ZERRİN ÖZER, "AŞIKKEN KÖTÜ BİR RUHUM"

“Fire” single’ıyla aramıza dönen Zerrin Özer’in aşk gündeme gelince işini hep ikinci plana attığını ve fedakarlığı yüzünden acı çektiğini düşünmüşümdür. Görüşmemizde bunu kendisine de söyledim. Cevap tereddütsüz geldi: “Acıyı ben değil, karşımdakiler çekti. Çünkü aşkta kötü bir ruhum. Fakat yeni ilişkimde kötülükten arınıyorum!”

ZERRİN ÖZER,
MAGAZİN
Yayın Tarihi : 13-01-2011 03:22
[b]Bunca zaman sonra neden bir albümle değil de single'la çıktınız karşımıza?[/b] - Aslında albüm olacaktı fakat ben çok heyecanlı ve sabırsız bir insanım. “Fire”ı da çok sevdim. Kıpır kıpırdı ve tek başına olmalıydı. Albümü yaza çıkaracağız. [b]Nereden aklınıza geldi “Fire”ı dört farklı dilde söylemek?[/b] - Birçok güzel ayrılık şarkımın sahibi Dr. Selahattin Erhan benim çok eski arkadaşım, aynı zamanda da doktorum. “Sana öyle bir şarkı yapacağım ki, bu kez slow olmayacak” dedi. Ben slow'ların kadınıyım ya, ısrarla yine öyle bir şarkı istedim. Fakat “Fire” gelince ne demek istediğini anladım. Ben aşk şarkıcısıyım. Aşk şarkıları söylemeyi seviyorum. Ve ömrüm yettiğince aşk şarkıları söylemek istiyorum. ınsan, kulağının aşina olduğu dilde dinlediği zaman o şarkı kendisiyle daha çok bütünleşir diye düşündüm. O yüzden de dört ayrı versiyonunu yaptım. [b]Peki mesela neden Lazca değil de Kürtçe söylediniz? Dilleri nasıl belirlediniz? [/b] - Hiçbir politik nedeni yok bunun. O tarz bir insan değilim. Ben TRT kökenli bir sanatçıyım, TRT'de büyüdüm. TRT'nin hem Arap kanalı var, hem de Kürt kanalı... Dedim ki “O zaman ben de bu lisanlarla başlayayım”... Sanatın, politikaya karıştırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Yarın öbür gün Lazca da, ıbranice de söylerim. [b]“Türkiye'de çok başka bir yerde olmalıydım” dediniz mi hiç?[/b] - Bu tamamen bir ekip işi. Belki benim deliliğimden, belki çok dürüst olmamdan, son söyleyeceğimi başta söylememden hep tek başıma kaldım. ınsanlar hatayı önce kendinde aramalı. Eskiden bunun farkında değildim. “Ben bu kadar iyi niyetli bir insanım ama bunları çekiyorum” diye yakınıyordum hep. E sen müsaade etmezsen, kimse sana zarar veremez! Aslında ben bu mesleğe uygun bir karakter olamadım. Eğer arkamda kuvvetli bir ekip olsaydı başka bir yerde olabilirdim. Galiba ben de çok önde olmayı istemedim. Çünkü ne kadar önde olursanız, o kadar yorucu olacak. Mesela annem müsaade etmiş olsaydı, şu an Türkiye'ye dünyadan sesleniyordum! 80'li yıllarda bana Amerika'dan, Kanada'dan, Belçika'dan, ırlanda'dan çok büyük teklifler geldi. [b]Anneniz vefat etmeden önce “Kızım keşke sana engel olmasaydım” diyebildi mi hiç?[/b] - Hayır, çünkü annem çok kuralcı ve çok katı bir insandı. Otoriter bir anneydi, her zaman kendi fikrinin çok doğru olduğuna inanıyordu. Benim doğrularım onunla çakıştı belki. Her zaman onun sözünü dinledim, çünkü her şeyden önce annemdi. [b]BU YAŞTA HÂLÂ SEVGİ AÇLIĞI ÇEKİYORUM[/b] [b]Hayatınızla ilgili şu da dikkatimi çekiyor; aşık olduğunuzda işi hep ikinci plana atıyorsunuz.