Meslek hayatım boyunca pek çok galaya katıldım ama böyle bir galaya daha önce şahit olmamıştım. Gala için basın daveti aldığımda aklımdaki senaryo oldukça netti: İstanbul’da, galanın yapılacağı AVM’deki tüm salonlarda filmin gösterimi olur, ünlü isimler ve influencer’lar çocuklarıyla birlikte katılırdı. Girişte basın onları görüntüler, röportajlar yapılır, fotoğraflar sosyal medyada paylaşılırdı.
Ortaya büyük bir kalabalık çıkar, basın mensupları, popüler isimler ve çocuklar tüm salonları doldururdu. Çıkışta da yapım şirketinin kameraları “Filmi nasıl buldunuz?” diyerek izleyicilerle röportaj yapar, o görüntüler YouTube’a yüklenirdi. Ardından film hem sosyal medyada hem de televizyon, dergi, gazete ve internet sitelerinde yer bulurdu.
Ama sandığım gibi olmadı.
Gala Alanında Sessizlik Hakimdi
Galanın yapılacağı yere gittiğimde ortada hiçbir kalabalık yoktu. Basın mensupları görüntü almıyordu ve film yalnızca tek bir salonda gösterilecekti. Daha sonra öğrendik ki 81 ilde eş zamanlı bir gala düzenlenmiş. İstanbul’daki gösterime öğretmenlerin yanı sıra basın mensupları da izleyici olarak davet edilmişti; diğer illerde ise yalnızca öğretmenlere ön gösterim yapılmıştı.
Açıkçası fikir çok güzel. Türkiye genelinde öğretmenlere filmi izletmek, galaya ünlüleri davet edip onlar üzerinden PR yapmaktan çok daha anlamlı. Hem öğretmenleri mutlu eden bir jest olmuş olacak hem de film, onların aracılığıyla asıl hedef kitlesi olan çocuklara daha kolay ulaşmış olacaktı.
Gala alanında gazeteci arkadaşlarla konuşurken “Hangi öğretmenler davet edildi ve nasıl seçildiler?” sorusu gündeme geldi. Ardından galaya davet edilen öğretmenlere bu durumu sorduk.
Aldığımız cevap, çocuk kitapları yazarı Mert Arık’ın sosyal medya üzerinden davetiye dağıttığı yönündeydi. Ancak gelin görün ki, sinema salonlarını doldurmak sosyal medyada kitap tanıtımı yapmaya benzemiyor.
Ne yazık ki salonlar boş kaldı. İstanbul’daki gösterimde basın mensupları da olmasına rağmen bazı sıralar boştu. Diğer illerden gelen görüntülerde de salonların dolmadığı görülüyordu. Bu duruma gerçekten çok üzüldüm. Çünkü fikir çok iyi olsa da organizasyon zayıf kalmıştı. Keşke bu kadar güzel bir proje daha profesyonel bir şekilde planlansaydı ve bu film çok daha fazla öğretmene ulaşabilseydi.
Filmin Kendisi Harikaydı
Filme gelirsek… İzlediğim en anlamlı Türk animasyon filmlerinden biri diyebilirim. Atatürk’ün çocukluğundan itibaren yaşadıklarını anlatan film, onun nasıl gerçek bir lider olduğunu sade ve etkileyici biçimde yansıtıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün okul yıllarıyla başlayan hikâye, Trablusgarp Savaşı’na kadar uzanıyor. Filmin yapımcılığını Outline Animation and Games üstlenirken, dağıtımı TME Films tarafından yapılıyor. Yönetmen koltuğunda Hulusi Orkun Eser oturuyor; senaryo ise Ali Hakan Kaya ve Sinem Doğangönül’e ait. Tür olarak animasyon ve biyografi kategorilerinde yer alan yapım, 75 dakika sürüyor.
Görsel zenginlik açısından da iddialı olan film, Atatürk’ün gençlik portrelerini canlı animasyonlarla canlandırıyor. Sahnelere eklenen epik müzik ve ses efektleri, izleyiciyi adeta o döneme ışınlıyor.
Umarım gişesi bol olur…