Köklü kuruluşların pazarlama faaliyetlerini incelediğimizde geleneksel yaklaşımların yeni çağa ayak uydurmak üzere yavaş yavaş rafa kalktığını görüyoruz. Artık dijital mecralardan yararlanmak ve bu mecraları kullanarak belli bir strateji yaratmak gerekiyor.
Markaların yeni teknolojinin nimetlerinden yararlanabilme kapasitesi, müşteri ilişkilerini de doğru yönetebilme konusunda oldukça kritik hale geldi. Dijital mecralar bu konuda en zahmetsiz yol olarak görünse de, dijital ortamda verilen mesaj ve bu mesajların sıklık derecesi müşteri ilişkilerini pozitif yada negatif yönde etkileyebiliyor.
[resim=20181203resim-114850XM][/resim]
Sosyal medyanın her yaş aralığında rahatça kullanılır hale gelmesi, küçükten büyüğe her organizasyonun iştahını kabartıyor. Buna bağlı olarak da başarılı kurumların mevcut ve potansiyel müşterileriyle bağlılık yaratabilmek için dijital ortamda müşteri ilişkileri stratejileri geliştirdiğini ve bu alana gün geçtikçe daha fazla yatırım yapıp odaklandıklarını görüyoruz.
Peki kriz ortamlarında dijitallik kuruma fayda sağlıyor mu?
Kesinlikle evet.
Çünkü;
Zaman-maliyet ilişkisi de kurumları dijitale yönlendiriyor.
[resim=20181203resim-114930KO][/resim]
Artık firmalar, çeşitli dijital uygulamaların yardımıyla, web sitelerini ve sosyal mecraları sanal mağaza ya da şubeye dönüştürerek, daha hızlı ve güvenilir süreçler yaratma konusunda başarı elde ediyorlar. Böylece “müşteri deneyimi ve memnuniyeti” de pozitif bir değişim geçiriyor. Bu memnuniyet; word of mouth ile kurumun daha fazla müşteriye ulaşmasına ve böylelikle kazancının da artmasına neden oluyor.
Elbette, dijital dünyanın içinde “satış sonrası hizmetler”in müşteri memnuniyetinde en önemli tamamlayıcı unsur olduğunu da unutmamak lazım.
Müşteri bağlılığı yaratmanın sırrı; Kurumların başarılı bir halkla ilişkiler stratejisiyle, doğru kanalları kullanarak bu stratejiyi müşteri profiline uygun şekilde adapte edebilmelerinde yatıyor.