[/b] - Ben çok abartılı yaşayan bir insanım. Yani sevgide de, üzüntüde de abartılıyım. Bir de hâlâ bu yaşta bile bir sevgi açlığı çekiyorum. Sevmek ve sevilmek çok önemli benim için. Zaten bu eksiklik olmasaydı geri planda kalmazdım. Bana yol gösteren de olmadı. Yaptığım hatayı, bir daha yaptım. [b]Ama günahıyla, sevabıyla sevgi ustası oldunuz. Bu da bir kazanç değil mi sonuçta?[/b] - Yaşamın bütün anlamı sevgi. şekli ne olursa olsun. ış hayatımda da, özel hayatımda da gördüğüm yanlışlıklara, haksızlıklara suskun kalamıyorum. Haksızlık bir başkasına da yapılsa, direkt oraya dalıyorum. Fakat artık daha toleranslı olmaya karar verdim. Ben çok renkli yaşadım; siyahıyla, pembesiyle. Yaşadığım her şeyden memnunum. Artık çok daha anlayışlı, sabırlı, çok daha karşı tarafa önem veren biriyim. Çünkü ben ilişkilerimde kendimi sevmiyordum. Hakikaten zor bir insandım. [b]Neydi sizi zor yapan? [/b] - Birden çok seviyorum ve birdenbire vazgeçiyorum. Bu insanı ruhen uçurumlara götürebiliyor. Dengeli değilim ve hep uçlarda yaşıyorum. Bu beni çok yordu. Hayatta ikinci olmak istemem. Ya hiç olmayayım ya da en iyi yerde olayım. Duygu olarak da, yaşam olarak da, mesleki olarak da böyleyim. [b]YANLIŞ BİR KADIN OLUP ÇIKTIM[/b] [b]Aşk hayatınız nasıl gidiyor? [/b] - İlk defa beni, benden çok düşünen biri var hayatımda. Zannediliyor ki hep insanlar beni üzdü. Hiç alakası yok. Aslında hep üzen ben oldum. 4 ile 8 yaş arası yaşanan şeyler unutulmuyormuş ve geleceğini şekillendiriyormuş. Dolayısıyla benim annem ve babam ayrıydı. Bir baba figürü yoktu karşımda. Sonrasında yaşadığım çok hain şeyler var. Hepsi bir araya gelince duygusal olarak yanlış bir kadın olup, çıktım. [b]Yeni ilişkinizde “Zerrin bu kez yapma” dediğiniz neler var?[/b] - Kendimi empati kuran bir insan zannederdim ama hiç alakası yokmuş. Ben aşkta kötü bir ruhum aslında ve bundan arınıyorum. Yavaş yavaş doğru yolu buluyorum. [b]ARKAMDAN DELİ DİYE BAĞIRIRLARDI[/b] [b]Müzik piyasasına 2000'li yıllarda giren biri olsaydınız, şimdi nasıl bir Zerrin Özer izlerdik?[/b] - Türkiye'de rock'çı kalmazdı! Çünkü ilk çıktığım yıllarda bile çok marjinaldim. Kolumdaki bilezikleri görenler yolda “Deli” diye bağırırlardı arkamdan. Çok önemli bir dönemde ciddi anlamda başkaldırdım. Annemler utançlarından yanımda yürümezlerdi. şimdiki rock'çılar çok rahat. Artık her şey çok alışılageldik. [b]O zaman bir rock albümü yapmak elinizde...[/b] - Türkiye'deki rock aslında tartışılır. Çünkü rock değil. Rock müzik bir yaşam tarzıdır, hayat felsefesidir. Mesela “Anadolu rock” diyorlar. O rock değil ki! Tamamen Anadolu motifleri, süslemeleriyle oluşmuş otantik bir müzik türü o. [b]Rock müzik yaptıklarını söyleyen isimlerden kimleri beğeniyorsunuz? [/b] - Rock'çı mı bilmiyorum ama Emre Aydın'ı çok beğeniyorum. Duman'ı seviyorum. Yüksek Sadakat'e aşığım ama eski soliste bayılıyordum Hürriyet