafından yazıldığı iddia edilen mektuplardan Gül Muhammed'e ait olanında, bahsedilen Sultan imzasına ve mührüne rastlanamadı. Yine Gül Muhammed'e ait olduğu öne sürülen mektuptaki ifadenin aksine mektuplar, kişilerin üzerinde veya kemerinde değil, bir taşın altından çıktı.
  9. Mektubu yazan kişilerin kimseye bir kinimiz yok demelerine rağmen neden masum sivilleri hedef aldı?

 

Avustralya’da zorunlu askerlik olmadığı için halkın gönüllü olması gerekiyordu. İngilizler ve medya, gönüllü olmayanlara bir oyun oynayarak tuzak kurmuş olma olasılıkları oldukça yüksek bir ihtimal. Ne kadar ilginç ki yıllar sonra konuyu araştırmak için belge arayıp toplamaya çalışan Gordon Denise bölgeye ilişkin tarihi kayıtların 1900 yılı baz alınarak yok edildiğini saptamış. İlginçtir ki hala aynı masala inanmayı sürdürenler de var.

 

Ve Tarihi Hüsranı Yaşadılar…

İngilizler asker toplamada başarılı olup dünyanın değişik coğrafyalarından genç insanları toplayıp Çanakkale’ye getirdiler. Hiç kimse Yarbay Mustafa Kemal’in varlığını hesaplayamamıştı. O ki mağlup ANZAK askerlerini dahi kendisine evlat bildi.

 

İngilizler ve Fransızlar Çanakkale’de Yenildikten Sonra…

Tüm dünya İngilizlerin de yenilebileceğini görmüştü. Rusya ihtiyacı olan yardımı alamadığı için Çarlık yıkılmış yerine Bolşevikler iktidarı almışlardı. Avustralya ve Yeni Zelanda, İngilizlerin gerçek yüzünü ve sahtekârlıklarını görerek Kraliçe’ye olan bağlılıklarını sonlandırmışlardı. Hindistan ve Pakistan bir süre sonra özgürlüğüne kavuşacak cesareti kendinde toplayacaktı, Afrika’daki birçok ülke de gelecek için umutlanmaya başlamışlardı.

Sedat Karadayı

  • Etiketler